Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

F.Gülen ve cemaate tarihten notlar!..

F.Gülen ve cemaate tarihten notlar!..

Gözyaşı içinde ve gözlerime uyku tutmadığı şu günlerde yaşadığımız bu olayların “tarihte bir örneği var mıdır” diyerek araştırmaya başladım. 

Gördüm ki; Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid dönemi (1876-1909) Osmanlı tarihi için bir milattır. Bugünü anlamak için o dönem, çok önemli uyarılarla ve işaretlerle doludur.  

Egemen güçler, bir yandan Osmanlı’ya siyasi ve ekonomik baskılarını artırırken diğer yandan içerdeki işbirlikçilerini kışkırtıyor. Genç Osmanlılar, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi milli olanların yanında dış destekli bazı fikir akımları da kendini gösteriyor. 

Batılı güçlerin içteki işbirlikçilerini kışkırtması sonucu İttihat ve Terakki yanlısı bazı subaylar Manastır ve Selanik kentlerinde ayaklanıyor. Bu ayaklanmalar bastırılsa da iç kargaşanın, isyanların ve siyasi cinayetlerin önü alınamıyor.

II. Meşrutiyet ilan ediliyor ama olaylar bir türlü bitmek bilmiyor. Çünkü hedef, Sultan II. Abdülhamid’i devirmektir. 

Burada en çok dikkati çeken ise; o zor dönemde Sultan II. Abdülhamid’in yanında olması gereken Mehmet Akif Ersoy, Said Nursi ve Elmalı Hamdi Yazır gibi en etkin ve önemli isimlerin muhalefetin yanında olması ve sert eleştirilerde bulunmasıdır. 

Abdulhamid’e Filistin nedeniyle husumet besleyen Mason teşkilatları tertibiyle İttihat ve Terakki 31 Mart ayaklanmasını başlatır. Hedef Abdulhamid’in tahttan indirilmesiydi. Nitekim Abdulhamid’in tahttan inmesiyle Yahudiler Filistin’de toprak satın alma izni almışlardır. İttihat ve Terakki ise hiçbir etkisi olmayan padişah Mehmet Reşad sayesinde yönetime tamamen hakim olmuştur. Abdulhamid’ten sonra imparatorluk hızlı bir parçalanma sürecine girmiş ve egemen güçler istediğini elde etmiştir.

Artık Sultan II. Abdülhamid tahttan indirilmiş ve üç kıtaya hükmeden o koskoca Osmanlı hızlı bir şekilde acı sona doğru sürüklenmişti. Abdülhamid’i anlamakta zorlanan ve en zor zamanda ona muhalefet eden Mehmet Akif Ersoy, Said Nursi ve Elmalı Hamdi gibi güzide insanlar, Osmanlı’nın çöküşü karşısında çaresizliğin ıstırabını yaşıyordu. Onlar; II. Abdülhamid’e muhalefetin büyük bir hata olduğunu anlamıştı ancak iş işten çoktan geçmişti. Çünkü atı alan Üsküdar’ı geçmiş, hizmetleriyle iftihar ettiğimiz Osmanlı’nın ocağına ateş düşmüştü.  

PİŞMANDILAR AMA

HER ŞEY ÇOKTAN BİTMİŞTİ...

Prof. Dr. A. Ragıp Akyavaş’ın ‘’Tarih Mahşeri’’ kitabının birinci cildinde Elmalı Hamdi Yazır’ın bu konudaki serzenişlerine değinir.

Çünkü Sultan Abdulhamid’in tahttan indirilmesini sağlayacak Hal fetvasını hazırlayan Elmalılı Hamdi Yazır’dır. Hayatının son anlarına kadar yaptıklarının ızdırabıyla acı içerisinde yaşayan Yazır, bu üzüntüyü; ‘’Ömrümde bu kadar ağır bir vicdan azabı çekmedim. Başıma ne geldiyse bunun manevî sillesindendir. Gençlik saikasıyla bir iştir işledim. Allah beni affetsin!’’ şeklinde ifade eder. 

Said Nursi; ömrünün sonlarına doğru, Abdulhamid Han’ın yaşayan torunlarından Nemika Sultan’la görüşür ve “Sultan Efendi Hazretleri. Biz, gençlik sâikasıyla İttihadçılar’ın propagandalarına kapılarak dedeniz merhum Abdülhamid Han Hazretleri hakkında pek çok itâle-i kelâmda (lisânen tecâvüzde) bulunduk. O’nun vârisi sıfatıyla sizden helâllik diliyorum. O’nun namına bana hakkınızı helâl ediniz!” der ve ondan helalık ister.

Mehmet Akif’in Sultan’a olan düşmanlığı ise daha ileri boyuttadır. Safahat kitabında  “Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi” ve “Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se, Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblis’e” gibi çirkin ve yersiz ifadeler bulunmaktadır. Ama Safahat’ın son bölümlerinden alınan bu beyitler Mehmet Akif’in pişmanlığını ortaya koymaktadır:

“Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi?

Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi.

Nasıl da kadrini vaktiyle bilemedik, tuhaf iş;

Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş!”

Akif’in Mısır’da yaşadığı yıllarda, saygı duyduğu yakın dostlarından Yozgatlı Mehmet Efendi’ye Ölmez de iyileşebilirsem hatıralarımı yazmak istiyorum. Hatıralarımda Sultan II. Abdülhamid’e karşı itizar (özür dileme) ve itiraflarım olacak” dediği nakledilir. 

TARİH TEKERRÜR EDİYOR...

Bugün tarihin derinliklerinde kalan o ihtişamlı medeniyeti yeniden ihya etme çabası içerisinde olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Sultan II. Abdülhamid benzeri dış destekli operasyonlarla iktidardan uzaklaştırılmak yolunda gayretlerin olduğunu görmekteyiz. F.Gülen Hocaefendi’nin de; Mehmet Akif, Said Nursi ve Elmalılı Hamdi gibi tarihi bir yanılgı içerisinde olduğunu kaygı ile izlemekteyiz.  

Egemen güçlerinin oyunlarını bozma adına “Hizmet Hareketi”nin yayın organlarındaki hükümeti karalama kampanyaları durdurulmalı ve  F.Gülen Hocaefendi “Firavun, Melun” gibi yakıştırmaları ve tüm Müslümanları üzen o “beddua”nedeniyle Başbakan’dan ve Türk milletinden özür dilemeli ve helallik istemelidir. 

Netice olarak: Abdülhamid’in devrilmesinden sonra yapılan itiraf ve pişmanlıkların o şanlı  Osmanlı’yı geri getirmediği gibi bugün de kaybedeceklerimizi tekrar geri getiremeyeceğimizin bilinci içinde hareket ederek ihaneti yenme adına milli bir duruş sergilemeliyiz ve doğru olanı yapmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi