Kenan Alpay

Kenan Alpay

Kürtleri İslami Değil Ulusal Kimlik mi İlgilendirir?

Kürtleri İslami Değil Ulusal Kimlik mi İlgilendirir?

Başlıkta “Kürtlük-Türklük başka Kürtçülük-Türkçülük bambaşka” diye bir not düşmeye gerek görmedik. Nedeni basit: Bütün ulusalcılar gibi Türk ve Kürt ulusalcıları da Türkçülük-Kürtçülük ideolojisi ve kadrolarına ilişkin bütün itiraz ve eleştirileri otomatik olarak etnik bir topluma düşmanlık olarak niteliyorlar. 

“Her Türk mutlaka Türkçü, her Kürt de mutlaka Kürtçü olur” şartlandırması ve dogmatizmi tam da budur. Böyle olunca Türkler veya Kürtler diye asırlar boyunca homojen duygu, düşünce ve ideolojiyle mücehhez kılınmış, diğerlerinden kesin hatlarla ayrışmış bir kitlenin tek meşru temsilcisi olarak konuşma yetkisini hiç kimseyle paylaşmama hakkını da garanti altına almış olurlar. Kürtlük-Türklük hiç tartışmasız Allah’ın bir ayeti olarak Türkçülük-Kürtçülük ise cehalet, kibir ve düşmanlık karakteri baskın olan şeytanın bir iğvasıdır. 
Ulusal Kimlik İslamsızlaştırır 
Başbakan Erdoğan tarafından 30 Eylül’de açıklanan ‘demokratikleşme paketi” öncelikle hem muhtevası hem de önü-arkası açısından gördüğü tepki itibarıyla kimin ne kadar statükocu-özgürlükçü olduğunu gösterdi. İlaveten İslami değerlerin üzerindeki devlet baskılarının kısmen kaldırılıyor oluşunun da nasıl bir panik havası oluşturduğunu daha bir aşikâr etti. 
Aslında paketi değersizleştirme ortak paydasında buluşan Kemalist, sol-sosyalist, liberal ve Kürtçü cephe (özetle Gezi Ruhu’nun bileşenleri) en temelde siyaset kurumunu ve dayandığı geniş Müslüman toplum kesimlerinin meşru taleplerinin ezilmeye devam edilmesi yönünde tavır alıyorlar. Elbette bu tavır kendisini “neden pakette Kürtlerin, Alevilerin, Rumların beklentileri karşılanmadı?” gibi soruların arkasına saklayıp açık etmemeye özen gösteriyor. 
Bu tarz bir soru ne kadar gerçeği yansıtıyor veya bu mantık örgüsü bize neyi ihsas ettirmeyi hedefliyor? Şimdilik Alevilerin ve Rum-Ermeni cemaatinin beklentilerini ayrı tutup ‘Kürtlerin hakkı’ meselesine odaklanalım, bakalım ne göreceğiz. Mesela BDP adına paketi değerlendiren üst düzey temsilcilere göre “içi boş kabak” en yaygın nitelemeydi. Kürtler yine aldatılmış, yine yok sayılmıştı. İnkâr ve asimilasyon AKP eliyle sürdürülmekteydi. KCK Başkanı Cemil Bayık’a göre “AKP hükümeti bu paketle son kredisini harcamıştır.” Çünkü “Kürtlerin siyasi iradesini tanımayanlar Kürt sorununu çözemezler”di. (6 Ekim, Hürriyet)
Birkaç örnek cümle seçtik ancak bu kurgu ve söylem bütün KCK-BDP çizgisini kapsıyor. Böyle olunca Kürtlerin Müslüman bir halk olduğu, İslami değer ve semboller üzerindeki baskıların kaldırılmasının birer kazanım olduğu gibi meseleler rahatlıkla çiğnenip öğütülüyordu. Bu sebeple başörtüsü yasağı sadece Türk Müslümanların sorunu sayılıyor ve Kürt Müslümanlar açısından başörtüsü yasağının hiçbir anlam ve önemi olmadığı ihsas ediliyordu. 
Makbul Kürt Ulusalcıdır
Paket “içi boş bir kabaktır” demek “Kürt halkının tesettür/başörtüsü sorunu diye bir sorunu yoktur” demektir. Çünkü bu söyleme göre Kürt kadınları için İslami değer ve sembollerin hiçbir önemi yoktur. Zaten “Kürt kadını kimsenin namusu değildir” sloganıyla BDP-KCK siyaseti laik-ulusalcı değerlerle İslami-ahlaki değerleri ezmek üzere konuşlandığı merkezi ikrar etmektedir. Kürt ulus kimliğine hizmet etmeyen açılımlara istihza ile bakılıyor. Halkın İslami değerlerini itibarsızlaştırılarak Kürt ulus kimliği ve kadrolarının hedeflerine kilitlenilmesi dayatılıyor. 
Benzer bir durum olan “Andımız” neden sadece ırkçı bir dayatma sayılsın ki! Andımız metni bir insanın Kürtlüğü-Türklüğü ile ilgili olmaktan önce İslami değerlerine yönelik şeytani bir saldırıdır. Andımız, Allah’a sadakat ve kulluğumuzu gölgeleyen, kirleten ulusçuluk ideolojisinin tezahürüdür ki “saf kan Türk çocuklarına” dahi okutmak zulümdür, küfürdür. Nasıl olur da Andımız metni ve törenlerinin Kürt sorununa indirgenmesi kabul edilebilir?
Ulusalcı propagandalara papuç bırakmanın bir âlemi yok. Gasp edilen veya geri kazanılan haklar Kürt ulusal kimliğiyle alakalıysa PKK-BDP siyaseti için ölüm-kalım meselesidir. Yok, eğer gasp edilen haklar veya kazanımlar Müslüman Kürt halkının İslami kimliğiyle alakalıysa Kürt ulusalcılarının “içi boş bir kabak” muamelesi yapılması kesindir. Kürt ulus kimliği ve kadroların taleplerine tartışmasız üstünlük tanıyan bu söylem biçimi hem bir tuzak hem de bir dayatmadır. 
Bu toplum Müslüman bir toplumdur. Şimdiye kadar Türk ulusçuluğuna boyun eğmemek, teslim olmamak için mücadele etti, ediyor. Kürt ulusalcılığına da boyun eğmemek, teslim olmamak üzere aynı şekilde mücadele edeceği konusunda anlaşılan birilerinin hâlâ derin şüpheleri var. Oysa Türk ulusal kimlik ve sembollerini dayatan kadroları tasfiye eden toplumsal iradenin Kürt ulusal kimlik ve sembollerini dayatan iradeyi de tasfiye etmemesi için makul hiçbir sebep yok ortada.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Kenan Alpay Arşivi