Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Çay Sıra Gidip Yol Sıra Gelmek

Çay Sıra Gidip Yol Sıra Gelmek

Bir Osmanlı şehri olan Saraybosna’nın en ünlü mekânı, “Başçarşı” ismiyle anılan yeridir. Saraybosna’ya yolu düşen herkes bu çarşıya uğrar.

Adı üstünde çarşı olunca elbet bir bedesteni bir de cadde üzerinde küçük küçük dükkânları vardır ve bu yüzden şehrin en canlı noktası burasıdır.
Saraybosna’ya yakın zamana kadar en çok giden turist Türkiye’dendi. Bizden iki kesim gidiyordu.
Birinci kesim; Tarihi mekânları görmek, Bosnalı Müslümanlarla kaynaşmak ve “kardeşlik” müessesesini yaşatmak için gidiyordu ve halen gitmekteler.
İkinci kesim de tamamen bu duygulardan yoksun, bir Balkan ülkesi görmek, eğlence âlemine dalmak, yemek içmek için gidiyordu ve halen gitmekteler.
Bu sefer gittiğimde ülkemizden gelenlerin sayısını, diğer dünya devletlerinden gelenlerin ikiye katladığını gördüm.
Almanya, Japonya, Kore, İtalya ve Ortadoğu ülkelerinden gelenlerin sayısı bir hayli fazlaydı ve “kültür gezisi” yapıyorlardı.
…………………..
Mesela bir örnek vereyim.
Bosnalıların “Begova” dediği “Gazi Hüsrev Bey Camii’nin” avlusunda oturuyordum. Kore’den kalabalık bir grup avluya girdi.
Türbenin, kapıların, şadırvanın fotoğrafını çektikten sonra caminin içine girerek incelemek istediler.
Bunların arkasından Türkiye’den gelen bir grup avluya girdi. Daha rehber söze girmeden homurdanmaya başladılar, “Burada da cami çıktı karşımıza, Türkiye’de yeterince görüyoruz,” deyip dışarı çıktılar.
Rehber dudak büktü ve haliyle grubunun başına gitti. Arkalarından ben de çıkıp, birlikte çarşı caddesinde yürüdük.
Katolik kilisesinin önüne gelince herkeste bir sevinç oluştu ve gruplar halinde fotoğraf çektirdiler. Sonra da gece nerelerde eğleneceklerini konuştular.
Bu hali görünce ben de Aliya İzzetbegoviç’in mezarını ziyaret edip, ruhuna Fatiha okumak istedim.
Aliya’nın kabri önünde hilal şeklinde bir havuz var ve mezarı da yıldızın içerisinde. Yani Aliya’nın mezarı şanlı bayrağımızın ortasında duruyor.
…………………..
Devlet memurluğunda birinci dereceye çıkan personele yeşil pasaport verilir. Bu şu demektir, “Bu memur bilgili ve görgülü insandır.”
Elbet yeşil pasaportu hak eden pek çok bilgili görgülü memurlarımız vardır. İstisnalar kaideyi bozmaz ama Bosna’dan çarşıda rastladığım gurupla birlikte döndük.
Uçağa binmek için beklerken bu gurup imtiyazlı bir şekilde gelip, ellerindeki yeşil pasaportları görevliye göstererek, uçağa geçmek istediklerini söylediler ama henüz İstanbul’dan gelecek uçak Bosna havaalanına inmemişti.
Neyse ki tur operatörünün “şarap muhabbeti” imdada yetişti, şarap içtikleri gecenin muhabbetine daldılar da Bosnalı görevli, yeşil pasaportluların hışmından kurtuldu.
Gurubun ağırlığını orta yaşı geçmiş hanımlar oluşturuyordu. Aralarında konuşurken, birbirlerine Balkan Savaşlarının tarihini ve kimlerle yapıldığını soruyorlardı.
Bunlar turistti, Türk’tü, birinci derecede memurdu, yeşil pasaportları vardı.
Resmi ideoloji midelerini doyurmuş ama beyinlerini aç bırakmıştı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi