Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Göynük ve Akşemseddin Hz.leri

Göynük ve Akşemseddin Hz.leri

Göynük; akarsularıyla, ormanıyla, gölleriyle, köy, yayla ve insanlarıyla, iki dağ arasına havadan paraşütle kondurulmuş Bolu ilimizin bir ilçesidir.

Küçük, şirin, sessiz, sedasız, “kol kırılır yen içinde kalır” sözüne halen sadık kalan nadir yerlerimizdendir.

Göynük’ün maddi sahipleri dışında, çok önemli manevi sahipleri vardır.

Belediye Başkanı Kemal Kazan ve kaymakam Mehmet Nuri Çetin; bu manevi sahiplerin şanına yakışır icraatta bulunmaktadırlar.

“Millet devlet kaynaşmasının nasıl olması” gerektiği, Göynük’ün manevi sahiplerinin birleştirici ve bütünleştirici özellikleri altında daha net görülmektedir.

Hacıbayram Veli Hz.lerinin talebesi ve mikrobu bularak tıp âleminde bir çığır açan Akşemseddin Hz.lerinin, İstanbul’un fethinde sonra yerleştiği yer Göynük’tür.

¥

Göynük’ün başlıca manevi sahiplerinden birisi Akşemseddin Hz.leridir.

İkinci misafiri ise yine Hacıbayram Hz.lerinin talebelerinden büyük velimiz, Ömer Sıkkın Hz.leridir.

Debbağ Dede Hz.leri de Göynük’te medfundur. Daha nice evliyaların varlığından söz edilir.

Bilirsiniz, Akşemseddin Hz.leri, İstanbul’un fethi ve Ayasofya’nın ibadete açılmasını gerçekleştirdikten sonra sessiz sedasız Göynük’e çekilir.

Fatih Sultan Mehmed, çok ısrar etse de payitahtta kalmaz. Akşemseddin Hz.leri İstanbul’da vazifesinin bittiğine inanır.

Fatih’in bir derviş değil, devlet adamı olması gerektiğini daha Fatih beşikte iken öğrenir, görür ve fetih için vazifelendirilir.

“Fetih halas oldu, vazifem tamam olmuştur” diyerek, ekmeğini kazanmak üzere Göynük’te değirmencilik yapar, irşad için de imamlık.

¥

Sıkça şu sorulur; “Akşemseddin Hz.leri, fetihten sonra neden İstanbul’da kalmadı da Göynük’e gitti?”

Bu sorunun cevabı genelde fitne ve fesat bilgilerle donatılır. Aynen bugünkü gibi nasıl Müslüman halkımız birbirine düşürülmek isteniyorsa, aynı fitne o zaman da vardır.

Akşemseddin Hz.leri sıradan biri değildir, sırlara vakıftır. Fatih’in bilmediklerini bilir. İlim sahibidir, dilinde olan kalbinde, kalbinde olan dilindedir.

Ayrıca omuzundaki manevi yük, öyle herkesin taşıyacağı yük değildir. Bu yüzden Akşemseddin olmuş ve yüzlerce defa kuşatılan İstanbul’un fethi, kendisine nasip kılınmıştır.

Fethin gerçekleşmesinde gösterdiği büyüklüğü, fetihten sonra da gösterir ve Fatih’in devlet adamı olarak payitahta sahip çıkması lazım geldiğine inanarak İstanbul’a veda eder.

Göynük’ü tercih etmesinin bir başka sebebi de, Göynük’ün havasının, suyunun ve toprağının, “sıhhatli ve bereketli” olmasıdır.

Ayrıca Yüce Yaratıcı’ya daha yakın olmak için bu beldenin uygun olduğunu düşünür.

¥

Peki, Göynük öyle midir? Evet öyledir.

Eğer dilinizle kalbinizin arasında kalın duvarlar yoksa, sözünüz ve özünüz kirli değilse, cüzdanınızla vicdanınız arasında bir denge varsa, Allah’a ve Rasulüne iltica etmek istiyorsanız, Göynük en uygun yerlerden birisidir.

Göynük bu hali tam 559 yıldır yaşıyor. Bu sene 27’ncisi kutlanan Akşemseddin Hz.lerini anma etkinlikleri de aynı atmosferde geçti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hüseyin Öztürk Arşivi