Faruk Köse

Faruk Köse

İsrail ile problemlerin “önemli ölçü”de aşılabilmesi için...

İsrail ile problemlerin “önemli ölçü”de aşılabilmesi için...

Uluslararası arenada “devlet” muamelesi gören ve fakat var olduğu günden bu yana bir “Siyonist Terör Üssü” işlevi gören İsrail’le ilişkilerin, “Mavi Marmara katliamı”nın ardından geldiği noktayı biliyorsunuz. Bozulan ilişkilerin düzelmesi için Türkiye’nin üç şartı vardı:

İsrail Türkiye’den özür dileyecek, gemide şehid ettiği kişilerin ailelerine tazminat ödeyecek ve Gazze’ye uyguladığı ambargoyu kaldıracak...

Hem Başbakan Erdoğan, hem de Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bu üç şart gerçekleşmediği sürece İsrail ile ilişkilerin asla eskisi gibi olmayacağını defalarca söylediler; iç siyasette ve dış ilişkilerde bu “üç şart”ı vitrine çeken bir politika izlediler.

Ancak “ilişkilerin vitrinde görüneniyle hakikatte olanı” farklıydı. Nitekim İsrail’in pek bir şey kaybetmediğini, zira bu süreçte “İsrail ile Türkiye arasındaki ticaretin yüzde 30 artarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktığı”nı görüyoruz.

Anlayacağınız, Türkiye-İsrail ilişkileri, öyle sanıldığı gibi kötüye falan gitmedi; sahne görüntüsü farklı, sahne arkası farklı bir süreç yaşandı.

Obama’nın İsrail ziyareti esnasında bize “özür” diye yutturulan şey İsrail Hükümeti’nin özrü değil, İsrail Başbakanının, “kişisel üzüntüleri”ni iletmesinden ibaret. Her ne kadar “tazminat” konuşuluyorsa da, “Gazze ablukası” konusunda İsrail yumuşamış değil. Nitekim İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın bir yetkilisi, “Erdoğan’ın talebi ile Gazze siyasetini değiştirecek bir ülke miyiz?” diye sorup, “kimseye verilmiş bir taviz yoktur, Gazze Deniz Ablukası halihazırda devam ediyor ve etmeye de devam edecektir” diye açıkça ilan etti.

Ancak bu net ifadelerle birlikte, İsrailli yetkilinin ilişkilerin geldiği son durumu ifade eden şu cümlesi çok ilginç: “İmzaya hazır bir anlaşma metni var ve pazarlıklar bitmiştir.”

Bu, Türkiye ile İsrail arasındaki “vitrindeki gerginlik”in, yerini “arkaplândaki sükûnet”e bırakacağı anlamına geliyor.

Bu arada, Türkiye’ye karşı sert tutumuyla bilinen İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman bile ilişkiler hakkında, “durumun yakın bir gelecekte normale döneceğine ve ilişkilerimizin iyileşeceğine inanıyoruz” dedi.

Bütün bunların üzerine, nihayet Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İsrail’le yürütülen görüşmeler hakkında, “problemlerin önemli ölçüde aşıldığını, ancak nihai noktaya varılıncaya kadar kesin ifadeler kullanmanın doğru olmayacağını” söyledi.

Sayın Davutoğlu’nun bir cümlesi çok önemli. Diyor ki:

“Ümit ederiz bu mesele bir an önce Türkiye’nin ilkesel tutumu çerçevesinde çözüme kavuşturulur. Gelişmelerin olumlu yönde olduğunu vurgulamak isterim.”

Şimdi Davutoğlu’nun bu cümlesini alın, yukarıda İsrailli Dışişleri yetkilisinin cümlesinin yanına koyup, manzaraya bakın. Zira İsrail Dışişleri, “Gazze konusunda İsrail’in tutumunda bir değişiklik yok” derken, bizim Dışişleri, meselenin “Türkiye’nin ilkesel tutumu çerçevesinde” çözülmek üzere olduğunu söylüyor.

Peki, bunların hangisi doğru?

Eğer mesele Türkiye’nin ilkesel tutumu çerçevesinde “önemli ölçü”de çözülecekse...

1- İsrail Hükümeti’nin Türkiye Hükümeti’nden özür dilemesi lazım. Ancak özür şartı, İsrail Başbakanı’nın “üzgünüm” sözüyle gerçekleşmiş sayıldı.

2- İsrail’in, şehid edilenlerin ailelerine tazminat ödemesi lazım. İsrail zaten buna razı, ama miktarına itirazı vardı. Şimdi miktarın düşürüldüğü söyleniyor.

3- Gazze’ye ambargonun kalkması lazım. Yukarıda gördük, İsrail Dışişleri, “Erdoğan istedi diye Gazze siyasetini değiştirecek değiliz” diyerek ambargonun kalkmayacağını ilan etti. Bu durumda Türkiye’nin şartı ne olacak? Şöyle olacak: İsrail, Türkiye’den gelebilecek her türlü yardımın Gazze’ye “mutabakat” ve “Cogat biriminin izni ile” girebileceğini kabul ettiğini anlaşma metnine yazıp imzalayacak. Böylece Türkiye, şartını gerçekleştirdiğini ilan edecek. Ancak, zaten halihazırda Gazze’ye mal girişi “mutabakatla” ve “Cogat biriminin izni ile” oluyor.

O zaman, değişen ne?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi