Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Şam’da masum bir Halife

Şam’da masum bir Halife

“Osmanlı Devleti Medine’den koparsa, bütün İslam âlemiyle irtibatı kesilirdi ve Müslüman coğrafya paramparça edilebilirdi.”

Bu proje, İngilizlerin ve onlarla birlikte hareket eden İttihat ve Terakkicilerin ortak projesiydi.

Medine ile irtibatın kesilmesine İngiliz ajanı Lawrence’nin gücü yetmemişti ama yıllar sonra Halifelik kaldırılarak, tüm İslam dünyası ile Türkiye’nin bağları koparılmıştı.
Lawrence’ler, Ebucehiller, Nemrutlar, Firavunlar ölmedi ve yaşıyor.

İşte Suriye’nin başındaki Esed, Mısır’daki Sisi. Bunların destekçileri, Müslüman kanı akıtmaktan bir an geri kalmıyorlar.
*
Halife ve Sultan Vahidüddin ile ilgili Kadir Mısıroğlu arşivinden belge ve bilgili bir kitapçık geçti elime.

O kitapçığı okuyunca bir kere daha yakın tarihin ne kadar büyük bir yok etme ve sansürlemeyle karşı karşıya kaldığını ve yakın tarihin tümüyle yeniden yazılması gerektiği anlaşıldı.

Dünyada bizden başka kendi tarihini böylesine karartan bir zihniyet yoktur. Kendi tarihiyle yüzleşmekten korkan bir toplum da yoktur.
Yıllarca Vahidüddin gibi canını ve malını bu ülke ve millet için harcamaktan çekinmeyen ve “sırlarla dolu çaresizlikler içerisinde” topraklarından kovulan birisine, “Vatan Hainliği” damgası vuruldu.

Bir de bu iftiralar devletin resmi ideolojisi olarak okullarda okutuldu. Gerçekleri yazanlar ve konuşanlar ise susturuldu, yasaklandı, sansürlendi.
Sevdiğim bir söz vardır.

“Kendi tarihinden uzaklaştırılan toplumlar, yabancı tarihleri o toplumlar adına överek anlatırlar. Tarihini bilmeyenlerin tarih kültürünü, yabancı kültürler istila eder” denilir.
*
Şimdi kimyasal silahlar, bombalamalar ve can pazarının yaşandığı Şam’daki masum Halife’nin gidişi ile ilgili bilgileri paylaşayım.


Bilindiği gibi Saltanat 1 Kasım 1922’de TBMM tarafından kaldırılmış ve Vahidüddin’in üzerinde yalnızca “Halifelik” unvanı kalmıştır; yani yurtdışına giderken padişah değildir.
Saltanatın kaldırılışı tam 101 pare top atışıyla kutlanır ve o akşam Mevlid kandilidir.
Saltanatın kaldırılmasının bu mübarek güne rastlamış olması “uğur” telakki edilip o akşam ile ertesi gün resmi bayram ilan edilir.
*
Sultan Vahidüddin elinin altındaki saray hazinesinden ve değerli eşyasından tek parça almadan memleketin ve milletin selameti için gözyaşlarını içine akıtarak İstanbul’dan çıkar.

Vahidüddin’e; “Hain” diyenlerin utanması için yukarıdaki ayrıntıyı verdim ve şimdi yürek yakan diğer ayrıntı hatırlatayım.

1926 Mayıs’ında San Remo’daki evinde sefalet içinde vefat ettiğinde; cenazesi, çevredeki esnafa olan borcunu ödeyemediği için günlerce rehin tutulur.
Ta ki para bulunup borç ödeninceye kadar. Vahidüddin’in naaşını, Türkiye kabul etmeyince İstanbul’a en yakın şehir olan Suriye’nin başkenti Şam’a getirilir.
Şam’da dedesi Kanuni Sultan Süleyman Han’ın yüzyıllar önce yaptırdığı Süleymaniye Camii’nin minaresi altındaki mezara defnedilir.

Bir zamanlar Osmanlı huzurunu yaşayan Şam da Mısır da yanmakta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Hüseyin Öztürk Arşivi