Faruk Köse

Faruk Köse

Cumhurbaşkanı seçiminden önce...

Cumhurbaşkanı seçiminden önce...

Ana sorunlarımızdan biri, “şahısperestlik”tir. Ne yapıyorsak, ne düşünüyorsak, neler plânlıyorsak, bunların ağırlıklı olarak “şahsa göre” ve “kişi özelindeki niteliklere uygun olarak” olmasını gözetiyoruz.

“İlkeler”den, “prensipler”den ve “müesseseler”den önce “kim?” sualini soruyor ve “kim?”in karşılığını bulduktan sonra, her şeyi bulduğumuz şahsa göre plânlayıp organize oluyor, iş yapıp sonuç almaya çalışıyoruz.

Bir “iş” yapmaya, “müessese” kurmaya, “organizasyon” teşkil etmeye ve benzeri bir faaliyete kalkıştığımızda, “işin mahiyeti”ni, “organizasyonun nitelikleri”ni, “müessesenin gerekleri”ni değil, o “işi kimin yapacağı”nı, o “müesseseyi kimin yöneteceği”ni, o “organizasyona kimin liderlik edeceği”ni hesaplıyor; her şeyi bu “şahsa göre düşünüş” ile kurgulayıp bizzat “şahsın kişiliği” üzerine bina ediyoruz. Önce şahsı belirleyip zihnimizi “ondan başkası olmaz”a raptediyor; ardından da her ne yapacaksak, belirlediğimiz “şahsa göre dizayn” etmeye, “şahsa göre vasfını niteleme”ye, “şahsa göre mahiyetini belirleme”ye, “şahsa göre şartlarını oluşturma”ya, “şahsa göre yapısını teşkil etme”ye çalışıyoruz.

Bu durumda, yaptığımız “işin çapı” da bulduğumuz “şahsın çapı”na göre biçimleniyor; şahsın duyguları ya da duygusallıkları, kanaatleri, yönelimleri, siyasi veya ideolojik görüşleri, inançları ya da çıkar ilişkileri “işin nitelikleri”ni belirleyen, “işleyişin esasları”nı tayin eden en önemli amil haline geliyor.

İşte, bizim ana hastalıklarımızdan biri bu. Acilen çözmemiz gereken ana sorunlarımızın başında da bu yer alıyor.

Oysa, önce “işin gerekleri”nin neler olduğunu belirlemeliyiz. “İşi kim daha iyi yapar?” sualinden önce, “işin en iyi şekilde yapılabilmesi için hangi nitelikleri taşıması, nasıl olması gerekir?” sualine cevap bulmalıyız. Ancak ondan sonra şahıslara yönelmeli; “mahiyeti, vasfı, nitelikleri, gerekleri bu olan işi, hakkıyla kimler yapabilir?”i araştırmalı, bulunan şahıslar içinden “en iyisi”ni tesbit etmeye çalışmalıyız.

Aynı hatayı, önümüzdeki Cumhurbaşkanı seçimlerine dair arayışlarda da görüyoruz. Tek sual şu: “Kim?”

Sanki ana mesele halledilip bitti de şimdi şahsa geldi sıra. Sanki her şeyi hallettik, “nasıl bir Cumhurbaşkanı?” sualini “toplumun inanç, kimlik ve kişilik değerleri”ne göre cevapladık... Sanki Cumhur’un inanç, kimlik ve kişilik değerlerine bağlı ve vâkıf olacak bir “Cumhurbaşkanı”nda “aranan nitelikler”i ve “Cumhur”un “Başkanı”nın gerçekten neler yapması gerektiğini doğru biçimiyle tesbit ettik... Sanki “Cumhurbaşkanı olacak kişinin hangi vasıfları taşıması gerekir?” sualine cevap olacak nitelikleri belirledik...

Sanki bütün bunları tamamladık gibi, “kim Cumhurbaşkanı olsun/olacak?” suali etrafında dolanıp duruyoruz.

Bu tutumun en büyük sebebi, “Cumhurbaşkanı olacak kişi” için “Anayasada belirlenen nitelikler”i yeterli görüyor olmaktır. Nitekim Anayasa’ya bakarsan, “Cumhurbaşkanı”nın, “40 yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip” olması kâfi. Ancak bu “kifayet”, “cumhur”un müslüman olduğu bir ülkede “Baş” olmak için yeterli değil. Zaten bu zamana kadar sıkıntılarımızı bir türlü aşamamış olmamızın eses sebeplerinin başında bu yer alıyor.

Demek ki, Cumhurbaşkanı seçiminden önce, “Cumhur’u müslüman olan bir ülkede o Cumhur’a başkan olacak kişide aranacak vasıflar”ın ve Cumhur’un başkanının “Cumhur’u temsil yeterliliği bakımından neler yapacağı”nın belirlenmesi icabediyor.

Madem ki Cumhur “müslüman”, o halde “Başkan”ının da “cumhurun inanç, kimlik ve kişilik değerleri”ni taşıyor ve sahip çıkıyor olması gerekir. Bu bakımdan, Cumhurbaşkanı seçiminden önce, adayların nitelikleri bakımından gerekli olan “liyakat şartları” arasında, tıpkı cumhur gibi “müslüman” ve “İslamca yaşar” olmak mutlaka aranmalı ve mevzuata yazılmalıdır. Zira “Başkan”ın, “Cumhur”un kimlik değerleriyle barışık, o değerlere aşina ve “onlardan biri” olması esastır.

Cumhur gibi “müslümanca yaşayan” bir aday;

“Hakkı batıla karıştırmayan” ve “hakka sımsıkı sarılan”dır. “Halkın değer yargılarını benimseyen ve toplumsal değerlerle barışık olan”dır. “Helal-haram tanıyan”dır; “helali haram etmeyen” ve “haramı helale dönüştürmeyen”dir. Mü’min olan, “gayri İslami hizmetlerde bulunmayan”dır. “Mü’minleri hor ve hakir görmeyen”dir. “Hak ve hukuk taraftarı”dır. “Adaletin temsilcisi”dir. “Adil siyaset”in takipçisidir. “Ezik olmayan”dır, “onurlu duran”dır, “Cumhur’un başını dik tutan”dır. “Akleden”dir, “beynini kullanan”dır, “düşünebilen”dir, “üretebilen”dir, “kimlik ve kişilik sahibi olan”dır. “Kul hakkına girmeyen”dir, “haram lokma yemeyen”dir. vs. vs.

Cumhurbaşkanı’nın “kim” olacağından önce, “hangi vasıfları taşıması gerektiği”ni konuşmalıyız. Bu millet adam bulmakta zorlanmaz, merak etmeyin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi