Serdar Arseven

Serdar Arseven

Cumhurbaşkanı değil Devlet Başkanı!..

Cumhurbaşkanı değil Devlet Başkanı!..

Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı değil Devlet Başkanı!..

“Yüzde 99” ihtimalle böyle.

Küçüle küçüle görünmez hale gelen “ters köşeye yatma” ihtimalini göz ardı etmeden…

Diyelim ki;

Devlet Başkanımız hayırlı uğurlu olsun!

Recep Tayyip Erdoğan bu makama “hazırlanmış” bir lider.

İnancımızda “tesadüf” yok!..

İlmek ilmek işlenmiş bir değer Recep Tayyip Erdoğan..

Bugüne kadarki hiçbir Cumhurbaşkanı, böylesine çetin süreçlerden geçmedi.

Neleri görmedi ki Recep Tayyip Erdoğan...

Vefayı, ihaneti, darbenin her türlüsünü…

 Klasik, post modern, dost modern, envai çeşit darbe…

İşkenceyi gördü.

En büyük lezzeti, zemini suyla doldurulmuş işkencehanede, aç açına beklerken haline acıyan onbaşınının sunduğu çorbadan aldı.

Kendisine en zor anında el uzatan onbaşının, sergilediği insani tavırdan dolayı işkenceden geçirildiğini öğrendiğinde çocuklar gibi ağladı.

O onbaşıyı hiç unutmadı.

 Kulağı eski başbakanlardan birinin “Şerefsiz!” diyerek hakaret ettiği “Onbaşı”larda oldu hep.

“Göbeğini kaşıyan Onbaşı”ları sırtında taşıdı.

 Garip onbaşılar da onu hiç yalnız bırakmadı.

Kendisini bugünlere hazırlayan nice olaylar yaşadı; top peşinde nice sakatlıklar, nice galibiyetler, mağlubiyetler, hezimetler, zaferler…

Nice fikir mahkûmunu ziyaret için defalarca hapishanelere gitti, fikir mahkûmuyken nice misafir kabul etti.

Asteğmenken kendisine rüşvet teklif eden bir adamı eşek sudan gelinceye kadar dövdü.

“Rüşvet alan da veren de melundur!” anlayışını yerel yönetimlere taşıyan ekibin liderliğini yaptı.

Başı örtülü olduğu için okula yaklaştırılmayan bir çocuğun babası olarak, hak mağduriyetinin en koyusunu yaşadı.

Evladı yasaklıydı, kendisi sakıncalı.

Kimine armudun pişmişi gelir.

Kimi de ekmeği sırtlanın ağzından değil, midesinden almak mecburiyetindedir.

Erdoğan sırtlan sürüleriyle savaşa savaşa bugünlere geldi.

“Mücahit Erbakan” sloganına mutlaka “Mücahit Erdoğan”ı da ekleyen o kararlı kitleyi arkasına aldı.

Halkayı genişleterek elde ettiği muazzam “Büyükşehir Zaferi”ni birçok zafer takip etti.

Sadece AK Parti döneminde elde edilmiş sekiz seçim zaferi var.

Muhteşem bir performans ama aynı sistemde yüz elli galibiyet de alsan sonuca ulaşamazsın.

Bu tıkanık sistem, döndürür döndürür başa getirir seni.

Değişim şart, köklü bir dönüşüm şart.

Hep böyle “bıçak sırtında” gitmez bu ülke.

Bir yerde rahatlamak, rahatlatmak lazım.

Bir yerde, taşları yerli yerine oturtmak, her makamı milletin hâkimiyeti altına almak.

Cumhurbaşkanlığı makamı “yüzde yüz milletin” olacak.

Yargı milletin denetimine girecek.

Bütün kurumlar, bütün kurumlar…

Bugün…

Köşk’e doğru yürürken…

Bu hareketi daha ileri noktalara taşıyabilmek için yepyeni bir itici güce ihtiyaç duyulduğunu görüyor Başbakan.

“Devlet Başkanı” olacak kısmetse.

Mevzuattaki bütün yetkileri sonuna kadar kullanacak,  yetmediği yerde yeni yetkiler alacak.

IMF komiserlerinin haftalık denetimlerinden bunalan Türkiye’nin uçurumun kenarından dönmesine vesile olan Başbakan, aynı hallere düşmemenin tek çaresi olarak “sistem değişikliğini” görüyor.

Tablo net: Bir tarafta Ahmet Necdet Sezer’in sağ versiyonu olan Ekmel Efendi, klasik Cumhurbaşkanı adayı…

-Biraz Fahri Korutürk, biraz Ahmet Necdet Sezer.-

Diğer tarafta Yeni Türkiye’nin “Devlet Başkanı” …

Bir tarafta “renksiz, donuk” bir “Kemal Kılıçdaroğlu/Devlet Bahçeli” modeli…

Diğer tarafta “Hareket” ve inşallah, “Bereket.”

Bereketli bir Ramazan olacak inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi