Sibel Eraslan

Sibel Eraslan

‘Kuretu’l Ayn’... Gözbebeğimizsin ya Hüseyn!

‘Kuretu’l Ayn’... Gözbebeğimizsin ya Hüseyn!

Yarın Muharrem ayına giriyoruz, Hicri Yılbaşı... Muharrem Ayı, İslam’dan önce de mukaddes bir zaman dilimi olarak bilinir, hürmet görürdü, barış günleri anlamını taşırdı. Kavgalara son verilir, savaş varsa ateşkese gidilir, dargınlar bu ayın hürmetine barışır, selam, ikram, sadaka ve hediyeleşme bugünlerde artardı... İslama avdet edildikten sonra da devam etti Muharrem’in mukaddesatı. 

Hz.Peygamberimizin(s) ‘’bendendir’’ dediği, ‘’cennetin iki güzel küpeleri’’ diyerek öptüğü, ‘’reyhanlarım’’ diyerek saçlarını kokladığı torunları Hasan ve Hüseyin’in günleridir Muharrem günleri...

Hz.Hüseyn’in zalimlere karşı çıktığı yolda Kerbela’ya varan şehadet yürüyüşünün pir ü pak hatırasıdır Muharrem. Zulme itirazın, isyanın, fenadan bekaya geçişin had safhasıdır Kerbela! Allah rahmet ve mağfiretini üzerimizden eksik etmesin, Hz.Peygamberimizin (s) ve Ehli Beyti’nin şefaatini nasip etsin, aramızda sevgiyi, sekineti, emniyeti, haysiyeti daim etsin... 

’Kurret’ül Ayn-i Habib-i Kibriya’sın Ya Huseyn’’... Hacı Arif Bey’in meşhur bestesinde söylendiği gibi; Hz.Peygamber’in(s) gözbebeğisin ey Hüseyin...

İçimizde kim sevmez ki Hz.Hüseyin’i... Aramızda Fatıma Zehra dendiğinde hangimizin kalbi ‘’ah.. Annemiz, Babasının Can Parçası, Ciğerparemiz...’’ diye titremez? Hangimizin Hasan dendiğinde yüzü ışıldamaz? Onlar yani Ehli Beyt, Resulün ev halkı, nasıl ki Hz.Peygamberin(s) ‘’aba’’sı, örtüsü altında iseler, inşallah bizler de onların sevgisiyle, Ehli Beyt’in aşk abası altına girmek ümidini taşırız.

Bu ümit, bizi bize dost kılar! Bu ümit bizi bize kardeş eyler! Bu ümit, bizi bize can kılar!...

Hz.Peygamber’e iman ve sevgi, hususen evlatları Ehli Beyt’e hürmet, öyle bereketli bir gülistana benzer ki, o gül bahçesine selamla giren de payını alır, üzerine siner gül kokusu, simasına değer gül sureti... Kalpler agah olur, sekinet, sükunet, merhamet gelir insan ruhuna. İnsan, insan olur bu sevgiyle, kalbi uyanır uykusundan bu demde...

Muharrem Tartı zamanıdır, Muharrem Furkan zamanı... İyi ile kötünün, hak ile batılın, mazlum ile zalimin, adalet ile zulmün çizgisinin çekilip, birbirinden ayrıldığı günlere girdik. Hatırlamanın günlerine. Yad edişin. O yadedişten sözverişe geçişin, ‘’sana yetişemedik ama seni sevdik ve senin tarafındayız ey Hüseyin, ey Şah-ı Kerbela’’... deyişin günlerindeyiz.

Velayetin demlerine geldi vakit...’’ Mümin erkeklerle Mü’min kadınlar birbirlerinin velisidir’’ diyen Rabbimizin işaret ettiği velayetin harcını aramızda sağlamlaştırmaya geldik... Çünkü Muharremdir vakit! Vakit, kardeşliğimizi hatırlama vaktidir, derlenip toparlanma, hasetten, hınçtan vazgeçme vaktidir...

Selamın demlerine gelip dayandı vakit! Kainatta bir kuş tüyü kadar bile yer tutmayacak kısa ömrümüzün bir anlık selamdan ibaret olduğunu fark etmeye geldik. Ahh.. İşte gidiyoruz, gidicilerdeniz. Muharrem, gitmelerin hatırasıdır, gidişlerin... Öyleyse nedir bu dünyaya dair hiddetli meylimiz? Aramızda hangimiz kalıcıyız, güneş bile her gün batıp her gün gecenin karanlığına dalarken... Hangimizin ışığı, feri bir gün solmayacak? Sadece bir selamlık vaktimiz olduğunu şu gelip geçici dünyada... Muharrem’dir bize fısıldayan...

Hasretin demlerine gelip dayandı vakit! Yüzümüz yerde, ellerimiz bağlı, ‘’başsız-ayaksız’’ hicranla özleriz, yüzlerini hiç görmediklerimizi, Hz.Muhammed Mustafa’yı(s), Hz.Ali’yi, Hz.Fatıma Zehra’yı, Hasanımızı, Hüseyinimizi, Pençe-i Abâ’yı, Ehli Beytimizi... Özleriz yüzlerini hiç görmeden sevdiklerimizi...  Selam üzerlerine olsun, selam sevenlerini kuşatsın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sibel Eraslan Arşivi