Serdar Arseven

Serdar Arseven

Soma... Sabotaj mı ihmal mi?..

Soma... Sabotaj mı ihmal mi?..

Allah Rahmet Eylesin.

Maden faciasında can veren bütün kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet dilerim.

Yakınlarına sabırlar. Gidenler için yapılabilecek olan bol bol dua etmek.

Kalanların görevlerinden biri de “olayın arka planını” hiçbir soru işareti bırakmamacasına ortaya çıkartmak.

Ne kadar ihmal, ne kadar sabotaj, ne kadar hem ihmal hem sabotaj…

Hepsi ortaya konulmalıdır.

Dikkat çekici; “Soma’daki facia… İhmal mi sabotaj mı?” sorusunu gündeme getirdiğim andan bu yana gezi medyasının saldırısına muhatabım.

Neden acaba?

“Madenci kardeşlerimizin” hatıralarına saygı, görmezden gelmeyi değil, olayın üzerine gitmeyi gerektirmez mi?..

Bu ölü istismarcıları gariban madenci kardeşlerimizi adam yerine koymazlar.

Bu millet düşmanları Mayıs aylarında madencilerimizi kurtarmak için canlarını dişlerine takan ambulansları yakarken…

Biz bu sütunda defalarca “Taşeronlaşmaya hayır!” çektik, nice yazımızı bu konuya tahsis ettik. Daha bu ayın 2’sinde taşeronlaşmayı yerden yere vurduk.

Bakın, 2 Mayıs 2014 tarihli gazetemizdeki köşe yazımdan bir bölüm:

“Memlekette ne kadar işçi varsa köle.

Bilhassa taşeronlar…

Anayasamıza göre uluslararası sözleşmeler iç hukuk hükmündedir. Yani devlet bunlara uymak mecburiyetindedir. Devletin kurallarına uymak mecburiyetinde olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), taşeron işçilerin kadroluların bütün haklarından eşit olarak faydalanmasını hükme bağlamıştır. Türkiye’deki uygulamalar bu hükme aykırıdır. Yani, resmen anayasa suçu işlenmektedir!”

*

Evet, bizler gerçek emekçilerin haklarının peşindeyken, kapitalizmin dışarıdaki ve içerideki uzantılarıyla el ele veren bu alçaklar ambulans yakıyor, emekçi taşlıyorlardı!

Bizler kardeşlerimizin feryatlarını yansıtmaya çalışırken onlar bu kardeşlerimizi “Oy vermeye bile hakları bulunmayan cahil takımı” diyerek tahkir ediyorlardı.

Bakın kardeşlerim…

Bakın ve ibret alın…

Bunlardan biri…

Gezici takımının gukukçularından biri sosyal medyaya nasıl bir mesaj gönderdi:

“BİR TEK DİLEĞİM VAR. EN AZINDAN BU SON SEÇİMDE BU PARTİYE OY VEREN HERKESE ALLAH ÇOCUĞUNUN ACISINI GÖSTERSİN. EN ACI ŞEKİLDE!”

*

Böylesine nefretle dolu bir zihniyetin her türlü kötülüğe karışmayacağına nasıl inanalım!..

Kendisi gibi düşünmeyen herkesin evladını kaybetmesi için “BEDDUA” edebilen bu kafaya cevap yağarken, kimileri…

“İnşallah ettiğin beddua döner seni bulur!” yollu ifadeler kullanıyordu.

Ben onlara da “durun” dedim:

“Gezici de olsa, kimse evlat acısı yaşamasın. Biz onlar gibi olamayız. Çünkü biz insanız!”

*

Şimdi… Vurgulaya vurgulaya gidelim:

Bu olay sıradan maden kazalarına benziyor mu benzemiyor mu?

“Oluş şekli itibarı ile birbirini tekrarlar gibi görünen önceki kazalardan çok farklı”ise…

TESADÜF mü?!

Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının en alevli zamanında ortalığın yanması

TESADÜF!

Derinlerden birilerinin, olaydan kısa bir süre önce “Soma ve İzmir çevresinde bir deprem bekliyorum!” demesi ilginç gibiyse de.

Bu da TESADÜF!

Soma faciasının –tam da - vardiya değişimi sırasında meydana gelmiş olması, üzerinde durulmaya değer bir konu ama…

Hadi bu da TESADÜF olsun.

Olayın üzerinden birkaç saat geçmeden (tıpkı Hrant Dink olayında olduğu gibi) bazı gezi zihniyetli grupların Soma’daki faciaya ilişkin pankartlarla ortaya çıkıp eylem yapmaları da TESADÜF!..

Pankartlarda “Tek parti zihniyetli olduğu belirtilen” şirket sahibine değil de doğrudan hükümete saldırılması da bir başka TESADÜF.

Soma hadisesinin Gezi olaylarının yıldönümünden birkaç gün önce meydana gelmiş olması tamamen TESADÜF!.

“Önerge” meselesine hiç girmeyelim…

Olayın hükümetin “taşeron işçilerin” hak alanlarını genişletmek üzere olduğu bir zaman diliminde meydana gelmesi,TESADÜF!.

Soma faciası öncesinde “kömür tartışmalarının” yoğunlaşması TESADÜF!

Bir “Savunma Sanayi Uzmanı” hatırlatmış:

Türkiye’nin, Çinli bir firmayla yaptığı 3.44 milyar dolarlık “uzun menzilli füze savunma sistemi” anlaşmasının son aşamaya geldiği noktada böyle bir olayın meydana gelmesi de TESADÜF!

Danıştay saldırısının 19 Mayıs Bayramı’ndan iki gün önce gerçekleşmiş olması gibi TESADÜF!

*

Tesadüfler zinciri’ uzar gider…

Bunların hepsi bir arada gerçekleşmiş olabilir, olay tamamen “ihmal” sonucu da meydana gelmiş olabilir… Ancak “Eşref Bitlis” hadisesi gibi “Sabotaj” da olabilir.

Anlamadığım, birileri “Sabotaj ihtimalini” niçin dışlamak istiyor! Yaraları yoksa niçin?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi