Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yolsuzluk mu dediniz!

Yolsuzluk mu dediniz!

Paralel yapı, iktidarı yolsuzlukla suçluyor da, kendileri çok mu temiz..

Başkasının gözünde çöp ararken, kişi önce kendi gözünü temizlemeli..

Tencere dibin kara, seninki benden kara” olur yoksa! Başkalarına öğüt verirken ya da başkalarını eleştirirken kendimize de bakmalıyız.. Başkasına çuvaldız batırmadan önce kendimizi iğnelemeliyiz..

Kaş yaparken göz de çıkarmamalıyız, pire için de yorgan yakmamalıyız.. Yoksa şecaat arz ederken sirkatin söyleyen adamın durumuna düşeriz..

Haklı olmak, başkasına haksızlık hakkı vermez bir de.. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan da olmamalıyız..

Bakıyorum da yolsuzluk tartışmalarında ipin ucu iyiden iyiye kaçtı.

Size bir fıkra anlatayım. Gorbaçov günler Rusyası.. Amerika’dan bir grub gazeteci Moskova’ya davet edilmiş.. Gazeteciler tahmin ettiğiniz gibi aslında CIA ile ilişkilendirilmiş türden gazeteci.. Onlara mihmandarlık edecek olan basın görevlisi de KGB ajanı..

Her şey planlandığı gibi gidiyor.. Rus mihmandar Amerikalı gazetecileri Moskova metrosuna götürür.. Her taraf pırıl pırıl, ortada fazla kimse de yok. Olanlar da tahmin edeceğiniz gibi KGB ajanları..

Mihmandar sürekli anlatıyor Moskova metrosunun nasıl muhteşem bir şey olduğunu, kent ulaşımın ne kadar kolay ve ucuz olduğunu, hatta keyifli olduğunu, nasıl yapıldığını, uygulanan teknolojinin nasıl mükemmel olduğunu filan.

Daha söze girerken, “Burada her 5 dakikada bir Moskova’nın herhangi bir noktasına kalkan bir metro bulabilirsiniz” demişti. Sürekli anlatıyor ama, bu arada 15 dakika geçmiş ve hâlâ tek bir metro treni gelmemişti..

Amerikalı gazetecilerden biri, “Afedersiniz ama, 5 dakikada bir tren geliyor dediniz ama, 15 dakika oldu gelen giden yok”..

Rus mihmandar hemen cevabı yapıştırmış, “Ama siz de Vietnam’ı işgal etmiştiniz.” 

Siz Vietnam’ı işgal ettiniz, bizim bu kadar küçük bir kusurumuzun ne önemi olabilir ki!

Dehşet dengesi bazan suç dengesine dönüşür.. Birilerinin suçu bir başkasının suçunun bahanesi olur! Suç sirayet eder ve suçun alenileşmesi onu bazı zihinlerde meşrulaştırır..

Herkes büyük yolsuzluklardan dem vuruyor. Peki ya o küçük yolsuzlukları ne yapmalı. Onun toplamı da çok büyüktür aslında.. Sigaraya verdiğiniz para 10 milyar dolar. Az para mı, kendi bedeninize, fıtratınıza karşı bir suç, kendi bedeniniz üzerinde bir haksız tasarruf, zulüm değil mi bu!

Geçelim bunu.. Kendi içimize bakalım.. Birileri büyük yolsuzluk yapma fırsat ve imkanına kavuşmadığı için namuslu gibi gözüküyor. 

Aslında her topluluk layık olduğu gibi idare olunuyor. Tencere yuvarlanıyor kapağını buluyor. Toplumun kendisi ve yöneticileri “U borusu” gibidir bu anlamda..

Cami derneklerinde bile yolsuzluk vardır. Kimileri, camiye, vakfa yardım adı altında kendi hırsızlığını meşrulaştırmaya çalışır.. Her yerde bu tür insanlar vardır.. 

Bir ülkede zulüm ve ahlaksızlık ya da yolsuzluk ne kadar çoksa, o ülke halkının bu işlere bulaşanlarının cehennemi o kadar harlı olacak.. Bunlardan uzak duran ve bunlara karşı mücadele edenlerin de  cennetleri o kadar yüksek olacak..

Yani, aslında bu işlerin arkasında, din gününü hesaba kattığınızda adaletin gerçekleşmesi yanında bu sapkınlıklardan uzak duranlar ve direnenler için bir müjde de var..

Rüşvet, hırsızlık tamam da, mesela personel sınavı ya da üniversite sınav sonuçlarını çalıp, kendi adamlarını öne çıkarmak neyin nesi oluyor..

İşe aldığınız kişilerin kademe ilerlemesi için kamu kaynaklarını kullanıp, bir yandan da sizin  adamlarınızı arkası arkasına ödüllendirirken, ötekilerin sicilleri ile oynamak neyin nesi oluyor.

Hani bir kavme olan düşmanlığınız bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecekti. Hani, işi ehline verecektiniz..

Parti, cemaat fark etmez, bu ilahi emir karşısında ne kadar temiz konumdayız bana söyler misiniz?

Yok, yok, cevabınız sizde kalsın, kendi kendinize söyleyin.. Sonuçta, biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir..

İktidar imkanını ele geçirenler arasında her zaman fire verenler olacaktır. Ama daha iktidar nimetine ulaşmadan kamu kaynaklarını, bürokrasi kademelerinde kendi adamlarına aktaranlara ne demeli.. Aslında herkes temiz bir iktidar istiyor, ama kimse kendine bakmıyor. Herkes öteki cemaatlerin yanlışını araştırıyor, ama kendi içlerindeki yanlışlıklara körler..

“İnni küntü minezzalimin” dememiz gerek önce..

İnsanların dini duygularını istismar ederek para toplayanlar ya da kamu malını haksız şekilde tasarruf edenler keşke bir de dini, dindarları, dini müesseseleri ve birtakım hayırlı hizmetleri bu işe alet etmeseler..

Çalışanının hakkını gasbeden patron, müşterisini aldatan tüccar ya da patronunun malını zimmetine geçiren işçi, ya da torpil, rüşvet ve suiistimale bulaşmış, yolsuzluk yapan bürokrat ya da bir politikacı arasında ne fark var ki! Bu arada bir hırsız bir bağdan bir bostan çalar, rüşvet alan bir alçak ise, bir bostan karşılığında bir bağı satar!

Para, kadın, silah ve koltuk/makam konusunda kimseye, hatta kendi nefsinize bile güvenmeyin.. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi