Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kuyruğuna basılan İsrail... Ama bağıran Amerika!

Kuyruğuna basılan İsrail... Ama bağıran Amerika!

Mısır’da, “halkın oyu ile seçilmiş ilk cumhurbaşkanı” olan Muhammed Mursi’ye yönelik “darbe”yi anlatabilmek için uzun uzun cümleler kurmaya hiç gerek yok.

“Darbe”yi anlayabilmek için; bir “Mursi’nin ilk icraatı”na, bir de “Sisi’nin ilk icraatı”na bakın ve “darbenin arkasında kim var” anlayın!..
Neydi Mursi’nin ilk icraatı?..
Göreve gelir gelmez yaptığı ilk işlerden biri “Gazze’nin hayat damarı” olan “Rafah Sınır Kapısı”nı açmak oldu...
Rafah Sınır Kapısı açılınca, “Gazzeli Müslümanlar” rahat nefes almaya başladı.
En azından;
“Hasta bebeklerine ilaç” aldılar, evlerine “yiyecek” götürdüler.
“İsrail ablukası” yüzünden bir “açık cezaevi” olan Gazze; bazı ihtiyaçlarını Mısır’dan tedarik etti...
Ne zamana kadar?..
Genelkurmay Başkanı Sisi; tıpkı Brütüs gibi Mursi’yi sırtından hançerleyip, “darbe” yapana kadar!..
Peki, Mursi’yi deviren Sisi’nin yaptığı “ilk icraat” nedir?..
“Mursi’nin açtığı Rafah Sınır Kapısı’nı alelacele kapatmak!”
Ne demektir bu?..
Gazze halkını yeniden “açlığa ve ilaçsızlığa” mahkûm etmek demektir!..
Hani, Prof.Dr. Mahir Kaynak Hoca; bir “patlama”, “saldırı” veya “sabotaj” olduğunda, “kim yaptı?” sorusuna cevap aranırken hep der ya;
“Bu olay en çok kimin işine yarıyorsa, bu saldırıyı da o yapmıştır.”
Çok doğru bir ölçü...
Bu “ölçü”yü Mısır’daki “darbe”ye uygulayacak ve “darbeyi kim yaptırdı?” sorusuna cevap arayacak olursak, “Rafah Sınır Kapısı”, en önemli ölçü olacaktır.
Mursi açtı,
Sisi kapattı!..
Bu “kimin işine” yarar?..
Elbette İsrail’in!..
O halde hüküm verebiliriz:
“Halkın oyuyla seçilmiş Mursi’yi devirten İsrail’den başkası değildir.”
Çünkü İsrail;
“Gazzeli Müslümanlar”ın nefes almasından son derece rahatsızdır... Elinden gelse, tüm Gazze’yi ve hatta tüm Filistin’i yakar, yıkar, haritadan siler!..
“Darbe”nin yapıldığı ilk günden bu yana; bunları hep söyledik, hep yazdık... Öyle ya, ortada “Rafah Sınır Kapısı” gibi; “çıplak”lığın da ötesinde “çırılçıplak bir gerçek” var...
Darbenin arkasında İsrail’in bulunmadığını iddia edenler; Mursi’nin açtığı Rafah Sınır Kapısı’nı, Sisi’nin neden kapattığını izah etmelidir.

İSRAİL’İN PARMAK İZLERİ

Evet, ortada, böylesine “çırılçıplak bir gerçek” varken; bu gerçeği pekiştirecek “done”lere de ihtiyacımız vardı...
Ki o da; İsrail tarafından bir nevi “kabul ve itiraf” edildi...
Nedir o itiraf?..
l Bir: İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, kabinesindeki bakanlarına, “Mısır’daki katliamlara sessiz kalın, ileri-geri konuşmayın!” diye uyarıda bulunması!..
Niye?..
Demek istiyor ki;
“Katliamlarla ilgili konuşurken ağzınızdan bir lâf kaçırırsınız da, darbe ile İsrail arasında bağlantı kurarlar, deşifre oluruz!”
l İki: 2 Haziran 2011 seçimleri öncesinde, İsrail’de gerçekleşen bir panelde konuşan iki Siyonist isim, “İsrail’in plânı”nı afişe etti. Siyonistler; İhvan’ın seçimleri kazanması halinde Sisi’ye yoğun baskı yaparak Mursi’yi devirmek için bütün güçleriyle çalışacaklarına dair yemin ettiler!..
Sisi’nin göreve gelir gelmez “Rafah Sınır Kapısı”nı kapatması, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, bakanlarına; “Ağzınızı sıkı tutun” uyarısında bulunması ve 2 Haziran 2011 seçimleri öncesinde, “iki Siyonist”in; “İhvan seçimleri kazanırsa, Sisi’ye baskı yapar, Mursi’yi devirtiriz” demesi!..
Bu kadar bilgi ve belge yeter mi?.. Yetmezse, diğerlerini de sıralayalım:
l “3 Temmuz darbesi”nin ardından İsrail’e yaranmak için her şeyi yapan Sisi komutasındaki Mısır ordusu, İsrail’in bölgedeki menfaatine olan her türlü adımı atmaktan geri kalmıyor. Bölgedeki “ortak tatbikat” bunun son örneği…
l İsrailli milletvekili Ayalet Shaked, Türkiye’nin Güneydoğu’sunu ve Kıbrıs’ı da içerisine alan Arz-ı Mevud aşkını ilan eden twitinde, “Libya ufalanmış. Irak parçalanıyor.  Suriye’de iç savaş. İran kaçak nükleer bomba yapmaya çalışıyor. Mısır’da askeri darbe. Bu toprakları teslim alma zamanı” ifadelerini kullanıyor!..
l ABD’nin Mısır’a yaptığı “1.3 milyar dolarlık askeri ve 250 milyon dolarlık ekonomik yardım”ın kesilme tehlikesini de yine İsrail devre dışı bıraktı, iyi mi?..
Şimdi, size soruyorum;
Tüm bu “gösterge”lerden sonra, Mısır’daki “darbe”yi, Tahrir Meydanı’na toplanan “toplama kalabalığın” ya da Sisi’nin tek başına yaptığını mı düşünüyorsunuz?..
Yok öyle bir şey!..
Bu darbe; “CIA-MOSSAD ortak yapımı” bir darbedir... Tabiî, “Avrupa’nın katkısı”nı da görmezden gelemeyiz!..
Hem, zaten;
“Amerika” demek, “İsrail” demek değil midir?.. “İsrail’in güvenliği”ni sağlamak (!) için, Amerika’nın yapmadığı darbe, düzenlemediği saldırı mı kaldı?!?..

ERDOĞAN AÇIK AÇIK SÖYLEDİ

Nitekim, önceki gün AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan da bu gerçeğe açık açık işaret etti ve dedi ki;
“Mısır’daki darbenin ardında İsrail var... Elimizde belgesi var!”
Koskoca Başbakan bu netlikte konuşuyorsa, herhalde vardır bir bildiği...
Peki, sorarım size;
Başbakan Erdoğan, “Darbenin arkasında İsrail var” deyince, buna “itiraz” etmesi, “tepki” göstermesi gereken ülke hangisi olmalıdır?..
Elbette İsrail olmalı ve Başbakan Netanyahu, kameraların karşısına geçip; “Mısır’daki darbeyle uzaktan-yakından ilgimiz yok!.. Biz darbe filan yaptırmadık!” demeli değil miydi?..
Olması gereken budur.
Ama, öyle olmadı!..

İSRAİL’İN KUYRUĞUNA BASINCA!

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözlerine “ilk tepki”yi veren ABD oldu, iyi mi?..
Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest demiş ki;
“Başbakan Erdoğan tarafından yapılan açıklamayı şiddetle kınıyoruz... İsrail’in Mısır’da yaşanan olaylardan bir şekilde sorumlu olduğunu öne sürmek; saldırganca, doğrulanmamış ve yanlıştır...
Şimdi sormak gerekmez mi;
“Amerika’ya giren-çıkan” nedir ki, Erdoğan’a İsrail değil de, Amerika cevap veriyor?..
“İsrail’in derdi, Amerika’yı niye gerdi?” sorusuna cevap bulabilmek için, meşhur hikâyeyi yeniden hatırlayalım...
Malûm;
Adamın biri, sokakta dalgın dalgın yürürken; farkında olmadan, yolun ortasında yatan bir köpeğin “kuyruğuna” basmış!.. Ve tabiî, can havliyle havlamış köpek!..
Adam şaşırmış...
“Hayret” demiş;
“Ben köpeğin kuyruğuna bastım!.. Ama ses, ağzından çıktı!”
Şöyle bir düşünüp, “teşhis”i koymuş:
“Kuyruğuna bastığım halde ağzından ses çıktığına göre, demek ki; kuyruk ile baş arasında bir bağlantı var!”
.......
İlk olarak Şirinevler’den “Muhittin Amca”mdan dinlediğim bu hikâye, merhum Bedii Faik’e ait... Yarım asır kadar önce yazmış!.. Ve fakat; hem tazeliğini, hem de güncelliğini hâlâ koruyor!.. 
Bu hikâyeden yola çıkarak, rahatlıkla şu soruyu sorabiliriz:
“Başbakan Tayyip Erdoğan, İsrail’in kuyruğuna basınca, cayırtıyı kopartan niye Amerika oldu?.. Ne yani, İsrail ile ABD arasında organik bir bağlantı mı var?”
Soruyu sormak bile abes!..

ABD’NİN VUKUATLARI

Öyle ya;
Sırf “İsrail’in güvenliği ve çıkarları” için “tetikçi” rolüne soyunup, “İsrail’in etrafını tehlikelerden temizleyen” ABD değil midir?..
Suriye’yi kan gölüne çevirip, “100 binden fazla Müslüman’ın ölmesine” göz yuman ABD değil midir?..
“Her an bir çılgınlık yapabilir” diyerek Kaddafi’yi “hunharca öldürten” ABD değil midir?..
“Despot ve canavar ruhlu bir adam”dı ama, sırf “İsrail’in başına belâ olabilir” diyerek “Saddam Hüseyin’i astırtan” ABD değil midir?..
“İsrail’e kafa tutuyor” diyerek Başbakan Tayyip Erdoğan’a tavır koyan ve onu “itibarsızlaştırmak” için “Gezi Zekâlıları kullanan” ABD değil midir?..
50 yıl önce, Türkiye’nin NATO’ya girmesini sağladığı halde; sırf “sınaî kalkınma”dan ve “Yerli Harp Sanayi”nden söz etti diye, “Adnan Menderes ve arkadaşlarını astırtan” ABD değil midir?..
“Biz her taşın altında Yahudi var demiyoruz. Fakat Yahudi hiçbir taşın altını boş bırakmaz” dediği için; merhum Erbakan Hoca’ya karşı “28 Şubat Darbesi”ni tezgâhlayan ABD değil midir?..
Örnekler o kadar çok ki;
Say say bitmez!..

BUNLAR TAM GEZİ ZEKÂLI!

İşte şimdi de;
Mısır’da tezgâhladığı, Tunus’ta tezgâhlamaya çalıştığı “darbe”nin bir benzerini Türkiye’de tezgâhlamaya çalışıyor... Bunun için de; “Erdoğan gitsin de, kim gelirse gelsin!.. Türkiye yansa da, yıkılsa da, çok gerilere gidecek olsa da fark etmez!.. Yeter ki Erdoğan gitsin!” diye sokaklara ve meydanlara dökülen “Gezi Zekâlı”ları kullanıyor!..
O Gezi Zekâlı “ebleh”ler, “embesil”ler, “gerzek”ler, “aptal”lar, “şapşal”lar, “angut” ve “dunkof”lar da; bir yandan “antikapitalist”, bir yandan “Amerika düşmanı” olduklarını iddia ederken, bir yandan da “Amerika’nın kucağında” oturmaktan doyumsuz bir haz alarak; “Tayyip istifa” sloganları atıyorlar!..
Kendilerine “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyorlar... Bana kalırsa; ya “Siyonizmin askerleri”dirler, ya da “Son Firavun Sisi’nin askerleri!”
Öyle olmasalar;
“Tayyip Erdoğan istifa” demeden önce; “Mısır’da kendi halkını katleden Sisi”ye darbe yaptıranların, “ABD, Avrupa ve İsrail” olduğunu düşünürler, bilirler ve görürlerdi.
Ama, boşuna “Gezi Zekâlı” demiyorlar kendilerine... Kafalarında “kuş beyni” kadar beyin olsaydı, “Gezi Zekâlı” olmazlardı!..
Her neyse... Konuyu dağıtmayalım...
Toparlayacak olursak;
“Mısır’da darbeyi İsrail yaptırmış; Erdoğan, İsrail’in kuyruğuna basınca da cayırtıyı kopartan ABD olmuştur!”
Durum budur!.. 

 


Niğde İl Başkanı Ahmet Özmen’e istifa baskısı mı?
Niğde’ye bir defa gittim... Ama, “gittiğim bütün şehirler” gibi, Niğde ile ilgili gelişmeleri de hep yakından takip ettim.
Niğde, eskiden “üniversitedeki sol kadrolaşmalar”la gündeme gelirdi... Şimdi ise; maalesef “Belediye Başkanı ve milletvekilleri” ile gündeme geliyor... “Niğde halkı” ve “AK Parti tabanı” tarafından “sevilen” bir adam vardı, maalesef; onun da “kuyusunu kazmaya” çalışıyorlarmış...
AK Parti İl Başkanı Ahmet Özmen’den söz ediyorum... Önceki gün, Ankara’daki “İl Başkanları Toplantısı”nda; parti kurmaylarından biri, Ahmet Özmen’e demiş ki; “En yakın zamanda istifa mektubunu göndermeni bekliyorum!”
Bence, yanlış bir karar... Çünkü, Ahmet Özmen, Niğde’de gerçekten sevilen bir adam... Onu istifa ettirmek, partiye büyük zarar verir.
Bu “istifa baskısı”ndan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın haberi var mıdır, bilmiyorum... Eğer yoksa; “Ahmet Özmen’le görüşmesi”nde fayda olacağı kanaatindeyim...
“Ahmet Özmen, harcanmamalı”dır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi