İshak Özen

İshak Özen

Biteceksiniz!

Biteceksiniz!

Önceki gün Dünya İnsan Hakları günüydü. 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin imzalanmasının ardından söz konusu gün ve hafta dünya genelinde İnsan Hakları Haftası olarak kutlanmaya başlanmış. Tarihin, küresel güçlerin yüzlerce yıl uğraş verdiği İsrail’in kuruluşunun hemen ertesine rastlaması da dikkat çekici.

Bugün Mısır’da, Bangladeş’te, Azerbaycan’da, Angola’da ve daha birçok ülkede 28 Şubat sürecinde bizde yaşanan sürecin bir benzeri ve hatta daha da acımasızı yaşanıyor. Bugün dünyaya insanlığın gün geçtikçe bilim ve teknolojide ilerlediği, globalleştiği ve özellikle de insan hakları konusunda önemli gelişmeler kat ettiği propagandaları pompalanıyor. Batı dünyasının nereye gittiği tartışılabilir ancak İslam dünyasının geriye ve her geçen gün daha da kötüye doğru gittiği acı bir gerçek.

Kutlama ya da anma günlerinin modern (!) dünyada en çok ihmal edilen değerler etrafında  ihdas edildiği fikri gerçekten anlamlı. Bu “her güne bir gün”lerin kapitalist bir takım yaklaşımlarla ortaya konulduğu fikri de yabana atılamayacak cinsten. Her ne kadar iyi niyetle icat edildiğine inanmaya çalışsak da bazı “gün”lerin, batı medeniyetinin insanlığa reva gördüğü kan, gözyaşı, zulüm ve kaosun ortaya çıkardığı tepki sebebiyle mazlum ve mağdurların ya da vicdanı henüz tefessüh etmemiş batılıların gazını alma amacına matuf olduğu aşikar.

Mesela Dünya İnsan Hakları Günü. Sizin medeniyetinizde insan mı var ki hakkı olsun? Sizin, medeniyet dediğiniz o kirli ittifak, tüm insanlığın kendilerine hizmet için yaratıldığına inanan insanlık düşmanlarına dayanmıyor mu? İnsanlığı yok etmeye and içmiş bir eşkıya topluluğuna karşı kimin hangi hakkı söz konusu olabilir ki?

Siz bir taraftan göstermelik günler ve hümanizm gösterileri ile dünyanın gazını alırken diğer yandan da Dünya İnsan Hakları gününde sözüm ona Mısır’daki insan hakları ihlalleri için Temsilciler Meclisi’nde düzenlediğiniz toplantıda 80 milyonluk ülke nüfusunun yüzde beşlik kısmına bile tekabül etmeyen Hristiyan azınlığın uğradığı hak ihlallerini konuşarak dünyaya ve insana bakışınızı açıkça ortaya koymaktan çekinmezsiniz.

Bir yandan en büyük insan hakları ihlali olan darbeye zemin hazırlayıp, teşvik ve teçhiz ederek yönetime el koydurduğunuz darbecilerin kendi halkını katletmesine alkış tutarken diğer yandan kendinizin uydurduğu Dünya İnsan Hakları gününde ve yine kendiniz tarafından düzenlenen toplantıda koca bir halkı görmezden gelip ülkenin en rahat kesimi olan küçücük bir azınlığın uğra(ma)dığı  hak ihlallerini masaya yatırabilirsiniz.

Ve ilginçtir, yine aynı gün, yine sizin desteğinizle ayakta duran ve aylardır kendi ülkesinde kendi halkına karşı terör estiren işbirlikçi Bangladeş hükümeti, ülkenin önde gelen Müslüman bir liderini kurban ederek Mısır’daki nevzuhur Firavun’la size, çağdaş dünyanın tanrılarına olan bağlılığını gösterme yarışına girer.

İşte bu bağlılık yarışı, sizin, adına gün ihdas ettiğiniz insan haklarını, insanlığı uyutmak için kullandığınızı gösteren bir bağdır.

Fakat bir bağ daha var ki, birgün çepeçevre sarıp boğazınıza dolanacak ve sizi bitirecektir.

Bu bağ, idam sehpasına giderken "Suçum, Allah’tan başkasına kulluk etmemektir. ‘Bize kulluk et’ dediler. Ben de ‘asın!’ dedim." diye haykırabilen Abdülkadir Molla’nın yaratıcısıyla olan bağıdır.

Bu bağ, idamla yargılanan ve halkına "Özgür Mısır halkına benden selam iletin. Onlara, 'Kardeşiniz Mursi, direnmeye devam edecek!' deyin." diye haber salan ve “Son nefesime kadar direneceğim!” diyen Muhammed Mursi’nin halk ve Hak’la kurduğu o sarsılmaz bağdır.

O bağ, “Kim var?” denilince sağına ve soluna bakmadan “Ban varım!” diye koşan Anadolu Gençlik’in bir buçuk milyar kardeşiyle kurduğu  çelikten bağdır.

İşte sizi bitirecek olan bağ da bu bağdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
İshak Özen Arşivi