Kenan Alpay

Kenan Alpay

Sembollerin hegemonyası çökertiliyor, az mı?

Sembollerin hegemonyası çökertiliyor, az mı?

Sanki birileri unutmuş gibi. Yaklaşık bir asırdır altında ezildiğimiz siyasal sistem ve iktidar sınıfları bütün zulüm ve çirkinliklere “Makbul Vatandaş” üretimi adına girişmemiş, bunda inat etmemiş gibi alaycı bir atmosfer var. Kemalizm olarak tecessüm eden modern-ulus devletin ana hedefi neydi? Elbette ana hedef birey ve topluma, kültür ve tarihe, eğitim ve lisana ulus devletin iktidar sınıflarına hizmet edecek bir kimlik ve hayat tarzı dayatmaktı.

Kemalist devletin birey ve topluma kimlik ve hayat tarzı dayattığı alanlardan bir kısmının tasfiye edilmesi sadece despotizm geriletilir. Çünkü genel olarak toplumun ihtiyaç duyduğu adalet ve özgürlüklerle alakalı maslahata hizmet eder. İşte bu sebeple Türk ulusalcıları gibi Kürt ulusalcılarının da Başbakan Erdoğan’ın 30 Eylül Paketi’ni değersizleştirme yarışına girmesi hiç de boşuna değil.

Yok Aslında Birbirinizden Farkınız
Kemalist sol cepheyi savunan “Çılgın Türkler” dışında açıktan itiraf edene pek rastlanamıyor ama durum şu: İlkokuldan başlayarak bütün kamu hatta yoğun bir biçimde özel kurumlarda geçilmez ve hep daralan bir duvar gibi toplumu boğan başörtüsü yasağının büyük oranda kaldırılıyor oluşu en önemli ve öncelikli itiraz/kaygı noktasıdır.
Milyonlarca insanı ilgilendiren sistematik bir zulmün giderilmesinde ciddi bir adım atılıyor ama Kürt, Alevi ve azınlıkların beklentilerine karşılık bulamadığı gerekçesiyle önemsiz ve itibarsız addedildi. Mesela sanki söylenenleri daha etkili kılacakmış gibi The Guardian’ın Avrupa editörü Ian Traynor’un gölgesinde konuşan Cengiz Çandar, paketi “imajı zedelenmiş, uluslararası itibarı mahvolmuş” Başbakan Erdoğan’ın yeni bir “Hükümet Fermanı” olarak niteliyor. Çünkü yönteminden hazırlanışına, sunumundan içeriğine kadar şeffaflık ve katılımı esas alan demokratik kriterlere uyulmamış. Bu sebeple resmi ideolojinin paslı zincirlerini kıran adımlar ‘ferman’ diye yaftalanıyor. İşte tam da bu sebeple liberal Çandar ‘Paket’ yani ferman üzerine şöyle bir cümle kurabiliyor: “Tayyip Erdoğan’ın siyasi hesapları bakımından ‘vitamin’ teşkil ettiğine şüphe yok; Türkiye’nin ‘demokratikleşme’ yönünde büyük bir virajı dönmüş olmasını bekliyorsanız, öyle bir durum da yok.”(2 Ekim, Radikal)

Kürt Ulusal hareketi yani BDP açısından da Gültan Kışanak ve Ahmet Türk’ün “kabak” metaforu üzerinden ortaya koydukları siyasi duruş benzer bir iç karartıcılığın hatta kara propagandanın tezahürü olmuş. BDP adına Kışanak paket açıklanmadan önce Türk ise açıklandıktan hemen sonra ‘büyük ama içi boş kabak’ muamelesi yapmayı tercih etti. Bu tutumla ana dilde eğitim, propaganda, yerleşim yerlerinin orijinal isimlerine dönüşü vs. gibi alanlarda atılan adımlarda olumlu görülebilecek hiçbir taraf bulunamıyor.

İştah Kapatan Şikâyet Modası
Uzun yıllar boyunca milyonlarca insanın mağduriyetine sebep olan inkâr ve asimilasyona gerekçe kılınan dayatmaları sonlandırmaya dönük adımlar karşısında son derece lakayt ve laubali tavırlar sergileniyor. Bürokratik oligarşinin tasfiyesine yönelik AK Parti hükümeti ne zaman birtakım adımlar atmak istese karşısında kimi liberal, kimi sol-sosyalist kimi de Kürt ulusalcısı olmak üzere beklemeye veya tatmin olmaya hiç tahammülü kalmamış muhataplar çıkıyor. Böylesi bir tatminsizlik ve sabırsızlık zemininde KCK’nın “AKP çözümü değil çözümsüzlüğü benimsemiştir” sloganını manşetlere çeken Kürt ulusal medyası aslına bakılırsa Aydınlık-Sözcü-Yeniçağ-Orta Doğu çizgisinin tersten beslenmesinden başkaca bir kapıya çıkmıyor.

Yaşadığımız bütün büyük ve kronik sorunlara kaynaklık eden Kemalist ideolojiyi, kurumlarını ve kadrolarını kenarda tutup “AKP, Türkiye’nin demokratikleşmesine izin vermiyor” türü ağıtlar yakmak pek bir moda oldu. İnkâr etmenin de hafife almanın da hiçbir faydası yok. Sonu darbelere varacak şekilde tırmandırılan başörtüsüne yönelik devlet şiddetinin durdurulması yönündeki adım atılabilecek en önemli ve en büyük adımlardan biridir.

“Kemalist Çocuğun Sabah Duası” olarak bilinen şirk-küfür ve ırkçı şartlandırma amaçlı ‘Andımız’ zorbalığına son verilmesi insanlık adına devasa bir hastalıktan kurtulmak demektir. Unutulmaması gereken şudur: Hegemonya “Cumhuriyetin temeli kültürdür” sözünde tecelli ettiği gibi şapka, başörtüsü, dil, alfabe, and/yemin metni, yer isimleri, müzik gibi semboller üzerinde kurulmuştur.

Askeri, siyasi ve iktisadi vesayeti aşan yönüyle Kemalizm laik-ulus kültür sembolleri üzerinden toplum, tarih ve din üzerinde tahakküm kurmuştu. Bu sembollerin çökertilmesi demek bu tahakkümü mümkün kılan araçların da iktidar sınıflarının elinden alınması demektir. Çünkü her siyasal sembol zorunlu olarak bir iktidar ideolojisini ve sınıfını işaretlemektedir. Unutanlara hatırlatalım: Tasfiye sembollerle başlar ama sembollerle sınırlı kalmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kenan Alpay Arşivi