Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

En Yavuzundan Hırsız Bunlar!

En Yavuzundan Hırsız Bunlar!

Bir 24 Nisan’ı daha geride bırakırken,

Bir geri adım daha mı attık?

Gündemin ana konularından biri bu.

Bana göre, Türkiye Müslümanca bir yaklaşımla, iyi niyetini bir kez daha ortaya koymuştur.

“Taziye” bir geri adım değildir.

“Taziye” iddiaları “kabul” ve “özür” anlamına gelmez.

Zaten Türkiye’de hiçbir Hükümet bu yönde bir adım da atmaz / atamaz. 

Burada asıl sorgulanması gereken, karşı tarafın aynı olgunluk ve iyi niyeti gösterip göster(e)memesidir.

Yani bunu hak edip etmemesi ve bizdeki karşılıklı iyi niyet beklentisinin saflık olup olmadığıdır.

***

Tarihi bilgi, belge ve şahitlerin anlatımlarına göre,

Tehcir’in nedenleri(ihanet) ortada.

Ve Tehcir’de yer yer acı olaylar yaşanmışsa da soykırımlık bir durumun olmadığı da…

Aksine Ermenicilerin örneğin Ruslarla işbirliği yapıp, Türkleri katlettiği; Van’da bir tek dahi Türk bırakmama yemini edip, çoluk çocuk herkesi kahpece öldürdüğü de ortada.

O döneme şahitlik etmiş Batılı aydınların, askerlerin anlatımları da…

“Soykırım” masalı, “tehcir”le birlikte başlıyor.

Kimi Batılılar ne olup ne bittiğini yerinde gözlemlemek için Anadolu’ya geliyor.

Onlardan biri de, İsveçli Subay Hjalmar Pravitz.

Bu subay 1917’nin sonuna kadar Anadolu’daki Ermenilerle yaşıyor.

Anadolu’da, Halep’te, Erzurum’da şahit olduğu olayları anlattığı bir mektup gönderiyor İsveç’e.

Bu mektup “Nya Daglıgt Allehanda” adlı gazetenin 23 Nisan 1917 tarihli sayısında yayınlanıyor.

Pravitz mektubunda, Türklerin Ermenileri katlettiği iddialarının kocaman bir yalan olduğunu anlatıyor.

“Şahit olduğum için yalanları anlatmakla yükümlüyüm” diyen İsveçli Subay, Anadolu’ya önyargılarla gittiğini fakat gördükleri ile söylentilerin doğru olmadığına şahitlik ettiğini kaydediyor. 

Yer yer katliamlara rastladığını fakat bu katliamların nedeninin de Ermeniler olduğunu ifade eden İsveçli Subay, Erzurum’dan sürülen Ermenilerin kendisine “Biz sürülmeyip Erzurum’da bırakılsaydık, Erzurum çok daha önceden düşerdi” dediğini aktararak, şu yorumda bulunuyor: “Eğer güçlü dış düşmanlar tarafından tehdit edilen ve saldırıya uğrayan Türkiye gibi bir ülke sinsi iç düşmanlara karşı kendini korumaya çalışıyorsa buna kimse karşı çıkamaz.”

***

Ama bugün dünya “onların” dünyası!

Geri kalmış ülkeleri her anlamda sömüren devletlerin başını çektiği Hıristiyan alemi arkalarında.

Alışmışlar sömürmeye; Müslüman malına, canına…

Vampirliklerine yeni bahaneler peşindeler.

Bir “soykırım masalı” uydurup, bunu dayatıyorlar yıllardır.

Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya; tavizler koparmaya çalışıyorlar.

Yavuz hırsız bunlar, yavuz hırsız.

Öyle yavuzlar ki,

Asırlarca kendilerine kucak açmış; dinlerinin, dillerinin teminatı olmuş Osmanlı’yı en zor gününde sırtından hançerlemişler, hadleri bildirilince de  “mağdurum da mağdurum” diye bas bas bağırıyorlar.

Sonraki yıllarda Avrupa’da onlarca Türk diplomatı kahpece katleden de bunlar. Fakat yavuz hırsızlıkta öyle mahirler ki, asıl katliamı görmez/göstermezler.

Hocalı’da çoluk yaşlı demeden 613 Azeri sivili katledenler kendileri olduğu halde, bununla yüzleşmeyi, hesaplaşmayı hiç düşünmezken; ağızlarından salyalar akıtarak Türklere iftira atıyorlar.

Sorarım, bugün Ermenistan’da tek bir Türk yaşıyor mu?

Peki ya Türkiye’de?

Soykırıma tabi tutuldulardı da, bugün Türkiye’de yaşayan Ermeni vatandaşları neyin nesi?

Türkiye’nin algı ajanı mı tüm bu Ermeniler?

***

En iyi savunma saldırıdır, stratejisi.

Türkiye’nin “Gelin tarihi belgeler ışığında olayı masaya yatıralım. Nedir ne değildir ortaya koyalım” çağrısına kulak tıkamalarının nedeni de budur.

Dertleri üzüm yemek değil ki.

“Gerek yok. Türkler Ermenileri katletmiştir, nokta” yollu cevaplarla, cazgırlık yapıyorlar.

Neye göre söylüyorsunuz bunu, kanıtınız, belgeniz ne?

“Biz öyle diyorsak öyledir. Türkler Ermenileri katletmiştir, nokta.”

Yalan dolanla çamurluk, şımarıklık, küstahlık, düşmanlık, kin, öfke, nefret saçıyorlar.

“Biz ne diyorsak o” zorbalığı sergiliyorlar.

***

Bu güruha en büyük desteği PKK/BDP’nin veriyor olması tesadüf olabilir mi?

Ermenicilerin PKK/BDP ile olan yakınlığı aslında kendilerini ele veriyor.

Birbirlerine baktıklarında kendilerini görüyorlar.

1915’te kendileri de böyleydi çünkü.

O yüzden PKK’yı terör örgütü olarak görmüyorlar.

BDP’yi haksızlığa uğrayan halkların kahramanı olarak lanse ediyorlar.

Aynı şekilde, “soykırım masalını” en fazla BDP’nin yöneticileri dillendiriyor.

Hatta Ermenileri nasıl kestiğimizi(!) anlatırlarken, “bize yapıldığı gibi” şeklinde ifadeler kullanıyorlar.

Aşıklar birbirlerine, aşıklar.

***

Türkiye’nin onca iyi niyetine rağmen, adamlar konuşlandıkları yerden bir milim geri kımıldamadıkları gibi aksine daha da ileri gidiyorlar.

Soykırım da soykırım…

Müslümanlar Ermenileri şöyle katletmiş, böyle katletmiş.

Ermeni Diasporası “katliamın üzeri örtülmek isteniyor” diyor,

Ermenistan’da değişen bir şeyin olmadığı görülüyor:

Yine Türk Bayrağı yaktılar, Türkiye’ye, Osmanlı’ya kin ve öfke kustular.

İçimizdeki “Hasan” görünümlü, “Ali” görünümlü Agop’lar ise, her zamanki gibi yine “yetmez ama evet” stratejisiyle hareket ediyor; “seneye biraz daha koparırız” diye alkış tutuyor “taziye”ye.

***

Artık net bir şekilde anlaşılmıştır ki;

Türkiye üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyor yapmasına da,

Aynı olgunluğu, aynı iyi niyeti Ermenicilerden göremiyoruz, görmemiz de imkansız.

Bu noktada, akıllara Said Nursi’ye maledilen şu söz geliyor:

“Aç canavara karşı sevimli görünmek, onun merhametini cezp etmez… Belki iştahını artırır, fakat bu kez de geri döner diş kirasını ister.”

Ne kadar da oturuyor meseleye.

Ne de güzel özetliyor, bugünkü tabloyu.

Türkiye’nin kendini, tarihi, meseleyi anlatma çabası yeter.

Ağzımızla kuş tuksak; istediklerini bir bir versek bile iflah olmaz bunlar.

Türkiye’nin bir Ermeni meselesi zaten yoktu.

Bundan sonra da olmamalı.

Gündemimizden ilelebet çıkmalı.

Önümüze getirilenler el tersiyle itilip, “hadi ordan” denmeli.

Nokta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi