Ahmet Türk

Ahmet Türk

Hayırlı Olsun!

Hayırlı Olsun!

Her seçim öncesi olduğu gibi, toplum mühendisliği ve siyaseti yeniden formatlama çabalarının mahsulü olan kutuplaşmanın ve ayrışmanın tavan yaptığı bir seçim sürecini yaşadık…  Kimi “sınırsız ve sorumsu” bir şekilde “gözünü budaktan esirgemeden” yürüttüğü süreci istiklal mücadelesi içine soktu, kimi verilecek oyu ahiret azığı yaptı, kimisi bu işi ölüm-kalım meselesi haline soktu… Meydanlarda siyasiler oyları kendilerine celbedebilmek için, kural ve etik tanımadan ağır ve kirli üsluplarla propaganda yaptılar. Onlar gerdi, toplum gerildi. Aynı aile içinden insanlar dahi siyasi parti tercihlerinden ötürü ayrıştı hatta birbirini kırdı…
İlginç bir seçim süreci oldu. Gördüğüm kadarıyla her seçimin sokaklardaki en güçlü partisi İktidar partisi bu seçimde kapı kapı dolaşmaları ve esnaf ziyaretlerini önceki seçime oranla minimum düzeyde kullandı. Daha çok afiş, pankart, billboard vb görsel reklam ve tanıtım araçlarına yüklendi. Evveli hiç görülmemiş bir hacimde ve tekrarda TV reklamlarına girdiler… Kalabalık meydan mitingleri ve bunların seçmen algısına “milletin ekserisinin numunesi” olarak sunuldu. Yine daha önce yaşanmamış bir yoğunlukta ve biçimde iktidar partisinin yerel yönetimlere talip adayları tanıtım araçlarında kullandıkları fotolarının yanına mutlaka “Tayyip Erdoğan”ın fotosunu ekleyip partisinin önünde giden karizmasından afiyetle yediler! Daha önce parti ve kurumsal algı ön planda tutulurdu…
Muhalefete gelince… Oncasına rağmen, muhalefet yokluğu yüzünden ağlaşan bir siyaset geleneğimiz içerisinde, “elinde imkânı olduğu halde neleri yapmıyor” sorusunu kendi seçmenlerine dahi boyna sorduran muhalefet, bu kez siyasi iktidar içerisinde gözü doymazlığın ve arsızlığın sembolü olduğu deşifre edilmiş kişiler sayesinde, dünya siyaset tarihinin en kolay muhalefetini yaptı bu süreçte… Kutuplaşmanın bu denli arttığı bir seçimde, hem de yerel seçimde, proje ve vaat muhtevalı bir seçim süreci yaşamadık…
Otoriteye ve siyasi iktidara karşı sivil bir alan oluşturmak isteyen organizasyonlar ve bizzat kendisi otoriter olan ama sivil ambalaj içinde kendini sunan organizasyonlar, önceden “güçle” işbirliği yapar kazanacak ata oynarlardı… Bu kez siyasi iktidarla uzu yıllar iş tutan cemaat siyasi iktidar ve çevresinde değil karşısında siyasal alan hâkimiyeti kavgasına tutuştu. Güç adına bu zamana dek görülmemiş bir gayretle geleneksel formlarının dışına çıkarak lobi faaliyetlerini arttırdı. Daha önce mevcut siyasi iktidarın etinden sütünden yününden alabildiğine yararlanan Gülen Cemaati’nin kopuşu sonrası, diğer cemaatler siyasi iktidarın yeni “gözdesi” olabilmek ve gücüne güç katabilmek için boşluğu doldurmaya başladılar!
Hayat memat meselesi gibi sunulup “Genel Seçim” havası içerisinde geçen bu seçimde seçmeninde “iyi de birçok adayın içerisinde biz belediye başkanı seçiyoruz, önceliklerimiz yerelde alacağımız hizmetin kalitesidir” şeklinde bir vatandaş olgunluğu ve feraseti olduğunu kimse iddia edemez…
Neyse…
Benim önceliklerim daha farklı… Ülkenin bütünlüğü ve birlik-beraberliği her şeyden daha mühim! Yıllardır dikkatini çektiğim bir tehlike gitgide yaklaşıyor ve içinden çıkılmaz bir hal almaya başlıyor. Hele son “Suriye ile muhtemel bir savaşın meşruiyeti ve gerekçeleri ile alakalı “yapılan toplantının deşifre edilmesi olayındaki acziyet ile vurdumduymazlığa ve deşifre edilen konuşmaları yaptıkları iddia edilen devlet adamlarımızın çapına ve dağarcığına bakıyorum da gerçekten işimiz çok zor!
İşte böyle bir kaht-ı ricâl ortamında ve İdris Naim Şahin’in ifade ettiği gibi “hükümet etmede niyetlerinden emin olunmayan” ve devlet yönetme kabiliyetinden yoksun kişilerin dümende olduğu bir yönetim anlayışı başlı başına bir güvenlik açığıdır! Bu sorunların gölgesinde yürütülen Apo-MİT Müzakere Süreci’nin ürünü olan ve Çözüm Süreci olarak lanse edilen süreç, hiçte iyi bir noktaya gitmiyor! Ülkeyi yönetenlerin “ne güzel şehit cenazesi artık gelmiyor” kılıfıyla millete dayattığı bu sürecin şifreleri yavaş yavaş çözülüyor! Memleketin bir bölümünü bölücü zihniyete teslim edip sonrada “şehit cenazesi gelmiyor” sığlığı ve kandırmacası ‘demokratik özerklik’ adı altında ‘Öcalan’a özgürlük’ yolunda hızla ilerliyor. “Özerklik bölüşme ve ayrışma değildir bir arada yaşamanın başka bir formülüdür” şekliyle egemenlik haklarımızı çiğnetenler birlikte yaşama iradesini değil, bölücülük talebini kuvvetlendirmiştir!
Hülasa,
Gerçek demokrasinin ülkemizdeki gibi, “Sandık Demokrasisi”yle sınırlı olmadığını bilenlerdenim. Benim önceliğim “kazanacak atı” seçmek değil seçimlerin sonucunun, içinde yaşadığımız düzenin toplumsal, ekonomik ve kültürel yapısını olumlu yönde değiştirip değiştirmediği ve geliştirip geliştirmediğidir.
Millet tercihini yapacak. Herkes ilahi ilke gereği “Layık olduğu şekilde yönetileceği” yöneticilerini seçecek. Mühim olan herkesin sandıktan çıkan sonuca razı olacak bir vatandaşlık ve birlik-beraberlik olgunluğu göstermesidir.  Seçimden önce yaşanan bir arada yaşama hakkında kaygıları arttıran barışa zeval veren hava mutlaka dağılmalıdır…
Seçim sonuçlarını değerlendireceğim yazı bir daha ki yazı olacak inşaallah…
Tekrar 30 Mart 2014 Mahalli Seçiminin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum; Cenab-ı Allah ülkemizi, birliğimizi bütünlüğümüzü korusun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Ahmet Türk Arşivi