Ahmet Varol

Ahmet Varol

Direnişin İmajını Yıpratma Savaşı

Direnişin İmajını Yıpratma Savaşı

Baas zulmüne karşı verilen haklı ve meşru mücadelenin yıpratılması için değişik yollarla savaşılıyor. Kullanılan metotlardan biri de direniş adına onun imajını yıpratma ve toplumda ona karşı olumsuz kanaat oluşmasını sağlama amaçlı, İslâmî açıdan da onaylanması mümkün olmayan eylemler düzenlenmesidir. Benzer bir taktiği Mısır cuntası da Sina bölgesinde savunmasız ve silahsız insanları hedef alan saldırılarına gerekçe oluşturmak amacıyla özellikle Gazze sınırına yakın yerlerde kullanıyor. Bu taktik hakkında fikir edinilmesi için yakın dönemde uygulanan bazı örneklerden söz etmekte yarar görüyoruz. 

Cezayir’de uluslararası emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerin halkın tercihine razı olmaması sebebiyle 3 Temmuz 2013’te Mısır’da yapıldığı gibi siyasi iktidar askerî darbeyle, silahın gücüyle ve gayri meşru yoldan gasp edilmişti. Bu ülkede hem halk henüz kitlesel mücadele tecrübesine sahip olmadığından hem de benzer darbelerin silahın gücünü her türlü ahlâkî ölçüden uzak bir şekilde ve sınırsızca kullandığına dair örnekler gözünü korkuttuğundan meydanlara çıkarak kitlesel eylemlerle karşı koyma yoluna gitmedi. Bunun üzerine cuntayı reddeden silahlı gruplar oluştu ve Afganistan’daki gibi gerilla savaşı başlattılar. Fakat onları cuntanın silahlı güçlerinin savaşından çok, imajlarını hedef alan taktik savaşları yıprattı. 
Cuntaya karşı savaşan örgütlere mensup oldukları söylenen bazı silahlı, bıçaklı ve maskeli militanlar askerî karakolların çok uzağında olmayan kırsal bölgelere saldırı düzenliyor, savunmasız insanları korkunç bir şekilde katlediyorlardı. Saldırıya uğrayanlar imdat çağrıları yapıyor ve yakınlarında askerî karakollar olduğu halde saldırganlar işlerini bitirinceye kadar herhangi bir müdahale yapılmıyordu. Saldırganlar işlerini bitirince askerler olay yerine geliyor, onların geriye bıraktığı manzaraların görüntülerini alıp kamuoyunun dikkatine sunuyor ve cuntaya karşı savaşın böyle yürütüldüğü iddiasıyla onu yıpratmak amacıyla yoğun bir antipropaganda faaliyeti yürütüyorlardı. Ne idüğü belirsiz, arkalarında kimlerin yer aldığı tam tespit edilemeyen ve tekfirciliği saldırganlığın dayanağı olarak kullanmaya çalışan bazı örgütler de bu saldırıları üstleniyorlardı. Oysa cunta karşıtı mücadelenin söz konusu silahsız ve savunmasız köylülerle bir kavgası yoktu. Onlara yönelik saldırıların da bu mücadeleye sadece zarar vereceğini tahmin edememek için akıl yoksunu olmak gerekirdi. 
Benzer örneklere daha sonra Irak’ta rastladık. Ortada bir devlet ve yargı mekanizması yokken kafalarına göre mahkemeler kurarak gerçekleştirdikleri kafa kesme manzaralarını medyaya dağıtan ve güya “radikal” diye lanse edilen maskeli grupçukların sunduğu malzemelere dayanılarak yürütülen yıpratma savaşının işgal karşıtı mücadeleye verdiği zarar, bizzat işgal güçlerinin ve onlarla omuz omuza savaşan işbirlikçilerin saldırılarının verdiği zarardan kat kat fazla oldu. 
Bir ilginç örnek de tamamen insanî duyarlılıkla Gazze halkına destek ve abluka altındaki mazlum halkın acısını paylaşmak amacıyla Gazze’ye yerleşen İtalyan aktivist Vittorio Arrigoni’nin güya “aşırı selefi” diye sunulan ve daha sonra arkalarında bölgedeki dikta rejimlerinin istihbarat örgütlerinin yer aldığı anlaşılan bir grup tarafından kaçırılıp öldürülmesidir. Arrigoni, Filistin halkının acısını paylaşmak amacıyla Gazze’de büyük zorluklar içinde yaşamayı göze alarak oraya taşınan ve Rachel Corrie gibi vicdanî mücadele sergileyen bir aktivistti. Onun kaçırılmasının Filistin halkının ve davasının tamamen aleyhine olduğu apaçık ortadaydı. Ama ilginçtir ki onu kaçıran sonra da öldüren grup kendini güya “köktenci, selefi, tekfirci” olarak lanse ediyordu. Siyonist işgalin istihbaratı ve onunla işbirliği içindeki dikta rejimlerinin istihbarat örgütleri de böyle bir örgüte mal ettiği eylemle bir taşla iki kuş vuruyorlardı. Hem Arrigoni’nin yaptığını yapma niyeti taşıyanlara Gazze’de güven içinde olmayacakları mesajı verme, hem de Filistin direnişine karşı yürütülecek imaj yıpratma savaşı için önemli bir dayanak oluşturma. 
Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama bu kadarının yeterince fikir verdiğini düşünüyoruz. Bu örneklerin ışığında Sina’da ve Suriye’de son dönemde oynanan oyunların tahlilini de müteakip yazıya bırakıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi