Serdar Arseven

Serdar Arseven

Marmaray, Anıtkabir ve gençlik!..

Marmaray, Anıtkabir ve gençlik!..

Muhteşem Marmaray’ın hizmete açılışının gururuyla dolduğumuz; başta Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Kadir Topbaş olmak üzere bütün kadroyu sevgi ve saygıyla selamladığımız tarihi bir günde…
“Böylesine büyük hamlelerin eğitim alanında da gerçekleştirilebilmesi” dileğiyle…


İletişim öğrencisi bir grup gençle konuşurken, “yakın tarih” hakkında ne denli bilgisiz (ve de ilgisiz) olduklarını fark ettim.
Aklıma Muhammed geldi.
Kenyalı bir genç; Türkiye’ye üniversite eğitimi için geldiğinde henüz 18 yaşındaydı.
Onunla tanışmamıza MÜSİAD Ankara şubesine gidip gelen Mustafa adlı yine Kenyalı bir mühendislik öğrencisi vesile olmuştu.
Muhammed, iki eşli bir babanın çocuğu.
“İki annem var, bazen hangisinin gerçek annem olduğunu unutuyorum. Bizim evde şükür huzursuzluk olmaz.” derdi.
Tam 5 dil biliyordu Muhammed, Türkçe altıncı dili olacaktı.
Çok istedi; meslek gereği katılmak mecburiyetinde olduğum bazı programlara götürdüm.
Gördüm ki, bizden çok farklı düşünen bir çocuk bu; beyni daha mı gelişmiş ne…
Henüz bir ay dolmuştu ki, Türkiye siyaseti hakkında birçok bilgiyi edindiğini fark ettim.
Mesela; Rahmetli Erbakan Hoca ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki hukuka dair çok şey öğrenmiş.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin serüvenini okumuş.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun büyük mücadelesine vakıf olmuş.
Numan Kurtulmuş’u tanımış, Deniz Baykal’ın başına geleni biliyor…
Muhammed, açık saçık kadınların cami avlularından geçmesine takılmış…
Diyor ki; “Bizde çoğunluk Hıristiyan’dır, hiçbir Hristiyan’ın camiye saygısızlık yaptığını görmedim! Hıristiyan kadın, camiden geçerken mutlaka uygun bir kıyafete bürünür!”


Muhammed; teknolojiyi yakından takip ederdi, dünya müzik piyasasında olup biteni bilirdi, uydudan belli başlı haber kanallarını izler, gelişmelerden haberdar olurdu.
Bir iki ay sonra, Osmanlı ve Türkiye tarihiyle yakından ilgilenmeye başladı.
Bana, Atatürk-İnönü ihtilafının sebepleri hakkında sorular soruyordu.
II. Abdülhamit Han hazretlerinin Siyonizm’e karşı verdiği mücadeleden bahsediyor; O’nun Osmanlı tarihindeki en büyük Padişah olduğunu söylüyordu.


Muhammed’in acayip bir hafızaya sahip olduğunu fark etmiştim.
Sebebini sordum…
Dedi ki;
“Bizde bir gelenek vardır; hafız olan babamız ilk çocuğa Kur’an-ı Kerim-i ezberletmeye başlar. Çocuk 6-7 yaşına geldim mi, hıfz işi tamamdır. O çocuk, Kur’an-ı Kerim’i kardeşine öğretir, o kardeşine, böyle böyle ailede herkes hafız olur.”
Sonra?
“Küçük yaşta hafız oldum mu, o muhteşem kaynaktan beslendim mi, insanın bellek kapasitesi genişliyor, daha önemlisi ruhu genişliyor. Modern zamanların insanı ise can sıkıntısından ölüyor!”


“Vay beee!” dedim.
Bir de bizim gençlere baktım.
Cumhuriyet’in 90. yıldönümünde konuştuğum gençler, bırakın Kenya’nın, Malezya’nın tarihini, kendi tarihlerinden habersiz.
Çanakkale Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’nın birbirinden farklı olduğunun bile farkında değiller. Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem’i tanımıyorlar!.. Atatürk’ün Samsun’a çıkışının “arka planı”na hiç kafa yormamışlar.
O’nun ittihatçılarla nasıl çatıştığını, Sivas’ta reisliği alabilmek için ne mücadeleler verdiğini bilmiyorlar!..
Atatürk’ü övüyorlar ama Atatürk’ün cenaze namazının ne zaman kılındığını sorduğunuzda ve –hele- niçin o kadar gecikmeli olarak kılındığına kafa yormalarını istediğinizde tuhaf tuhaf bakıyorlar.
“İsmet İnönü’nün Atatürk ile Eylül 1937’den sonra hiç görüşmediğini” –hatırlatıp- bunun sebebi hakkında neler düşündüklerini sorduğunuzda tam bir donma hali!..
Atatürk’ün na’şının Etnografya müzesine ne zaman kaldırıldığını soruyorsunuz, bilmiyorlar. “Mart 1939’da yani vefatından aylar sonra” diyorsunuz…
Bakıyorlar.
“Büyük Atatürk, Cumhuriyet’in kurucusu niçin aylar boyunca katafalkta bırakıldı?” diyorsunuz, yine bakıyorlar.
“Atatürk sözde ulusalcıların bugünlerde şov için koştuğu Anıtkabir’e ne zaman defnedildi?” diye soruyorsunuz…
Cevap gelmeyince, “1953’de!” diyor ve ekliyorsunuz:
“Yani vefatından tam 15 sene sonra!..”
Biraz şaşırmış gibi bakıyorlar…
“Atatürk’ün yattığı Anıtkabir’i bitiren ve O’nu oraya yatıranlar kimlerdir?” diye soruyorsunuz…
Bilmiyorlar.
“Atatürkçü geçinen darbecilerin astığı muhafazakarlar!” diyorsunuz…
O zaman biraz şaşırıyorlar!..


Muhammed, ülkesine dönmeden bunları çok ama çok iyi öğrenmişti oysa!..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi