Ahmet Türk

Ahmet Türk

Davutoğlu ve TSK Mimarisi: 2 Ekim Tezkeresi

Davutoğlu ve TSK Mimarisi: 2 Ekim Tezkeresi

Tezkere tartışmaları başlamadan aylar önce Türk Silahlı Kuvvetleri, 900 km’lik Suriye sınır yönetiminden ve sınırın öte tarafında yürütülen üç özerk kanton ihdası ile alakalı stratejilerden memnun değildi. TSK, tezkere sürecine girildiğinde Suriye ve Irak sınırlarını Silopi'ye kadar tek bir sınır olarak değerlendirilmesini ve yönetilmesini öneriyordu. Tayyip Erdoğan ve kabine yönetiminin verdiği sınırsız destek ile sınırları valilerimizle koruruz diyen MİT-Apo Müzakere süreci bürokratları ise bu teklife karşı çıkıyordu… Neticede Suriye sınır yönetimi ve güvenliğini eline yüzüne bulaştıran bu bürokratik kadronun direnci nazik bir şekilde Başbakan Davutoğlu ve Necdet Özel stratejileriyle kırıldı!

Tabi bu direncin kırılması ve önemli bazı zevatın iknası kolay olmadı. Beşir Atalay ve Yasin Aktay gibi bürokratik kapasiteyi yönlendiren veya birlikte hareket eden kozmopolit kadrolar tezkere metnine müdahale etmek istedi!

Lakin Başbakan Davutoğlu yerinde bir hamle ile tezkere metnini ortaya çıkarmadan önce Genelkurmay Başkanını Başbakanlığa davet ederek ve bu daveti önceden medyaya açıklayarak duruma vaziyet etti. TSK’dan ciddi bir brif aldı. Gerçi Şamil Tayyar gibi tiplerin salakça tweetlerinde görüldüğü gibi geçmişte TSK'dan brif almak ve TSK ile istişare yapmak vesayet göstergesi addediliyordu. Hâlbuki doğru olanı Başbakan Davutoğlu yaptı ve bu kurumlar arası ilişkiyi doğru bir zemine oturttu. Şu anda burada yazmamızın doğru olmayacağı hatta belki ileride müstakil bir yazı yazmamız gerekecek onca olumsuzluklara rağmen; TSK her türlü hazırlığını yapıp,  Başbakan Davutoğlu'na “töre”ye uygun bir şekilde ABD nin mutabakatı umurumuzda değil, 1-1,5 ay içerisinde asıl ve milli gaye olan bu sınırları size güvenli bir biçimde teslim ederim diyen Necdet Özel'in yani TSK’nin tezleri kabul edildi.

Akabinde Askerin önemli ve haklı bir talepleri oldu. Başbakan Davutoğlu ve kabinesinden terörle mücadelede veya sınır yönetiminde askeri personelimizi hangi durumda ve hangi doğrultuda hareket edeceği konusunda talimatlandırmak için hangi hukuka tabi olacağı hakkında netlik istediler!

Küresel haydutların marifetiyle önce bataklık haline getirilen, ardından kimse sıtma olmasın bahanesiyle yeni bir ilaçlama seferberliği başlatılan Ortadoğu’da, geçmişte sahnelenen oyunların tekrar sahneye konduğu bu günlerde çıkarılan bu tezkereyi; şartları, niyetleri, gerekçeleri ve çıkarılışı açısından değerlendirdiğimde, reddedilmesini desteklediğim “1 Mart Tezkeresi”nden çok farklı olduğunu düşünüyorum…

Netice itibariyle;

1- ) Bazen öyle olur ki; kafalar karışık, stratejiler farklı, herkes durduğu yerin doğru olduğundan dem vurarak sistemi bir tarafa çeker durur… Niyetlerinden emin olunsun ya da olunmasın onca güç merkezinin içerisinde, ortada ufak ve zayıf gözüken profildeki insanların“işbirliği” neticeyi belirler. İşte bu tezkere sürecinde Davutoğlu ile Özel’in böyle bir konumu var. Bunun içindir ki bu merkezden üretilen tezkereyi herkes tezkereyi farklı yorumluyor: MİT-Apo Müzakere sürecinde şımartılan PKK ve ayrılıkçı unsurlar; Suriye’nin kuzeyinde müzakereyi yönetenlerin saçma sapan kalibrasyonlarıyla beslediği kantonların IŞİD tarafından perişan edilmeye başlanması sonrası TSK gelsin IŞİD ile savaşsın istiyorlar… Öte yandan ABD farklı bir yere çekmeye çalışıyor, birileri de Esad’a karşı çekiyor…

Tabii ki asıl oyun kurucu ABD’nin ne yapacağı hiç belli olmaz. ABD’ye güvende olmaz. Ama ben Davutoğlu ve uzun bir aradan sonra tekrar sahaya inecek olan TSK’nin bunlara hiç itibar etmeyeceğini düşünüyorum! Bu anlamda bizim elimizde diğerlerinden “farklı” bir niyet ve stratejik iş birliği ürünü böyle bir tezkere olması iyidir.

2-) Bu tezkere, içeriği süreci yürütücüler itibariyle, başta “fırsat değerlendirmeleri” kapsamında ele alınıp, büyük bir basiretsizlik ve beceriksizlikle yönetildikten sonra  “tehdit değerlendirmeleri” kapsamında ele alınmak zorunda kalınan Çözüm Süreci’ne dair tezleri reddedilmesi anlamına geliyor. En mühimi yıllardır Çözüm Süreci mimarisi bahanesiyle Doğu ve G.Doğu bölgemizden kademeli olarak el-ayak çektirilen Kara Kuvvetleri’nin devreye girmesi anlamına geliyor. Öte yandan saçma sapan sınırın öte tarafında yürütülen Kürt kantonları oluşturma projesi nedeniyle yolgeçen hanına dönen mevcut sınır güvenlik idaresinin askıya alınabilme kapasitesi bu tezkere ile ortaya çıktı.

MHP'nin tam, BBP’nin şartlı olarak (yabancı asker konuşlandırılmasına ve TSK’nin meşru müdafaa dışında direkt IŞID ile mücadeleye karşılar) tezkereye destek vermesinin altında da bu niyet ve yol haritası yatmaktadır.

3-) Başbakan Davutoğlu’nun “ABD'nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı hedef alması halinde Suriye’ye kara birlikleri gönderebileceklerini" söylemesini “ipe un serme” stratejisi olarak niteliyorum. Tıpkı 49 rehine mazereti gibi… Ortadoğu’da insan kanı bedava olsa bile, Esad'ın arkasında Rusya-İran-Çin durdukça hatta Rusya fiili olarak uçak gemileriyle bölgedeyken ABD böyle bir işe girişemez. Bunun böyle olduğunu Başbakan Davutoğlu son üç yıldır bunu çok iyi anladı!

4-) Tezkere metninin oldukça muğlâk olması ile ilgili üretilen tenkitlerin haklılık payı var; lakin kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği Ortadoğu’yla ilgili, hedefi ve kapsamı açısından “net” ve “temiz” tezkere metninin de üretilemeyeceğini iddia ediyorum!

5- ) Irak sınırı da kaynayan kazan. Gerek mezhep savaşı gerek IŞİD gelişmesiyle Irak içinde de muazzam bir kitlevi göç hareket yaşanıyor. Halen Kuzey Irak nüfusunun (5 milyon üstü) yarısı kadar (2,1 milyon üstü) sığınmacı Kuzey Irak’a göç etmiş haldedir. Türkiye şu anda TSK’nın aldığı “askeri” tedbirlerle Irak göç hareketini, sınırımızın öte tarafında Kuzey Irak’ta karşılamakta ama bu ne kadar sürer bilinmez. Allah muhafaza bu kitlenin Türkiye sınırlarına dayanıp sığınmacı olarak alınmasının G. Doğu illerimizde yol açacağı sorunları ve güvenlik blokajlarını az çok kestirilebilirsiniz.

Öte yandan "madem Kobane'yi kurtaramadık bari Türkiye’de iç savaş çıkartalım da TC de rahat edemesin." diyen Çözüm Sürecinde şımartılan eşkıya takımının kışkırtma ve iç savaş provaları da cabası..!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Ahmet Türk Arşivi