Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Dünyanın Orta Yeri Sinema

Dünyanın Orta Yeri Sinema

Bu haftaki kitabımız sinema ve televizyon yapımcısı, eleştirmeni ve iyi bir sinema televizyon takipçisi Sadık Yalsızuçanlar’a ait. Sadık Yalsızuçanlar, edebiyat, şiir ve sinemayı bir bütün olarak taşıyan özel yetenekli bir insandır.
Etkileşim Yayınları’ndan çıkan “Dünyanın Orta Yeri Sinema” adlı eserinde bu özelliğini sergilemiş ve sinemayı anlatırken, insanı, kainatı, dünyevi ve uhrevi değerleri, manadan maddeye, maddeden manaya yolculuk yaparak bir sinema kitabı yazmış.
Dünya yaşamı bir oyun, bir oyalanma, daha çok mal ve evlat edinmekten ibarettir diyen Yalsızuçanlar; bunu bize en dürüst biçimde anlatan iki saat bir salona ve karanlığa hapsolarak beyaz perdede seyrettiğimiz hikayeler olduğunu belirterek şöyle devam ediyor.
Bizim ilkel sinemamız olan Karagöz bu hakikatten doğmuştur. Zıll-i hayal (gölge oyunu) yaşamın bir ‘oyun’ oluşundan gelir. Bu, hem hayatın fazla ciddiye alınmayacak kadar kararsız (devamsız) oluşundan kinayedir hem de varlığımızın O’na bağlı oluşundandır.
Her şeyin bizim elimizde olduğu yanılgısı, hiçbir şeyin elimizde olmadığı kadar sahtedir. Biz yaşam içinde çoğu zaman güçsüz, ölüm karşısında çaresizizdir. Bundandır ki yaşamı daha kolay kılmak ve ölüme karşı da hazır hale gelmek üzere öykü yazar, film çekeriz. Bu çaresizliğin ağırlığından kaçmak/kurtulmak için yaşamı daha eğlenceli ve bir perdeden iki saatte izlenebilir, tümüyle görünebilir kılmaya çalışırız.
Dünyayı bir oyun sahnesi olarak görebilmek için vizyoner olmak zorunlu değildir gerçi; ama en güzel en uzun ömürlü filmleri de hep vizyoner yönetmenler çekmiştir. Onların filmlerinin seyrinden çıkarken hep bu yaşamın ve dünyanın bir köprü olduğunu, oraya yerleşilemeyeceğini, gelip geçilebileceğini hissederek, gönlümüzde o sızıyla, iki saat içinde görebilmiş olmanın hazzının uçuculuğuyla, o hüzünle çıkarız.”
Günümüzde sinema endüstrisi bir sanat dalı olmasının yanı sıra, asıl görevi, kültür taşımacılığı yapmasıdır. Sinema ile yapılan kültürel ihracat ya da ithalat, ihraç edilen ya da ithal edilen ülke halklarını tesiri altına alır ve insanlar, o filmler sayesinde o ülkelerin gönüllü kültür elçileri olurlar.
Dünyada bunu en iyi başaran kabul etmek lazımdır ki, Amerikan sinemasıdır. Orta yaşın üzerinde çok az insan sinemaya gider. Genç nüfusumuz ve üzeri yaşlardaki insanlara, Amerikan sevgisi ya da Amerikan sempatizanlığı, sinemayla bulaşmış bir hastalıktır.
ABD’nin dünya üzerinde estirdiği terörü; gazeteler, televizyonlar, internet siteleri ve diğer haber araçları ne kadar çok yazarsa yazsın, adamlar bütün yaptıklarını bir tek sinema filmiyle istedikleri ülkelerin kamuoyuna kabul ettirebilmektedirler.
Bu açıdan sinema son derece önemli bir sanat dalıdır. Türkiye sineması bu sanat dalını ne yazık ki, diğer ülkeler gibi kendi propagandalarını yapmak yerine, ülkemizin hayalden ibaret, gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan, hatta efsane olarak bile anlatılmayan pek kötü hikayelerle seyircinin önüne çıkmış, insanların içindeki yaşadıkları Türkiye gerçeğini inkar ederek, farklı bir Türkiye hikayesi sunmuş, seyirci de; “Bizim oralarda böyle şeyler yok ama demek ki, diğer yerlerde var” diyerek anlatılan iftira, efsanelere inanarak genel kültürünü oluşturmuştur.
Türk sineması ne yazık ki, toplumun değer yargılarına hizmet etmesi gerekirken, aksine değer yargılarını alaya alan, toplumun örf, adet ve geleneklerini; “zavallılık, gariplik ve aymazlık” olarak değerlerinden yapıtlarıyla, insanımızı kendisi olmak yerine ülkesine ve değerlerine yabancı bırakmayı başarmıştır.
Pek çok sinema filminin ve televizyon dizilerinin irdelendiği kitapta, sinema sanatının bugüne kadar ele alınışının dışında farklı bir yol izlenmiş. Mesela eserde Bediüzzaman’ın sinemaya bakışı da var. üstad talebesi Süleyman’la birlikte izledikleri film için şöyle der:
“İşte dünyada aynen sinema perdesine benzeyen bir yerdir. Kendisi sabit olmadığı gibi, içindekiler de fani; hiç durmuyor, sürekli akıp gidiyor. Onun için dünya hayatına hiç güvenme oğlum. Sinemanın insana ibretlik mesajlar veren bir yönü var. Hayatlarımız, izlediğimiz bu film kadar kısa ve geçicidir. ömrümüz sinema perdesindeki görüntüler gibi göz açıp kapayıncaya kadar akıp gidecek, sonra da hesap faslı başlayacak.”
Eser hakkında bilgi için. Etkileşim Yayınları 0212-551 32 25

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi