Ahmet Türk

Ahmet Türk

Behemehâl güvenlikçi politikalara geçilmeli!

Behemehâl güvenlikçi politikalara geçilmeli!

2009-2011 yılları arasında yürütülen terörle mücadele konsepti değişmiş, müsamaha ve müzakereler kapsamında şekillenmişti. Bugün olduğu gibi bölücübaşı kılavuzluğunda açılım-saçılım projelerine hız verilmişti… Buna rağmen taviz aldıkça biti kanlanan terör örgütü, müzakere masasında olmasına rağmen cinayetlerinde hız kesmemişti. Ardından PKK’nın başka istihbarat ve çıkar merkezlerinin her türlü müdahalesine açık olduğuyla alakalı alametler bir bir gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Silvan ve Çukurca saldırıları, özellikle Suriye krizi ile birlikte daha da artan terör saldırıları bardağı taşıran son damla olmuştu… Ayrıca elindeki müdahale avantajlarını ve silahını bırakmadan müzakere edilen terör örgütüyle, elinden bu imkânları alınmadıkça ve terör örgütü de “silah bırakma” ve “şiddeti reddetme” kararlılığını ve iradesini göstermedikçe, masa başı çözüm arayışlarının fos çıkacağı “net” bir şekilde anlaşılmıştı.

Ardından 2011-2012 yılları arasında gelindiğinde terörle mücadele konsepti değişti. Yanaşık düzen eğitim almış askeri unsur geri planda tutuldu. İstihbarat, takip, tespit ve elebaşlarını imha görevi yapacak, inisiyatif alabilecek, çok iyi yetiştirilmiş asker ve emniyet personelinden müteşekkil olacak, tamamen yasal ve hukuk güvencesinde olacak birimler ihdas edilmeye başlandı. Polis Özel Harekât birimi yeniden ihya edildi ve bu güne dek “nerede bunlar?” dediğimiz “Özel Kuvvetler” diğer “uzman” askeri unsurlar sahaya inmeye başladı…  

Neticede PKK müthiş kayıplar vermeye başlamıştı. Bugün savaşmadan elde ettikleri “Alan hâkimiyeti” için savunma biçiminden saldırı biçimine geçen terör “mobil ve profesyonel” ekiplerle sahaya inen Türk güvenlik güçleri misli ile mukabele ediyordu. Hatırlarsanız tüm bu olumlu gelişmeler olurken, “PKK, Kürt halkının meşru savunma örgütüdür” imajını topluma enjekte etmeye çalışan, PKK öldürdükçe görmedim-duymadım moduna geçen, ama Mehmetçik eşkıyanın başını ezmeye başlayınca ortalığı ayağa kaldıran bazı yazar-çizer takımı ve bazı dış müdahaleye açık STK’lar resmen kudurmuştu. Bu yeni güvenlik anlayışını, “90’lı yılların güvenlikçi anlayışı hortladı” abartısıyla kamuoyuna takdim etmeye çalışmışlardı…

Neticede işler yolunda giderken, son bir darbe daha vurulsa iyice etkisiz hale gelecek olan terör örgütü ile “her şey çok güzel olacak” gazlarıyla adeta “devlet muamelesi” yapılarak hem de “yabancı bir ülke hakemliğinde” Aralık 2012’den itibaren “resmen” tekrar masaya oturuldu! Bolca İngiltere-İRA ve İspanya-ETA müzakere süreçleri örnek verildi; lakin bu müzakerelerin olmazsa olmaz tek bir şart olan “silah bırakmak” ilkesine PKK hiçbir zaman uymadı. Aynı ihaneti önceki açılım süreçlerinde gördüğü halde aymayan siyasi iktidar, “silah bırakma ilkesine uymazsanız süreci askıya alır gereğini eskisinden daha beter yaparız!” Diyecek bir irade de gösteremedi!

Gelinen aşamada ne oldu? “Cebinde akrep taşıyan elbet bir gün o akrep tarafından sokulacaktır” ilkesi egemenlik haklarımıza aldığımız ağır hasarlarla tecrübe edilmeye başlandı! Müthiş bir propaganda ve algı yönetimiyle birlikte yürütülen ve “fırsat” kapsamında değerlendirilen “terörü masabaşında çözeceğiz” stratejileri, şimdilerde “tehdit” kapsamı altında değerlendirilir oldu! Acı ama gerçek; “bölünmeyi” hızlandıracak, psikolojik kopuş ve sosyal fragmantasyon ortamına sürüklenen Türkiye, “kat’i vesayet” diye adlandırdığım “Çözüm Süreci’nin vesayeti altına girdi! 

Hülasa,
“Kılıç çeken kılıçla düşer!” Türk atasözünde ifade edildiği gibi, silaha başvuran her kim olursa olsun, kesinlikle silahla yok edilmelidir ki, hiç kimselerde; Türklerin elinden egemenlik hakları kapsamında olan herhangi bir şeyin alınabileceğine, güvenliğinin ve birliğinin bozulabileceğine dair en ufak bir umut oluşmasın! 

Aksi halde; “Devlet nedir? Ne değildir? Devlet ne yaparsa devlettir; neleri yapmazsa Devlet olmaktan çıkar?” soruları en gür sadâ ile sorulmaya başlanır, bırakın barışı, elimizde kalan 783.562 km²’den de oluruz! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ahmet Türk Arşivi