Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Yargı ve eski Türkiye’ye geri dönüş hamleleri…

Yargı ve eski Türkiye’ye geri dönüş hamleleri…

“17 Aralık’ta yaşananlar; masum bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu mudur; yoksa ABD ve İsrail’in de işin içinde olduğu bir başka proje midir?” sorusu ve kafalardaki şüpheler artık netlik kazanmaya başladı. Operasyonda hukukun ihlal edildiği, paralel yapının işletildiği ve bu operasyonun dış destekli olduğu anlaşılmıştır. 

17 Aralık operasyonu hükümeti itibarsızlaştırmak, ikinci ve üçüncü operasyonlara zemin hazırlamak içindi; 25 Aralık’ta da yeni bir darbeyle hükümete son darbe vurulmak istendi. 

Hedef; Türkiye’yi siyasi bir istikrarsızlığın içine çekerek kaos oluşturmak hem de büyük bir ekonomik krize sürüklemekti. Başarısız olan 25 Aralık operasyonunun bir diğer hedefi de Başbakanın ilan ettiği “2023 hedefleri” olan çılgın projelerdi. 

Bu büyük projelerin ihalelerini kazanan şirketlere düzenlenen yargı darbesiyle onları hareketsiz bırakarak bu sayede Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın 2023 hedeflerini engellemek amaçlanmıştır.

Eğer hedefledikleri gibi gitseydi ve yargı darbesi amacına ulaşmış olsaydı 1990’lı yılların sonunda olduğu gibi ülke ekonomik iflasın eşiğine gelecekti. Böylece yeniden IMF’nin kucağına itilen Türkiye aynı zamanda o vesayetçi güçlerin emrinde olan militarist yapıya geri dönmüş olacaktı. 

Burada bir hatırlatma yapmak isterim: 

Bu ihanetten sadece iktidar partisi değil, aynı zamanda iş dünyası, medya, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, kanaat önderleri, akademi ve diğer siyasi partiler, tüm bürokrasi etkilenecek ve bu darbecilere boyun eğmek zorunda kalacaklardı. 

Adalet ve Kalkınma Partisi; 2003 yılında iktidarı devraldığında ülkeyi ordu vesayetinden kurtararak, siyasi hayatı demokratikleştirdi ve ekonomiyi canlandırdı. Bu girişim eğer başarılı olsaydı; tüm bu kazanımlar elden gidecek ve böylece Türkiye’nin ekonomisi ve demokrasisi çok şey kaybetmiş olacaktı. 

KILIÇDAROĞLU, ŞAŞKIN ÖRDEK GİBİ HUKUK DIŞI YAPILANMALAR İLE YARGI DARBESİNİ DESTEKLEYEN BİR TUTUM İÇİNDEDİR. ..

Bu operasyonla yargı, yürütmenin alanına girmiştir. 

Derin bir gizlilik içinde hazırlanıp başlatılan bu operasyon; “emniyet, yargı ve siyaset üçgeninde” karşılıklı hamlelerle hala devam ediyor.

Son hamlelerden bir de HSYK’daki düzenlemeyi önleme çabasıdır. 

Kim ne derse desin… Yargı cuntasının hukuk dışı girişimlerini önlemek ve HSYK’nın kararlarına yargı yolunun açılması için yeni bir yapılanma şarttır. 

Bu yargıya müdahale değildir… Yargı gücünü elinde bulunduranların hukuk dışı girişimleriyle siyasete müdahalesini önlemek için yapılması elzem olan bir düzenlemedir. 

Hükümet tarafından Meclis’e sunulan HSYK’nın yapısında değişiklik öngören teklif; “hukukun değil hukukçuların üstünlüğünü” esas kabul eden bazı siyasileri ve sözüm ona hukukçuları harekete geçirdi. 

Bakanlığın daveti olmadan Adalet Komisyonu’na gelen ve milletvekili olmayan Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun CHP’li vekillerin desteğiyle, komisyonun çalışmalarını engellemeye kalkışması TBMM’ne bir saldırıdır. TBMM Başkanlığı,  meclisin itibarını yaralayan bu kişi hakkında derhal suç duyurusunda bulunmalıdır. 

Demokratik yoldan iktidar şansı olmadığını bilen Kılıçdaroğlu ve ekibi; hukuk dışı yapılanmaların sebep olduğu siyasi kaostan nemalanmak yoluyla bir yerlere varmak istemektedir. Kılıçdaroğlu ve ekibi şunu bilmelidir ki: demokratik ülkelerde iktidar kadar muhalefet de sorumludur. Muhalefet, iktidarı karalama yerine alternatif projelerle demokrasiye ve ülkenin kalkınmasına katkı sağlamalıdır. 

Yargı darbesinin arkasına sığınarak, öfkeli bir üslupla ve ahlak dışı söylemlerle darbecileri desteklemek CHP’ye hiçbir şey kazandırmayacağı gibi iktidar yolunu da açmaz.

DOST MODERN DARBESİ VE İHANETİN BOYUTLARI

Başbakanın: “28 Şubat Post Modern darbesiydi. 17 Aralık operasyonu ise “Dost Modern darbesidir” açıklamasının ne kadar doğru olduğunu, yaşanan ihanetin boyutlarını gördükçe her geçen gün daha iyi anlıyoruz. 

Ancak, 

Bizim olduğuna inandığımız Cemaatin; dış güçler ve işbirlikçileri ile aynı paralelde muhalefete geçmesi gerçekten çok ama çok üzücü olmuştur. Geçmiş tüm iktidarlara boyun eğen ve her söyleneni teslimiyetçi bir ruhla emir telakki eden bu zevat ve havarileri bilsinler ki; cemaatin samimi mensuplarından gizli sürdürdükleri ve teslim oldukları o şer güçleri memnun etme adına ihanete taraf olmaları onlara hiçbir şey kazandırmayacak, tersine çok şey kaybettirecektir. 

Şunu herkes bilmelidir ki; Samimi Müslüman tek “Mutlak güç”e teslim olur. O güç, Allah’ü Teala (cc)’dır… O’nun kudreti her gücün üstündedir...

Uluslararası güç odaklarına güvenerek ihanete düşenler bilsinler ki, yanlıştalar ve Allah’ın rızası dışındalar…

Ve yine bilinsin ki; İnsanlar açlık ve yokluğa tahammül ederler ama ihanete asla tahammül etmezler.

Bu dünya durdukça; milletin iktidarına ihanet edenler, hem lanetlenecek hem de tarih onlardan “hainler” olarak söz edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi