Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Bir mücadele adamı Aliya İzzetbegoviç’in ardından

Bir mücadele adamı Aliya İzzetbegoviç’in ardından

Ölümünün 10. yıl dönümünde Bosna-Hersek’in kurucu Cumhurbaşkanı Merhum Aliya İzzetbegoviç’i rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Bir “yabancı” devlet adamının kendi ülkesi dışında bir çok ülkede anılması gerçekten de çok anlamlıdır. Onu anmamıza vesile olan ve onu “yabancı değil” bizden biri kılan hiç şüphesiz onun hayatı ve mücadelesi oldu.

Birileri onun için “Bilge Kral” diyerek sözde onu övmeye çalışıyorlar. Ancak Krallık ve bilgelik yan yana bulunmaz. Kendisinde bilgelik bulunan İzzetbegoviç’e ise krallık hiç yakışmaz. O kral ve krallıklara karşıydı. O bireyin özgürlüğü ve adaleti savunduğu gibi demokrasiyi en iyi yönetim şekli olarak benimsemişti.

Merhum Aliya İzzetbegoviç kendisini ise şöyle tanımlıyordu:
“Dinî açıdan Doğu’lu, eğitim bakımından Batılı’yız. Kalben bir dünyaya, aklen diğerine ait bulunuyoruz... Bana gelince. Ben Avrupalı Müslümanım. Tek dinli, tek kültürlü Avrupa isteyenler Sırp ve Hırvatları kışkırtıp bizi bu topraklardan ya kovmak yada kendilerine mahkum etmek istiyorlar. Her şeye kadir olan Allah’a and olsun ki köle olmayacağız”

O SAMİMİ BİR MÜSLÜMAN

Aliya; bir hukukcu, bir araştırmacı bir mütefekkir ve bir devlet adamıydı. Bütün bu özelliklerinin yanında onu bizim gönlümüzde büyüten samimi bir Müslüman oluşuydu. O şöyle diyordu: “Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır. Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.”

Boşnak Müslümanları toplu katliamlara tabi tutan Sırp ve Hırvat canilere karşı kendi halkına şöyle seslenmişti: “Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor. Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum ama yapılanları da asla unutmayın! Kısacası; geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.”

Aliya: Dayton anlaşmasına giderken Avrupa basınına verdiği demecinde:
“Ben Avrupa’ya giderken başım önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar yani Avrupalıların desteklediği Sırplar ve Hırvatlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”

EMEKLİ MAAŞIYLA GEÇİNİYORDU

Mutevazı evinde sadece emeklilik maaşıyla geçiniyordu. Son ânına kadar sâde bir hayat yaşadı... Arkasından mal ve mülkler bırakan bir lider değil, halkına hürriyeti kazandıran örnek bir mücadele ve ışık tutan eserler bıraktı. O en zor şartlarda bile adâletin üstünlüğünü esas alan bir ahlâk anlayışıyla düşmanları üzerinde bile, saygı uyandırmıştı... Asla, kin duygusuna kapılmayan; hep, iyiliğin ve ahlâkın, adâletin gerçekleşmesini gözetleyen bir fazîlet timsali olarak parladı. Gizliliği, entrikayı sevmezdi. Açık ve şeffaf olmayı önerirdi. Hesap vermekten kaçınmazdı. Makam ve mevki onun için inanç ve ideallerini gerçekleştirme yolunda bir amaç değil, bir araçtı. Mutevazı ancak onurlu bir kişiliği vardı. Eleştiriye açıktı, tartışmayı severdi. Ancak haksızlığa tahammülü yoktu. Hayatı boyunca, Allah’a ve İslama göre şekillenen şahsiyetine, kendine olan güveniyle hep dik durmuştu. Son yıllarında ise, gençlerin yolunu açmak için, huzur içinde makamını güven duyduğu genç kadrolara bıraktı ve onlara tecrübeleriyle yardımcı olmayı sürdürdü..

ONU HEP UZAKLARDAN DUYARDIM

Genç bir gazeteci olarak dış politikaya yeni yeni ilgi duymaya başlamıştım. Balkanları dergi ve kitaplardan öğrenmeye çalışıyor, Almanya ve İsviçre başta olmak üzere, Balkanlardan gelenlerin kurdukları teşkilatlara giderek bölge ile ilgili bilgi alıyordum. Yugoslavya’yı meydana getiren Cumhuriyetlerden Hırvatistan, Bosna Hersek, Kosova, Sancak ve Makedonya’dan kaçarak Avrupa ülkelerine sığınan siyasi öncülerle buluşup siyasi faaliyetleri öğreniyor ve örgütleri tanıyordum. Bosna müslümanlarının mücadeleleri sözkonusu olsun da, Aliya İzzetbegoviç adı zikredilmesin; mümkün değil. Halkına kendini adamış, inanmış samimi bir müslüman olduğu için defalarca mahkemeye çıkarılmış, 9 yılını zindanda geçirmiş olan bu ‘İslamcı lider’ hep sembol isimdi.

Bosna iç savaşında 4 yılım Bosna Hersek’te geçtim. Defalarca onunla buluşmak ve sohbetlerinde buluşmak nasip oldu. Onun sohbetlerinden ve eserlerinden çok şeyler öğrendim. Sabrı, kararlılığı, ilkeli duruşu ve de dürüstlüğü beni derinden etkilemişti. Onu yakinen tanıyıp hasbıhalde bulunmak nasip olduğu için kendimi şanslı hissediyorum.
Mekanı cennet olsun, ruhu şad olsun…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Koçak Arşivi