Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

100. yılında imam-hatip liseleri ve bir hatıra

100. yılında imam-hatip liseleri ve bir hatıra

2004 bahar aylarıydı.

            Datça mezar taşları ve kitabeleriyle uğraşıyordum. Hafta sonları, Muğla’dan Datça’ya gider, o güzelim bahar havasında Datça dağlarında, köy köy dolaşır eski yazılı mezar taşları ve kitabeleri yeni yazıya çevirirdim. Datça Yerel Tarih Grubu çalışmaya destek verir, ön tespitleri yapar, akşamları da 15-20 kişilik bir grupla yemek yer, çalışmayla ilgili sohbetler eder, türküler söylerdik.

            Sındı (tarih belgelerinde “Sığındı”) köyünde çalışmış, ertesi gün çalışacağımız Yaka ve Cumalı köylerine gitmiştik.  Sırılsıklam bir bahardı pinar çalıları ve adam boyu otlar vardı kabristanlarda. Üstelik bazı mezar taşları toprağa gömülü idi. Akşam sohbetinde, ertesi gün çalışacağımız kabristanlarda, insan gücüne ihtiyacımız olduğu ortaya çıktı. Sevgili Fulya Bayık, “Ayarlarız hocam.” dedi. (O, “ayarlarız” dedi miydi, o iş bitmiş olurdu.)

 O zamanlar beyaz renkli, 1990 model bir Toros’um vardı ve ben ona “Ak Katırım” derdim. Dağa bayıra sürerdim; “bana mısın?” demezdi mübarek. Çok kahrımı çekti çoook!... İşte o Ak Katırımla dağlara vurduğumuzda, yanımızda, 20 yaşlarında 2 genç daha vardı. İnşaat işçisiydiler. Fulya hanımın aracılığıyla bir inşaat firması, gençleri 2 günlüğüne bizim yanımıza vermişti

Yaka köyünde çalışmaya başladık. Toprağa gömülü veya etrafı pinar çalısıyla kaplanmış mezar taşlarını, 2 genç ortaya çıkarıyor; temizleyip okunacak hâle getiriyor; ben de okuyordum.

Bir ara okumaya çalıştığım mezar taşındaki yazıyı, yardıma gelen 2 genç de okumaya çalıştı. Hayret!... İnşaat işçileri eski yazılı mezar taşındaki bazı kelimeleri okuyabiliyorlardı.

“Nerden biliyorsunuz bu yazıyı?” diye sevinç ve hayretle sordum.

Öyle ya, olsa olsa lise mezunu olablirlerdi ve bizim liselerimizi bitiren bir insan eski yazıyı ve tabii ki dedelerinin mezar taşlarını okuyamazlardı.

Birisi, “Biz İmam-Hatip mezunuyuz hocam.” dedi.

O zaman anladım. Okuyabilirlerdi.

“Niye üniversiteye gitmediniz de inşaat işçiliği yapıyorsunuz?” dedim.

“Üniversiteye gitmek istedik ama devletimiz bizi sevmiyor hocam. Bildiğiniz katsayı meselesi.” dedi.

Yıkıldım tabii. 28 Şubatçıların, bu ülkenin bağrına bir hançer gibi sapladığı katsayı meselesi, Yozgatlı bu iki genci taa Datça dağlarına atmıştı ve bu gençler, yaşadıkları trajediye rağmen hâlâ “devletimiz” deyip bu devlete, kendilerine ancak dağ başında yaşama imkânı veren bu devlete “devletİMİZ.” diyerek sahip çıkıyorlardı. Herhangi bir devletten söz eder gibi sadece “devlet” demiyorlar, “devletİMİZ” diyorlardı.

Bu sene kuruluşunun 100.yılı kutlanan, İmam-Hatip Liselerinin arkasında böyle trajik hikâyeler var.

***

O olayın üzerinden 9 yıl geçti.

Kim bilir nerde o mazlûm ve mağdur gençler ve kim bilir hangi kahırlarla yaşıyorlar!... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi