Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Üniversitelerde ve YÖK'te işler niye düzgün gitmiyor?

Üniversitelerde ve YÖK'te işler niye düzgün gitmiyor?

Diğer partiler gibi, Ak Parti’nin de YÖK konusunda hiç bir ciddi görüşü yoktur. Açın 2002 seçim bildirgesini, her partinin söylediğinden farklı bir şey söylememiştir Ak parti. YÖK konusunda Ak Parti’inin dediği şudur:   “YÖK, üniversiteler arasında koordinasyon  sağlayan, standartlar belirleyen bir yapıya kavuşturulacak.”

12 yıldan beri iktidarda olan Ak Parti, YÖK konusunda bu dediğini; yani YÖK’ü sadece “üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayan ve standartlar belirleyen” bir kurum hâline getir miş midir?

İki sorunun da cevabı “hayır”dır. YÖK ne sadece koordinasyonu sağlayan bir kurumdur, ne de bugüne kadar belirlediği ciddi standartlar vardır. Orada da planlaar ve standartlar değil, politik yatırımlar alıp başını gitmiştir.

Değil YÖK, Türkiye’de hiç bir kurum, bilimsel standartlar belirleyecek birikime sahip olmadığı için; boşuna gevezeliğe çanak tutmayalım ve bunu geçelim. 

YÖK, şimdi sadece “koordinasyon  görevi” mi yapmaktadır; yoksa eskisinden daha merkezî bir yönetim anlayışı mı getirmiştir? Bunu konuşalım...

Şimdiki YÖK, daha merkezî

İlgili kanunun yürürlüğe girdiği 1982’den beri YÖK’ü ve YÖK kanunundaki değişiklikleri yakından ve sektirmeden takip eden biriyim. YÖK hiç bir döneminde, şimdiki kadar merkezî  bir anlayışla yönetilmemiştir. (Ben “merkezî” diyeyim de siz gerisini anlayın.)

Mesela, 2008 yılına kadar, doktorasını bitiren bir araştırma görevlisi, üniversitenin kendi kararıyla, öğretim görevlisi yapılır ve doktorasını yapmış brinden, ders verdirerek istifade edilirdi. YÖK 2008’de üniversitelerden bu yetkiyi aldı ve YÖK’ten izin alınmadan üniversitelerin böyle bir işlem yapmasını yasakladı.

Mesela, bir kaç sene öncesine kadar, rektörler, vekâleten atadıkları dekanları, sadece YÖK’e bildirirlerdi; şimdi YÖK’ün vekil dekanı onaylaması gerekiyor.

Bir başka misal.

Geçen sene kayırılan 50/d’liler mi vardı?

Üniversitelerin kanayan yaralarından biri olan 50’d’li Araştırma Görevlileri konusunda YÖK, son iki yılda, adalet duygusunu zedeleyen ve vicdanlarda büyük yaralar açan bir uygulamada bulunmuştur.  Geçen yıl, doktoralarını Haziran’da bitiren Araştırma Görevlileri’nin üniversitelerde 6 ay daha çalışmasına imkân tanıyan YÖK, aynı hakkı bu yıl vermemiştir. İnsanın aklına ister istemez “Acaba geçen yıl kayırılması gereken birileri mi vardı da o uygulamayı yaptılar?” diye bir soru takılıyor. YÖK’e kalsa “İTÜ’lü Araştırma Görevlilerinin eylemleri...” falan denecek ama, hem hiç inandırıcı değil,hem de “Hakkınızı almak istiyorsanız, eylem yapın” demek gibi bir saçmalığa yol açtığı için insan böyle düşünemiyor. Fakat neticede, böyle haksız bir uygulama var ve geçen yıl öyle uygulanan ama ondan sonra hiç uygulanmayan “6 aylık hak verme”, eski YÖK’ü ve YÖK’çüleri akla getiriyor. Eski YÖK’çülerin kayırıp kollayacağı biri olduğunda ilginç Yürütme Kurulu Kararları aldığını duyardık ve hatta görürdük. O YÖK’ten bu yüzden şikâyetçiydik; şimdiki YÖK’te de benzer uygulamaları görünce “Bunca gayretlerimiz boşuna mı gitti? Mesele sadece YÖK’te  ‘bizim arkadaşlar’ın olması mıydı?....”  diye sormadan edemiyoruz. “Araştırmacı-gazeteci” gibi bir ünvanım  olsa,  geçen yıl tanınan haktan istifade edenleri  teker teker tespit eder ve varsa kayırma-kollama kokusu, şakkadanak yazardım ama ne yazık ki, “araştırmacı-gazeteci değilim... (Yani araştırmadan kafadan yazarım(!) )

28 Şubatçıları eleştirirken, onlara benzemek

Çok basit üç örnekte de görüldüğü gibi, şimdiki YÖK,  eski YÖK’ten daha merkezî bir güç hâline gelmiştir.  

28 Şubat sürecinde YÖK Başkanı Kemal Gürüz, bir üniversite kanun tasarısı hazırlamış ve tartışılması için üniversitelere göndermişti. Ben o tasarıya, herşeyi merkezîleştirdiği için şiddetle karşı çıkmış ve “yeni epistemik monopol”  uygulamasından dolayı eleştirmiştim. O tasarı bir daha gündeme gelmedi ve ondan sonra da bir daha böyle bir şey düşünülmedi ama son yıllardaki YÖK uygulamalarındaki merkeziyetçilik,  fiili bir monopol  yaratılma gayretinin işareti gibi görünüyor.

Ak Parti, “eleştirdiğine benzemek”ten dolayı maruz kaldığı eleştirilerden kurtulmak istiyorsa, YÖK ve üniversitelerdeki  “ele geçirmeci” zihniyetten bir an önce kurtulmalıdır. Ele geçirdiğinde, ele geçirmekten başka bir şey yapmaz, sadece “Oralarda benim adamlarım olsun” diye düşünürsen, geleceğe yatırım yapamaz, sadece günü kurtarırsın ey Ak Parti!....

Bizimki dost hatırlatması... Dinleyen olursa, mutlu oluruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi