Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Diyanet İyi Niyetle Kurulmadı

Diyanet İyi Niyetle Kurulmadı

Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimle bağlı bir kurum. Yönetim iyiyse Diyanet iyidir, yönetim bozuksa 
Diyanet’in de taviz verme tehlikesi var. Diyanet’teki bütçe vakıflarda olsa namaz kılmayan adam kalmaz.

Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimlerin halkı yönlendirme, tek tip adam yetiştirme ve kendi duyurularını yapabilmek niyetiyle esasen çok iyi niyetli kurulmuş denemez bidayetinde. Fakat bazı diyanet reisleri mesela Ömer Nasuhi Bilmen Hazretleri bazı şeylere fetva vermedi ve “Bırakıyorum bu işi” dedi. 

BİR TANE DAHA ÇIKMADI

Bıraktı ve sonra İstanbul Müftülüğü yaptı. Başkanlıktan oraya tenzili rütbe oldu. Ama adam Allah adamıydı. Çünkü onlar makam mevki ayarında değildi.

Şimdi Ömer Nasuhi ayarından adamlar görmüyoruz. Mesela Ömer Nasuhi’den sonra gelen Diyanet İşleri Başkanları’ndan bir tane daha “Ben bu işe fetva vermem, bırakıyorum” diyeni duymadım.

Demek ki her şeye fetva vermemek lazım.

NAMAZ KILMAYAN KALMAZ

Tabi burada kaç bakanlığa muadil büyük bütçeler var. Bunlarla çok iş görülür. Bu bütçelerin zerresi bazı dernek ve vakıflarda olsa namaz kılmayan adam kalmaz. 5 vakit namazda Cuma namazı gibi dolar camiler. Ama şu an camiler maalesef boş.

Dolayısıyla faaliyetlerin güçlü olmadığı görülüyor. Dünya kadar Ehl-i Sünnet dışı fetva çıkıyor, Diyanet’ten bir açıklama bekliyorsun ama yok! Sen devletsin, yanlış açıklama yapana hemen cevap vermen lazım. Var mı böyle bir hizmet!? Yok! Önüne gelen konuşuyor! Mehdiyim, hocayım, şeyhim diye çıkmışlar. Memlekette saptıran saptırana. Resmi güç Diyanet’te ama çok daha faal olması lazım. Batıla, yanlışlara dur demesi lazım.

ÖZEL OL­SA VE­RİM AR­TAR

Ben Diyanet’ten fazla medyatik oluyorum. Niye benim konuşmalarım medyada da, Diyanet’in fetvaları hiçbir yerde değil. Demek ki halkın anlayacağı dilden bir açıklama yapamıyorlar. Bu böyle olmaz. Ben özel olsa verimin artacağını düşünüyorum. Sonunu bağlarsak, yönetim iyiyse Diyanet iyidir, yönetim bozuksa Diyanet’in de taviz verme tehlikesi vardır.

iMAM­LAR AĞA­LIK YA­PI­YOR

Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimle bağlı bir kurum. Hal böyle olunca yönetim iyiyse Diyanet iyiye çalışır. Allah muhafaza yönetim kötülerin eline geçerse Diyanet aracılığıyla yanlış fetvalar da verdirebilirler. Bunlar olmadı mı? Oldu. Dolayısıyla biz burada iyi veya kötü diyemeyiz. Kapansın veya kapanmasın diyemeyiz. “Allah-u Teâla vatana hep iyi yöneticiler nasip etsin” deriz ancak.
Taviz vermemek, yanlış fetva vermemek hassas konulardır. 

HİZMET FAZLA OLUR

Şöyle de bir durum var; Diyanet’ten maaşı alınca adam namazı kıldırıp çıkıp gidiyor. Halbuki onun maaşını halk veya dernek verse daha fazla hizmet alınabilir. Dernek “Çocuklarımızı okut, sorularımıza cevap ver, yaşlılarımıza talim, tecvit, Kur’an okut.” dese imam “Ben yapmam” diyemez. Eskiden köyde imamların yemeği köylüden geliyordu. Yemek köylüden gelince köylünün ihtiyacını da göreceksin. Şimdi ki imamlar “Ben maaşı yukardan alıyorum. Şikâyet edersen et.” diyor. Kaç kişi şikâyet edecek? Hele imam torpilliyse tüm şikâyetler hasır altı olur.

NAMAZ OLMAZ

İçlerinde yanlış adamlar da olabilir. Mesela tuvalete giriyor, istibra yapmadan hemen abdest alıyor. Bunun kıldırdığı namaz ne olacak? Bu dernekler ve vakıflar aracılığıyla özel olsa, her caminin kendi derneği var zaten. İmamı kendi tayin etse, maaşı dernekten alsa hizmetler fazla olur, farklı olur, güzel olur. Onlar da ağalık yapmazlar, imamlık yaparlar. Tabi onun kriterleri var. Devletin tanıdığı bir okuldan, kurumdan belgeli olması lazım. İmamı sokaktan bulsunlar demiyorum.

Si­GA­RA HA­RAM DE­ĞiL­DiR

Si­ga­ra­ya ha­ram di­ye­me­yiz an­cak mek­ruh ol­du­ğu ke­sin­dir. Mek­ruh de­mek Al­lah-u Te­âlâ’­nın sev­me­di­ği, is­te­me­di­ği şey de­mek­tir. Al­la­h’­ın sev­me­di­ği, is­te­me­di­ği şe­yi yap­ma­mak la­zım. Za­ten sağ­lı­ğa za­ra­rı ve ce­be za­ra­rı ke­sin­dir. İn­san­la­rın bu ka­dar mad­di sı­kın­tı­sı­nın ol­du­ğu bir dö­nem­de bun­dan sa­kın­mak ge­re­kir. Ayet ve ha­dis­te açık­ça bir de­lil bu­lun­ma­yan ko­nu­da ha­ram hük­mü ve­re­me­yiz. 

MÜSLÜMANA EZİYET, ALLAH’A EZİYET

Ama Müs­lü­man­la­ra ko­kuy­la ezi­yet ver­mek de var. Müs­lü­man­la­ra ezi­yet Al­la­h’­a ezi­yet sa­yı­lı­yor. Ha­ram di­yen ba­zı âlim­ler ol­muş­sa da biz ha­ram de­ğil mek­ruh­tur di­yo­ruz. Ama sa­kın­mak la­zım­dır.

Sopayı yersen muvafık bulursun!

Es­ki ule­ma­lar­dan Ebul Ha­san İb­ni Har­zem is­min­de­ki bir zat İmam Ga­za­li­’nin İh­yâ­ü'l-Ulûm ese­ri­ni in­ce­ler­ken ki­tap­ta­ki bir­kaç me­se­le­nin sün­ne­te uy­gun ol­ma­dı­ğı­nı dü­şü­ne­rek bu ki­ta­bın top­la­tıl­ma­sı için hü­küm­da­ra baş­vur­du. Ba­zı fı­kıh­çı­la­ra so­rup onay al­dı. 

HEMEN TOPLATILMIŞ

O za­man­lar mat­ba­a ol­ma­dı­ğın­dan az sa­yı­da­ki el yaz­ma­sı eser­ler son­ra­ki gün sa­bah ya­kıl­mak üze­re top­la­tıl­dı. 

Bu âlim zat o ge­ce rü­ya­sın­da Pey­gam­ber Efen­di­miz (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)’i Hz.Ebu­be­kir (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)'i ve Hz. Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)’i gör­dü. Kar­şı­la­rın­da da İmam Ga­za­li du­ru­yor. Elin­de de İh­yâ­ü'Ulûm ki­ta­bı var.

Ga­za­li  "Ya Re­su­lul­lah (Sallâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) bak şu ki­ta­ba bun­da se­nin sün­ne­ti­ne uy­ma­yan bir şey var­sa bu id­di­a doğ­ruy­sa ben Al­la­h’­a töv­be et­tim. An­cak be­nim ki­ta­bım sün­ne­te uy­gun­sa feyz ve be­re­ket­le­rin­den is­ti­yo­rum ve bu ki­şi­den de hak­kı­mı al­ma­mı sağ­la" de­di. Ma­na âle­min­de olu­yor bu. Pey­gam­be­ri­miz (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) ki­ta­bın say­fa­la­rı­nı tek tek in­ce­le­di. Za­ten tüm ilim­ler ken­di­sin­de var. 

80 SOPA CEZA

"Val­la­hi bu gü­zel bir şey, be­ğen­dim" de­di. Son­ra Hz.Ebu­be­kir (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) ve Hz. Ömer (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)'e uzat­tı on­lar­da ay­nı şey­le­ri söy­le­di­ler. İh­yâ­ü'l-Ulûm pey­gam­be­rin ona­yın­dan geç­ti. Son­ra Pey­gam­be­ri­miz bu ki­şi sa­na if­ti­ra at­mış, sır­tı­nı so­yun if­ti­ra­nın ce­za­sı ola­rak 80 so­pa atı­la­cak de­di ve 80 so­pa atıl­dı.Bu zat kan ter için­de uyan­dı. Bir­de bak­tı ki sır­tın­da ağ­rı­lar san­cı­lar...

BİR AY AĞRI ÇEKTİ

Sır­tı­na bak­tır­dı ve gö­ren­ler kam­çı ve so­pa iz­le­ri­nin ol­du­ğu­nu söy­le­di­ler.

Rü­ya­sın­da ye­di­ği so­pa­dan 1 ay kam­çı ağ­rı­sı çek­ti.

Ba­zı âlim­ler de­miş­ler ki ve­fat et­ti­ğin­de ce­na­ze­yi yı­kar­ken bi­le sır­tın­da kam­çı iz­le­ri var­dı. Bu rü­ya­dan son­ra he­men hü­küm­da­ra gi­de­rek ka­ra­rı ip­tal et­tir­di ve bü­tün el yaz­ma­sı eser­le­ri ia­de et­tir­di. Bu na­sıl bir ki­tap­mış böy­le di­ye­rek tek­rar­dan in­ce­le­di ve bu se­fer tüm me­se­le­le­ri sün­ne­te uy­gun bul­du. 

So­pa­yı yer­sen mu­va­fık bu­lur­sun!

YÜ­ZÜN Şi­F­SI iÇiN OKU­NA­CAK­LAR 

İki ter­tip var­dır:
 

Bi­rin­ci ter­tip:  Yüz­de bu­lu­nan le­ke, be­nek, çil ve tem­ri­ye gi­bi is­ten­me­dik şey­le­rin tü­mü için dört ke­re, en azın­dan bir ke­re bes­me­le oku­nup, ele ha­fif­çe tü­kü­rü­lür ve has­ta­lık­lı yer­ler özel­lik­le ara­na­rak el­le sı­vaz­la­nır. Bu du­rum­da is­ten­me­dik şey­ler kay­bo­lur. Bu uy­gu­la­ma sa­bah­le­yin he­nüz hiç­bir şey ta­dıl­ma­dan ya­pı­lır­sa çok da­ha fay­da­lı ola­cak­tır ki, bu sağ­lam bir tec­rü­bey­le sa­bit­tir.

İkin­ci ter­tip: Yüz­de ve­ya be­de­nin her­han­gi bir ye­rin­de olu­şan tem­ri­ye için bir par­ça ip alı­nıp, ipe üç ke­re dü­ğüm atı­lır ve her dü­ğü­mü atar­ken İb­râ­hîm Sû­re­si­’nin yir­mi al­tın­cı âye­ti ke­rî­me­si oku­nur, son­ra bu dü­ğüm­lü ip­lik has­ta­nın üze­ri­ne ta­kıl­dı­ğın­da, Al­lâh-u Te­‛â­lâ’­nın iz­niy­le kı­sa za­man­da iyi­le­şir.

CiN­LER­DEN KO­RUN­MAK iÇiN OKU­NA­CAK iSM-i ŞE­RiF

“Ey her şe­ye kar­şı bü­yük­lük sa­hi­bi oluphü­küm­le­ri adâ­let­li, ver­di­ği söz­ler de dos­doğ­ru olan Yü­ce Zat! Yâ Ce­lîl!”

Bu ism-i şe­rî­fi zik­retme­ye de­vam eden ki­şi­ye in­san­lar­dan ve cin­ler­den kim­se­nin bir za­ra­rı do­ku­na­maz. Ay­rı­ca şer­li cin­ler ve şey­tan­lar o ki­şi­ye yak­la­şa­maz.

(İs­mâ­‛îl Hak­kî, Rû­hu­’l-be­yân, 9/376; Süh­re­ver­dî, Şer­hu­’l-es­mâ­i’l-er­ba­ʽîn, Yaz­ma Nüs­ha, Aya­sof­ya, no:377, ve­rak:114; Aya­sof­ya, no:3358, ve­rak:149; Yaz­ma Ba­ğış­lar, no:2773, ve­rak:14; Be­ya­zıd Dev­let, no:1256, ve­rak:22; Mu­ham­med ib­nü Ha­tî­rid­dîn, el-Ce­vâ­hi­ru­’l-hams, sh:272-273; Tû­nu­sî, er-Rav­za­tü­’s-sün­dü­siy­ye, sh:51-52; Faz­lul­lâh Mu­ham­med ib­nü Ey­yûb, Fe­tâ­ve­’s-sû­fiy­ye, ve­rak:142; Ah­met Mah­mut Ün­lü, Er­ba­‘în-i İd­rî­siy­ye, sh:217)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi