Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Vicdan tarihi

Vicdan tarihi

Geçenlerde İzmir Kitap Fuarı’ndaydım. Şükran-ı nimet olarak söylemeliyim ki, ilgi müthişti. Aralıksız beş saat kitap imzaladım. Konferans verdiğim salonda ise sözün tam anlamıyla izdiham vardı: Ayakta dinlediler.

Konferanslarım sonrasında zaman zaman sorular aldığım da oluyor. Bazıları tarihe ilişkin ciddi sorular yöneltirken, bazıları ezberini ve peşin hükmünü boşaltıyor…

Osmanlı tarihine âdeta kinle ve intikam duygusuyla yaklaşıyorlar. Hem onların fethettiği, “vatan” yaptığı topraklarda yaşayıp hem de onlara düşman olmayı anlamakta güçlük çekiyorum.

Sonunda fark ettim ki, aslında “düşman” oldukları şey, o muhteşem tarihin dinamizmini ve karakteristiğini oluşturan inancımızdır!

Yani milletimizin tarihine düşmanca yaklaşıp karalamaya kalkışanların çoğunun dinden rahatsızlık duymaları tesadüf değil.

Onlara kötü bir haberim var: Geçtiğimiz 2 ay içersinde İstanbul’un ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde buram buram tarih kokan yetmiş civarında konferans (ben “muhabbet” diyorum) verdim. Salonlar salkım saçak. İnsanlar ilgili ve coşkulu. Millet doğru tarihe susamış. Bazen ikibuçuk saat kürsüde kalıyorum, insanlarımız ayakta dinliyor. Tek kişi bile salondan çıkmıyor. Bu ilgi şahsıma değil, tarihe: İnsanımızı müthiş bir gerçek tarih öğrenme heyecanı sarmış…

Konuşmam bitince kitap imzalama başlıyor. Yine aynı heyecanlı kalabalık tarafından sarmalanıyorum.

Yani tarihi “tağyir” (Değiştirme-başkalaştırma), “tahrif” (bozma) ya da “tahrib” (harap etme-yıkma) etmek isteyenlerin oyunu tutmadı. Yalancının mumu söndü. “Resmi hizmete mahsus” olarak yetiştirilen sözde “tarihçiler” inandırıcılıklarını yitirip çoktan tarihe karıştılar: Artık gerçek tarihçiler gerçekleri yazıp konuşuyor.

Gün geçtikçe anlaşılıyor ki, tarihimiz bir kan gölü değil, kendi çağlarını bile aşan bir ebediyet abidesidir! Bugünün şartlarına, yükselen değerlerine göre bile yüzümüzü kızartacak, diğer milletlerin yüzüne bakamaz yapacak hiçbir şey yoktur tarihimizde: Ermeni soykırım iddiaları dâhil…

Biz Avrupalılar gibi, mezhep farkı yüzünden yüzyıllar boyu kendi dindaşlarımızı kesmedik...

Renkleri, dinleri, dilleri farklı olan insanları tüm insani ve vicdani haklarından koparıp “köle” haline getirmedik.  Devletimizi, medeniyetimizi, başkalarının kemikleri, canları ve kanları üzerinde kurmadık.

Avrupa gibi, ilim-fikir ve kültür adamlarını Engizisyon mahkemelerinde diri diri yakmadık...

Avrupa gibi, kendimizden güçsüz toplumları asırlar boyu ezmedik, sömürmedik, başka medeniyetleri yağmalamadık, talân etmedik…

Dresten’de gece bombardımanlarında, çoluk-çocuk dâhil 35 bin sivili biz katletmedik (13 Şubat ile 15 Şubat 1945 arası Amerikan Hava Kuvvetleri ile İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen bu bombardımanda 28. 410 binadan 24. 866’sı yok olmuştur)…

Karşılıklı milyonlarca cana mal olan Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını biz başlatmadık...

İki atom bombası ile Hiroşima ve Nagazaki’yi biz yerle bir etmedik...

Kızılderililerle birlikte, İnka-Aztek Medeniyeti’ni biz mahvetmedik...

Zencileri beyazların kölesi olarak biz kullanmadık, Kızılderililerin kökünü biz kazımadık...

Yahudileri fırınlarda biz yakmadık. Bizim gibi inanmayana, giyinmeyene, yaşamayana dünyayı biz dar etmedik.

1763’lerde İsviçre’nin İstanbul Maslahatgüzarı olan Kont Ignatius Mouradgea d’Ohsson, eski insanımız için, “Aralarındaki bütün sosyal münasebet ve düzen, iyi niyet ve şefkate dayanır” demekten kendini alamamıştır. “Bu tutumları, yalnız dindaşlarına karşı değildir. Hangi dinden olursa olsun, yabancılara karşı da böyle hareket ederler.” (Tableau Général de l’Empire Othoman).

Ermenilere “soykırım” uygulamak mı dediniz: “Soykırım” uygulasaydık, acaba “Bize Türkler soykırım uyguladı” diyecek tek Ermeni kalır mıydı? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi