Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

“Gerçek”lerin gerçek dostu: Vakit

“Gerçek”lerin gerçek dostu: Vakit

Her zaman olduğu gibi, geçen hafta da; "İyi ki Vakit var" dedirten haberlere imza attık... Hem "Konya'daki patlama"nın, hem de "çorum'daki tecavüz iddiaları"nın üzerine gittik ve "olayların aslı"nı gözler önüne serdik... "Konya'daki patlama" malûm... Bütün "kartel gazeteleri" ve onların "maaşlı tetikçileri" tarafından; 1 Ağustos'taki bu patlama "mütedeyyin insanlar"ın üzerine yıkılmak istenmiş, "suçlu" olarak onlar gösterilmişti... "17 yavrumuz ve bir eğitmenimiz"in şehit olduğu olayın üzerine ısrarla gittik ve "18 kişinin katili"nin yurt yöneticileri değil, binanın "dökme gaz" tesisatını kuran "İpragaz firması" olduğunu "belgeler"le ortaya koyduk... Geçtiğimiz Cumartesi günkü, "işte o rapor" başlıklı sürmanşetimiz olayı tüm açıklığı ile gözler önüne seriyordu.

BİLİRKİŞİ RAPORU, SON NOKTA!
Raporu hazırlayan Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü görevlileri olan Makine Mühendisleri Kerim Demir ve Hasan Ok, olay yerinde yaptıkları incelemeden sonra, ulaştıkları bilgi ve bulguları şöyle özetliyorlardı:
"1- öğrenci yurdunun iki binadan meydana geldiği, birinin tamamen çöktüğü,
2- öğrenci yurdunun mutfak ve çay ocağında LPG kullanıldığı,
3- öğrenci yurdunda kullanılan LPG ünitesinin İpragaz A.Ş. tarafından kurulduğu, İpragaz A.Ş. ile yurt yetkilileri arasında dökme LPG ikmal ve ariyet tesis teslim sözleşmesi imzalandığı,
4- Yurt yetkilileri tutuklu olduğu için yurt yetkililerinin vekili avukat ile yapılan görüşmede, LPG ünitesinin projesinin olmadığı, İpragaz A.Ş. yetkililerinden LPG ünitesinin projesinin istenildiği, ancak verilen projede yetkili mercilerin onayını gösteren bir emareye rastlanmadığı,
5- (Bu maddede kurulu bulunan LPG tankının teknik özellikleri anlatılıyor)
6- Tankın binaya 3 metre mesafede bulunması gerekirken, 2 metre mesafede tesis edildiği,
7- Tankın çevresinin, tank dış cidarından en az 1 metre uzaklığından itibaren en az 1.80 m yüksekliğinde tel örgü ile çevrilmesi gerekirken, bunun mevcut olmadığı,
8- Dökme LPG tankının bulunduğu tel örgü üzerinde uyarıcı levhalar (Sigara içilmez, ateşle yaklaşılmaz, tank boşaltma levhası vb.) olması gerekirken, bunun da olmadığı,
9- LPG tankının bulunduğu sahada ve kullanılan mahalde en az bir LPG dedektörüne sahip gaz alarm istemi olması gerekirken olmadığı,
10- Yangın tehlikesi anında kullanılmak üzere elektrikle veya mekanik olarak çalışan bir alarm sistemi olması gerektiği halde, olmadığı,
11- İpragaz A.Ş. tarafından 01.07.2008 tarihinde düzenlenen Eko Enerji Sistemi Periyodik Kontrol raporunda tesisat ekipmanları fonksiyonu ve güvenlik cihazları kontrolü yapıldığı belirtildiği halde regülatör ve güvenlik cihazlarının (alarm sistemi ve gaz kesici) bulunmadığı,
12- İpragaz A.Ş. tarafından Taşkent ilçesine bağlı Avşar kasabası özel Orta öğretim Erkek Yurdu'nda 12094 tank nosu ile aynı teknik özelliklere sahip tank ve LPG ünitesinin kurulduğu, yukarıda bahsi geçen güvenlik tedbirlerinin orada da alınmadığı tespit edilmiştir."
"Bilirkişi"ler böyle bir "rapor" hazırladığına ve "sorumlu" olarak da İpragaz firmasını ve bu firmanın "300-500 YTL'ye tamah" eden ihmalini gösterdiğine göre; bundan sonrası "Yargı"yı ilgilendirir!..
Vakit, üzerine düşen "hassasiyet"i göstermiş ve olayı aydınlığa kavuşturmuş, dolayısıyla da "töhmet" altında bırakılmak istenen dindar insanların suçsuzluğunu kanıtlamıştır!..
Dediğimiz gibi;
Bundan sonrası, "Yargı"nın işidir!.. O patlamada şehit olan 18 kişinin hesabını yargı soracaktır.

çORUM’DAKİ OLAYIN ASLI
Biliyorsunuz; "Müslümanları töhmet altında bırakmayı" amaçlayan bir haber de "çorum" mahreçliydi... Ensar Vakfı'nın çorum Şube Başkanı da olan "öğretmen Z.İ."nin, 15 yaşında bir genç kıza "tecavüz" ettiği, onu hamile bıraktığı, bir başka genç kıza da "cinsel taciz"de bulunduğu iddia ediliyordu.
özellikle Cumhuriyet gazetesi; "bir tek tecavüz ve taciz" iddiasından hareketle; "Kur'an Kursu'nda sanki bütün kızlara tecavüz edilmiş gibi" veriyordu haberi!..
Neyse ki, Vakit vardı...
Ordu içindeki "cuntacı"ların ve Ergenekon Terör örgütü'nün başı ve üyesi olan "bazı darbeci paşalar" ile onlara "yardım ve yataklık" eden gazetelerin başvurduğu "Psikolojik Savaş Metodları"nı çok iyi bilen Vakit; bu olayın çarpıtılmasında da "Ergenekon sanığı Cumhuriyet"in başrol oynadığını görünce, ciddi bir araştırmaya girişti...
"Cumhuriyet yazıyorsa yalandır" düsturundan hareketle "tecavüz ve taciz" iddialarını araştıran muhabirlerimiz; çorum'dan Bilal Kartal, Ankara'dan Fatih Akkaya ve İstanbul'dan Nazif Karaman, araştırmaları sonrasında gördüler ki; tecavüz olayı, "Cumhuriyet'in ve kartel gazetelerinin yazdığının 180 derece tersine"dir!..
çünkü, "tecavüze uğradığı" iddia edilen özlem Y. adlı kız; ailesinin; "Kızımız kayıp!.. Bulun!" talebi üzerine Adana Polisi tarafından 19 Haziran 2008'de Ceyhan'da bulunmuş ve "ailesine teslim edilmeden önce" alınan ifadesinde şunları söylemiştir:
"Kahramanmaraş'ta tanıştığım ve sonradan evli ve 3 çocuk babası olduğunu öğrendiğim Adem M. isimli şahısla, hiçbir zorlama olmaksızın kendi isteğimle yakınlaştım... Bu birliktelikler, defalarca tekrarlandı... Bu beraberliklerden hamile kaldım... Şu anda, 3.5 aylık hamileyim!"

KEçİSİ çALINAN İMAM OLAYI GİBİ!
Gördüğünüz gibi;
Burada bir "tecavüz" yok... Hele hele, "Z.İ.'nin tecavüzü" hiç yok!.. çünkü, özlem Y.'nin dost hayatı yaşadığı ve ondan hamile kaldığı kişi, "Polislikten atılma Adem M." adlı kişidir!..
Haa, illâ da bir "tecavüz"den söz edilecekse; burada "inançlarına ve onuruna tecavüz edilen" kişi, öğretmen Z.İ.'dir!..
Yani, özlem Y. değil!..
Ama Cumhuriyet gazetesi!.. 50 yıl önce; "Keçisi çalınan imam" olayını bile "imam keçi çaldı" diye haber veren Cumhuriyet gazetesi, bugün de; "inancı ve onuru tecavüze uğrayan" bir öğretmene "tecavüzcü" diyerek iftira attı!..
Demek oluyor ki;
"Kemalist"likten "Faşist"liğe!.. "Atatürkçü"lükten "Hitlerci"liğe!.. "Solculuk"tan "Darbeci"liğe kadar hemen her kılığa giren Cumhuriyet'te, "değişmeyen" tek şey "iftiracılık"mış!..
Dün "keçisi çalınan imam"la ilgili haberi "imam keçi çaldı" diyerek veriyorlardı... Bugün ise; "inanç ve onuru tecavüze uğrayan" bir öğretmeni "tecavüzcü" diye itham edip, "iftira" atıyorlar ya; varın gerisini siz düşünün!..

UĞUR MUMCU’YU KİM öLDüRDü?
Bu "iftiracı"lıkları, herhalde "gen"lerinden geliyor olmalı... öyle ya; bunlar "Uğur Mumcu'nun katilleri" olarak da, yıllarca "Müslüman"lara iftira attılar!..
Oysa, TBMM Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu'nun başkanlığını da yapan Ersönmez Yarbay; geçtiğimiz Cumartesi günü Vakit'in manşetinde yer alan açıklamalarında, "Mumcu'yu laikçiler öldürttü" diyor ve ekliyordu:
"Türkiye'de o dönemde laik kesimler, bizzat laik kuruluşlar tarafından hedef alınmış, onların duyarlılıkları, anti-laik kesime karşı mücadelelerinin keskinlikleri artırılmak istenmiştir."
Bunları söyleyen, sadece Ersönmez Yarbay değildi... Bu iddialar, "Ergenekon Terör örgütü" hakkında hazırlanan "iddianame"de de yer alıyordu...
Bir "iddianame" olmanın çok ötesinde; "Türkiye'nin son 20 yılının fotoğrafı"nın çekildiği ve "suikast"lar ile "faili meçhul cinayetler"in aydınlatıldığı 2 bin 450 sayfalık bu metinde, "Uğur Mumcu cinayeti" de aydınlatılıyordu...
İddialar ve gazetelere yansıyan haberler şöyleydi:
"İşçi Partisi Ankara bürosunda, Doğu Perinçek ile bir kişi arasında geçen önemli telefon kayıtları bulundu.
İhbar niteliğindeki konuşmlar, faili meçhul cinayetlerin adreslerini de gözler önüne serdi!
Ekim 1990 yılına ait telefon kayıtlarında, adını açıklamayan ama kod adı kullanan bir itirafçı, Doğu Perinçek, Engin Ardıç, Uğur Mumcu, Ferhan Şensoy, İlhan Arsel, Bedrettin Dalan, İhsan Doğramacı, Taha Akyol gibi isimlerin "Acil vurulacak listesine" alındığını söyledi."
Bütün bunlara; ağabey Ceyhan Mumcu'nun; "Uğur Mumcu, İsrail Büyükelçiliği'ndeki görüşmeden kısa bir süre sonra taşeronlar tarafından öldürüldü" ifadesini de eklersek, olay herhalde aydınlanır!..
Ama, öyle anlaşılıyor ki;
"Mumcu suikastını istismar" edenler ve onun ismini "kullananlar"; birçok karanlık olay gibi, bunun da aydınlatılmasını istemiyor!..
çünkü "karanlık"tan besleniyorlar!..
Gelin görün ki;
"Gerçek"lerin, herhangi bir zamanda, herhangi bir şekilde "ortaya çıkmak" gibi, önlenemez bir özellikleri vardır!..
İşte Vakit de; "araştırma" ve "sorgulama"larıyla; "gerçek"lerin gün yüzüne çıkmasına yardımcı oluyor... "Konya'daki patlama" olayını, "çorum'daki tecavüz iddiaları"nı ve şimdi de "Mumcu'ya suikast" olayını gün yüzüne çıkardığı gibi!..
"Vakit" ile "gerçek"ler, bir dost gibidir... Vakit, daima "gerçek"lerin yanındadır ve onun "karanlıkta" kalmasına asla razı olamaz!..
Biz, "gerçek"lerin gerçek dostuyuz...
Selam, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi