Ersoy Dede

Ersoy Dede

Palalı mı, Yumruklu mu?

Palalı mı, Yumruklu mu?

Karışık bir dönemden geçtik, geçiyoruz. İsrail, Mavi Marmara için Türkiye’den özür diledi, sonra Türkiye üzerine oyunlar hiç durmadı..

1 Mayıs için Taksim gerilimi, Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eylemi olan Reyhanlı Saldırısı, Gezi Darbesi ve Alevi kalkışmasının provaları, DHKP-C eylemleri, yeni Uludere baskını denemeleri… Allah yardımcımız olsun.. Bunların hepsinin arka arkaya gelmesini tesadüfle açıklamak isteyen varsa ben mani olmayayım.

Fakat tamamen Türkiye’nin nefes almaması için özenle ve özellikle planlanmış işler olduğu çok açık ortada.. Hepsinin de aylardır şehit cenazesinin gelmediği bir döneme denk geldiğini hatırlatmama gerek yok sanırım.. Bu noktada uyanık olmak lazım. Mısır’da yaşananlar tamamen Türkiye için planlanandan başka bir şey değil. Burada hâlâ garip abuk-subuk karşılaştırmalar yapılması bile, o hücrenin henüz yok olmadığının yaşamsal varlığını sürdürdüğünün göstergesi..

CAMİYE SIĞINMA HAKKI
Dolmabahçe’deki Cami’de yaşananların bir kısmını yayınlanan görüntülerden izlemişsinizdir. Tek tek anlatmaya gerek yok. Gezi’de yarananların tedavisi, korsan revir olarak tertiplenen caminin içinde yapıldı iki ya da üç gün boyunca.. Türkiye’de konvansiyonel bir sağlık mekanizması olduğu halde.. Öyle ya, devlet teröristini bile tedavi eder.. Sizin gibi çevreci eylem koyan yeşil protestoculardan (!) mı esirgeyecek şefkatini?.. 112’yi ararsınız gelir, ambulansına alır, hastanesine götürür, tedavisini yapar.. Burası Türkiye.. Hiç kimsenin ve hiçbir gücün işgali altında değil.. Ne demek çadır hastanesi?.. Dahası o Cami’nin halini hatırlarsınız.. Bir yandan içkilerin içildiğini, ayakkabılarla dolaşıldığını, kadın-erkek uygunsuz vaziyette gecelendiğini anlatmama sanırım gerek yok.. Mısır’da Firavun’un zulmünden Allah’a sığınan gariban vatandaşın camiye girmesiyle ile nasıl karşılaştırabilirsiniz?..

ÖLÜMLERE ÜZÜLMEK
Son dönemde binlerce masum vatandaşın keskin nişancılarca vurularak, üzerlerine yaylım ateşi açılarak öldürülmesini izliyoruz Mısır’da.. Şehit düşen annesinin peşinden gözyaşlarına boğulan çocuğu gördünüz mü? R4BİA işareti ile devrimcilere selam gönderdiğimiz zaman bize Gezi İşgali sırasında çeşitli nedenlerle ölen gençler için neden üzülmediğimizi soruyorlar. Beyinleri o kadar alıyor. Bize göre, “..kim katil olmayan ve yeryüzünde fesat çıkarmayan bir kişiyi öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur..” Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, polis memuru Mustafa Sarı ve Lice’deki kalekol protestosu sırasında yaşamını yitiren Medeni Yıldırım ya da Eskişehir’de dövülerek öldürüldüğü ortaya çıkan Ali İsmail Korkmaz’a üzülmemiş olduğumuz düşünülebilir mi? Kişinin zihniyeti sarf ettiği suçlamada gizlidir. Ne o yoksa siz, Mısır’da şehit düşen annesinin arkasından ağlayan çocuğa hiç üzülmediniz mi?

AL SANA KARŞILAŞTIRMA
Bu ülkenin Başbakan Yardımcısı yumruklu saldırıya maruz kaldı. Hiç “saldırgan CHP tarafından himaye edildi” türü polemiklere girmeyeceğim. Saldırganı serbest bırakan yargı mensuplarını da eleştirmek değil niyetim. Sadece şunu soracağım size; Palalı saldırgan serbest kaldığında ortalığı ayağa kaldıranlar acaba bu ülkenin Başbakan Yardımcısı’na yumruk atan bir kişinin ellerini kollarını sallayarak dolaşmasına neden tepki göstermiyor?.. Kendi işyerini koruma refleksi ile işyerinde kullandığı bir aleti eline alarak sokağa fırlayan bir kişi, Başbakan Yardımcısı’na saldıran bir kişiden daha mı tehlikelidir?. “O tehlikesiz bir adamdır, iyi ki saldınız” demiyorum. Ama sizi, ideolojik körlük nedeniyle bulanıklaşmış zihinlerinizi tazelemeye, temizlemeye davet ediyorum. Kalın sağlıcakla.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi