Faruk Köse

Faruk Köse

Dışişleri Bakanı’na birkaç sual

Dışişleri Bakanı’na birkaç sual

Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun, “Türkiye’nin dış politikasına yeni bir misyon ve vizyon kazandırdığı” doğrudur.

Ancak, “Osmanlı Devleti”ni yıkıp “Hilafet”i devirdikten sonra “her şeyi”yle “Batı’nın çizdiği misyon ve vizyon”a göre kurulmuş, “verilen rolü oynamakla yükümlü” olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin altyapısı üzerinde uygulanan “yeni dış politika”nın, tümüyle başarılı biçimde uygulanabilmesi imkânsızdı. Çünkü yeni dış politikayı taşıyacak altyapı yoktu, “eski zemin” ile “yeni politika” uyum içinde değildi.

Bu yüzden, yani Sayın Davutoğlu’nun ülkeye kazandırmaya çalıştığı “yeni dış politika vizyonu ve misyonu” altyapısı hazır olmayan bir zeminde uygulamaya konulduğundan, “tasarlandığı biçim”iyle hayat bulamadı. Ne kırmızı, ne mavi, hiçbir çizgi kalmadı; hepsi bir şekilde çiğnenip aşıldı. Neyi sahiplendiysek, yüzyıllardır “altyapı”sını ve “uygulama stratejileri”ni hazırlayan, buna göre “gidişat”ı yönlendirip biçimlendiren, “küresel ve yerel dayanaklar”ını, “destekler”ini ve “bağlantılar”ını kuran ve temin eden “küresel oyun kurucular” tarafından boşa çıkarıldı.

Bütün bunlara rağmen, ben Sayın Davutoğlu’nun “başarısız bir Dışişleri Bakanı” olduğunu düşünmüyorum. Bilakis, “günün gerçekleri” karşısında “istediği başarıyı elde edememiş”olsa da, “dış politikada geleceğin inşası açısından yeni bir temel” atmış ve bu temelin altyapısını hazırlama bakımından “gerekli uygulama testleri”ni yapmış olması bile, “değişimin olmazsa olmazı” bakımından “başarı” demektir. Hiç değilse, “yeni bir yol haritası”nın gerekliliği gündeme getirilmiş ve bunun için “çerçeve çizilerek geri dönülmez hamleler”yapılmış; Batı’nın “kuruluş”ta sırtımıza sardığı kabuk kırılmış, etrafımıza ördüğü duvar yıkılmıştır.

Artık bu saatten sonra geri dönüş olmayacaktır. “Devlet sistemi” buna göre “yeni bir şekil”alacak, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte “tanınma” karşılığında yükümlenilen “uluslararası angajmanlar”ın tasallutundan kurtulunacak, yeni dış politika misyon ve vizyonu sağlam temellere oturtulacaktır. Doğrusu, başka bir çare de kalmamıştır.

Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu hakkındaki düşüncelerim genel olarak olumlu da olsa, bu, Sayın Bakan’dan bazı suallerin cevabını istemeyeceğim anlamına gelmiyor. El’an içinde bulunduğumuz şartlar çerçevesinde, kamuoyunun bîhaber olduğu, ama merak da ettiği, değerlendirilmesi bakımından hüsn-ü zan sınırlarının ise son noktasına gelip dayandığı bu suallerin “acilen ve tatmin edici nitelikte” cevaplandırılmasını lüzumlu görüyorum.

1- Türkiye’nin Gazze politikasında, Gazze’ye manevi destek vermenin dışında, maddi (askeri, teknolojik, lojistik, finansal vb.) bir destek türü de var mı? Bu konuda neler yapılıyor?

2- İsrail’in Gazze saldırısı karşısında Türkiye neden bölgesel ve küresel ölçekte, ikili ve çok taraflı diplomatik hamleler yapmıyor? Yapıyorsa, kimlerle hangi görüşmeler yapıldı ve nasıl bir mesafe katedildi?

3- İsrail’i durdurmak için, Türkiye’nin çabalarıyla, mümkün olduğu kadar geniş kapsamlı ve geniş bir katılımla “ambargo/yaptırım” politikası niçin uygulanmıyor? Buna dair bir çalışma yapıldı mı? Yapıldıysa, nasıl bir sonuç alındı? Yapılmadıysa, niçin yapılmadı? İsrail ile diplomatik, ticari ve benzeri alanlardaki ilişkilerde bir kopma veya düzey düşmesi oldu mu? Olduysa, yeni düzey nedir? Olmadıysa, yaptırım uygulamadan, sırf kınamakla İsrail’in durdurulacağı mı sanılıyor? Gazze’de katliam yapan İsrail’e yardım eden Yahudi şirketlerinin ve bağlantılarının Türkiye üzerinden kazanç sağlamasını önlemeye yönelik bir politika niçin izlenmiyor?

4- İsrail’i durdurma bakımından, ABD ile olan askeri anlaşmaların iptalini koz olarak kullanmak düşünülüyor mu? Düşünülmüyorsa, katliama açık destek veren ABD’nin bu tutumu karşısında başka nasıl bir yaptırım düşünülüyor? ABD’nin İsrail yanlısı tutumu yanına kâr mı bırakılacak? Düşünülüyorsa, daha ne kadar düşünülecek? Ne zaman uygulamaya konulacak? Gazze tamamen harab edildikten sonra, Hamas tamamen yıkıldıktan sonra yaptırımın ne anlamı kalacak?

5- Doğu Türkistan’da Çin’in yaptığı katliama karşı Dışişleri Bakanlığı niçin sessiz? Bu konuda Bakanlığın içinde olduğu bir çalışma var mı? Konunun ikili ilişkilere yansıtılması, uluslararası alanda yüksek perdeden gündeme getirilmesi düşünülüyor mu? Bu konuda gerçekten yapılan bir çalışma var mı? Varsa, elde edilen bir netice var mı? Doğu Türkistan Çin’in inisiyatifine mi terk edildi? Çin’in katliamlarını durdurmak için hangi çalışmalar yapılıyor?

6- Türkiye’nin Irak ve Suriye politikasındaki kırmızı çizgiler nelerdir? Bu kırmızı çizgiler, Bakanlığınız öncesinde nasıldı, Bakanlığınız esnasında değişime uğradı mı? Neydi, nasıl oldu? Suriye İran’a mı terk edildi? Irak’taki parçalanmaya karşı ne yapılması düşünülüyor? Türkiye, Suriye ve/veya Irak’ta bağımsız Kürdistan Devleti’nin kurulmasını kabul mü etti?

7- Türk devletleriyle birlik ve birliktelik için, Türk dünyasını birleştirmek için herhangi bir çalışma yapılıyor mu? Yapılıyorsa, bu zamana kadar hangi başarılar elde edildi? Yapılmıyorsa, niçin?

Şimdilik bu kadar...

Gerçi TBMM Başkanlığı’na soru önergesi veremesem de, buradan sorularımı sormuş oldum. Eğer Sayın Bakan’dan cevap gelirse sizlerle paylaşırım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Faruk Köse Arşivi