Ersoy Dede

Ersoy Dede

Ertuğrul Özkök’ün Yaşamsal Tercihleri

Ertuğrul Özkök’ün Yaşamsal Tercihleri

Ertuğrul Özkök Budist Tapınağı’na çıkmış.. Huşu içinde dua ediyor.. Kimsenin tercihine karışacak değilim. Ama Umre’yi turistik gezi gibi gören yazılar yazarken, koskoca Ertuğrul Özkök’ün, garip bir takım şişman adam heykellerinin altında kırmızı çarşafın altına giydiği parmak arası terlikle dua etmesi, biraz ilginç geldi.. 

ATEİZM’İN KAÇIŞI BUDİZM 

Budizm özellikle Hollywood eliyle din gibi yutturulsa da, bir çeşit yaşam felsefesidir.. Yaşam derken, yaşadığımız anı düşünmeyin. Yaşamdan kastettiğim, bugünkü mevcut dünyevi yaşamı da içine alan bir varoluş teorisidir.. Aslı astarı olmasa da özellikle dinî bir takım hassasiyetleri olmayan ama boşlukta sallandıkları gün “ben şimdi ne halt edeceğim?” diye soran insanların koşarak sığındıkları bir öğretidir.. İşlerine gelir.. Çünkü acı tarifi sınırlıdır.. İşlerine gelir, çünkü çok sevdikleri bu hayata tekrar tekrar gelebileceklerini anlatır o dinin öğreticileri kendilerine.. Paniğe kapılınca Cehennem Ateşi’nde yanmaktan başka bir seçenek olduğuna inanırlar..  

ÖLÜM KORKUSU SARINCA!

Aslında belki de başka bir psikolojinin ürünü.. Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, daha iki ay evvel, bir Özkök yazısı okuduktan hemen sonra, kafasını kaldırmış; “bak buraya yazıyorum. Bu adamı ya Himalayalar’da bir Budist Tapınağı’nda göreceğiz ya da…” diye devam eden bir analiz yapmıştı.. (ya da’dan sonrasını belki kendi yazmak ister, ben sürprizi bozmayayım) Başka bir psikolojiden kasıt burada belki de varoluşsal bir sorun. Çocukluğundan beri yanlış kodlandıysa, 60 yaşından sonra ölüm vakti yaklaştığında ne yapacağını bilememek bundan olsa gerek.. Yazısına başlık olarak seçtiği “16 Kere Doğmuş” sözü de böyle bir kaygıdan ileri gelmiyor mu?.. “…Demek ki yeniden doğabileceğiz.. Teknemize binmek için son birkaç yılımız değil.. Yıllanmış şaraplarımızı yeniden içebileceğiz.. Şu adam 16 kere geldiyse dünyaya, ben koskoca Ertuğrul Özkök, kim bilir kaç kere daha geleceğim.. Bir dahaki gelişimde Hürriyet’i değil direkt Washington Post’u yöneteceğim….” Ah bilse ki, 28 Şubat’taki günahlar öyle Budist Tapınakları’nda el açıp yalvarmayla gitmez.. Ah keşke günahlarına günahlar eklemese.. Arakan’da sadece Müslüman diye cayır cayır çocukları yakan, kollarını bacaklarını kesen vahşi katilleri, “Barışçıl Ejder” diye pazarlayıp daha fazla günaha girmese keşke.. Sevdiğimden söylüyorum. Yoksa bana ne.

LÜTFEN ŞUNU DA YAZIN SAYIN ÖZKÖK

Daha vakit var.. Ertuğrul Özkök bu tapınak izlenimlerini dizi yazı olarak yazıyor.. Belki bir köşe de, Budizm’in Müslüman katliamına ayırırsa, o zaman çok övündüğü “Türkiye’yi ben çok iyi okuyorum” savını desteklemiş olur.. Zira bu haliyle bırakırsa, ancak ve ancak Müslüman mahallesinde salyangoz satmış olur.. O günler çok tartıştık da şimdi üzerinden bir yıla yakın vakit geçti, unutmuş olabilirsiniz.. Arakan diye bir yer var orada bizden uzakta.. Rakhine..  Bangladeş ve Burma arasında kalmış, sınır olmuş bir bölge. 8.yüzyılda Arap tüccarlar sayesinde İslâm ile tanışmış olan Arakan, birkaç yüzyıl sonra tümden bu dini benimsemiş ve “Arakan İslâm Krallığı”nı kurmuş..  Bu tarihten itibaren ise gün yüzü görmemişler.. Önce Burma’nın işgali ve ardından Budistlerin Müslümanlara sistemli saldırıları başlamış. Meseleye dahil olan İngilizler bölgeyi işgal edip kendilerince dizayn etmişler. 120 yıl süren İngiliz İşgali sonrası zulüm kaldığı yerden devam etti.. İlk ve en büyük katliamlardan birine Arakan 1942’de sahne oluyor. O günden bu güne, (evet sizin bu yazıyı okumakta olduğunuz bugüne) kadar katliamlar dur durak bilmeksizin devam ediyor.. Müslüman çocuklar aç ve susuz bırakılıyor. Şanslı olanları diri diri ateşe atılarak öldürülüyor. Daha şanssız olanları ölemiyor bile.. Sizin şu “Barışçıl Ejder” var ya, o yapıyor işte.. Bunu da yazar mısınız lütfen. Teşekkürler. Kalın sağlıcakla.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi