Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Hazreti Süleyman'ın mührü 8 köşelidir

Hazreti Süleyman'ın mührü 8 köşelidir

Hazreti Süleyman’ın tesiri devam ediyor. Onun mührü cinlere karşı korunmak için kitaplarımızda hala yer buluyor. Ancak Hazreti Süleyman’ın mührüyle İsrail Bayrağı’ndaki yıldız aynı değildir. 

Hazreti Süleyman (Aleyhisselâm)ın mühründe yıldız var. Bizim kitaplarımızda yazılan bazı nüshalarda da cinlere karşı hıfz ve koruma mahiyetinde kullanılır. Süleyman (Aleyhisselâm)ın tesiri devam ediyor. Ona mahsustu bu cinlere azap etme işi. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) cinlere mektubunda bile ne buyuruyor? “Süleyman’ın mührü üzerinize gelsin.” Dolayısıyla yine Süleyman (Aleyhisselâm)ın mührünü kullanıyor Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem). 

AYIRT ETMEK LAZIM

Bu itibarla Süleyman (Aleyhisselâm)ın mührünün nüshalarda ve İslam alimlerinin kitaplarında yeri vardır. Ama bunun Yahudi bayrağında yer alan 6 köşeli yıldızla alakası yoktur. Çünkü Selçuklu’da da kullanılan Hazreti Süleyman’ın mührü 8 köşelidir. İnternete bile girip bakarsanız 8 köşenin her birine bir mana verilmiştir. Ama İsrail Bayrağı’ndaki 6 köşelidir, 8 köşeliyle hiçbir ilgisi yoktur. Çocukluğumuzda bize de “O mason, Yahudi sembolüdür.” gibi şeyler söylendi. Ama şu an incelediğimizde görüyoruz ki o 6 köşelidir. Selçuklu ve Osmanlı’da kullanılan 8 köşelidir. Onun için bunları birbirinden ayırmak icap eder.

“KİMSEYE LAYIK OLMASIN”

“Ya Rabbi beni affet, bana bir saltanat bahşet benden sonra kimseye yakışmasın.”  Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ifritin biri teheccüd namazında musallat olmuş, sıkıştırmış. Nerdeyse Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e namazını bozduracakmış. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) namazı bitirince onu yakalamış. Direğe bağlamış. Hatta salyaları elinin üzerine akmış. Rasulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Sabah Medine’nin çocukları suratına tükürsün diye bağlı bırakacaktım. Hemen Süleyman kardeşimin sözünü hatırladım.” demiş. Neydi o söz? “Benden sonra kimseye layık olmasın o mülk.” Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Hazreti Süleyman’ın mülküne ortak olmayayım diye saldım.” buyurmuş.

iSA (Aleyhisselâm)'IN YÜKSELTiLMESiNiN MANALARI

Şu bi­lin­sin ki Al­lah-u Tea­lâ İsa (Aley­his­se­lâm)a bir çok be­lâ ve sı­kın­tı­nın ulaş­tı­ğı­nı açık­la­dık­tan son­ra onu ken­di­si­ne yük­selt­ti­ği­ni zik­re­din­ce, bu açık­la­ma, İsa (Aley­his­se­lâm)ı ken­di­si­ne yük­selt­me­si­nin, mü­kâ­fat ba­kı­mın­dan cen­net­ten ve on­da­ki cis­ma­ni lez­zet­ler­den da­ha bü­yük ol­du­ğu­na de­lâ­let et­mek­te­dir ve bu ayet-i ke­ri­me in­ce dü­şü­nen­le­re, ru­ha­nî saa­det­le­rin bi­lin­me­si­nin ka­pı­sı­nı aç­mak­ta­dır.

MEKAN KASTEDiLMiYOR

Mü­şeb­bi­he mez­he­bi Al-­lah-u Te­alâ’­yı yön is­pat et­mek hu­su­sun­da bu ayet-i ke­ri­me­yi de­lil ge­tir­miş­ler­se de, eh­li sün­net bu­na şöy­le ce­vap ver­miş­tir: Bu­ra­da­ki yük­selt­me­den mak­sat, ken­di­sin­de Alla­h’­tan baş­ka­sı­nın hük­mü ge­çer­li ol­ma­yan bir ye­re yük­selt­me­dir. Ni­te­kim:
 “Bü­tün iş­ler an­cak Al­la­h’­a dön­dü­rü­lür.” (Ba­ka­ra Su­re­si:210’dan ayet-i ce­li­le­siy­le,  “Kim Al­la­h’­a ve Ra­su­l’­üne mu­ha­cir ola­rak evin­den çı­kar.” (Ni­sa Su­re­si:100’den) kavl-i şe­ri­fin­de, Mev­lâ Tea­lâ hak­kın­da bir me­kân kas­te­dil­me­miş­tir.

SEMADA DiRiDiR

An­cak, Mev­lâ Te­alâ’­nın em­riy­le Me­di­ne-i Mü­nev­ve­re­’ye ya­pı­lan hic­ret Al­la­h’­a hic­ret sa­yıl­mış­tır.
Yi­ne İb­ra­him (Aley­his­se­lâm) ın:

“Şüp­he­siz ki ben, Rab­bi­me gi­di­ci­yi­m” (Sâf­fât Su­re­si:99’dan) sö­zün­den de, Mev­lâ Te­alâ’­nın em­riy­le, Har­ran (Ur­fa)dan Şam-ı Şe­ri­f’­e yap­tı­ğı hic­ret kas­te­dil­miş­tir.

Âlu­sî tef­si­rin­de zik­re­dil­di­ği üze­re Ebu Hay­ya­n’­a gö­re bu­ra­da bir mu­zaf mu­kad­der­dir ki bu­nun tak­di­ri: “Al­lah onu se­ma­sı­na yük­selt­ti­” de­mek­tir.

Ni­te­kim Mi­rac ha­di­se­sin­de Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) den sa­hih ola­rak ri­va­yet edil­di­ği­ne gö­re, İsa (Aley­his­se­lâm) ikin­ci kat se­ma­da di­ri­dir ve yer­yü­zü­ne inip, Dec­ca­l’­ı öl­dü­re­rek, yer­yü­zü zu­lüm­le dol­du­rul­duk­tan son­ra onu ada­let­le dol­du­run­ca­ya ka­dar ikin­ci kat se­ma­da ika­met ede­cek­tir.
Son­ra yer­yü­zün­de kırk se­ne ya­şa­ya­cak ve­ya­hut se­ma­ya kal­dı­rıl­dı­ğı otuz üç ya­şın­dan kır­ka ka­la­nı ta­mam­la­ya­cak (ye­di se­ne ya­şa­ya­cak), son­ra di­ğer in­san­lar gi­bi öle­rek Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in hüc­re-i saa­det­le­rin­de def­no­lu­na­cak­tır.İmam-ı Ka­ta­de (Ra­hi­me­hul­lah)  bu­yur­muş­tur ki: Al­lah-u Tea­lâ İsa (Aley­his­se­lâm)ı se­ma­ya yük­selt­ti­ğin­de ona tüy giy­dir­miş ve onu nu­ra gark ede­rek ye­mek iç­mek lez­ze­ti­ni on­dan kes­miş­tir.

MELEKi VE SEMAVi 

Ar­tık o, ar­şın et­ra­fın­da­ki me­lek­ler­le be­ra­ber uçar ol­muş, böy­le­ce hem in­sî, hem me­le­kî (me­lek sı­fat­la­rı­nı ta­kın­mış bir in­san) hem de se­ma­vî ve ara­zî (gök ve yer eh­li) ol­muş­tur.
Seç­kin gö­rü­şe gö­re İsa (Aley­his­se­lâm)ın se­ma­ya kal­dı­rı­lı­şı, ken­di­si­ne ben­ze­yen ki­şi­nin çar­mı­ha ge­ril­me­sin­den ön­ce ol­muş­tur. O ki­şi­nin asıl­ma­sın­dan son­ra, ha­va­ri­ler­den ba­zı­sı­nın İsa (Aley­his­se­lâm)ı yer­yü­zün­de gör­me­le­ri ise, ru­hun ta­sav­vu­ru (bir hal­den di­ğer ha­le geç­me­si) ka­bi­lin­den­dir. Zi­ra kud­sî (her tür­lü kö­tü­lük­ten arın­mış olan pey­gam­ber ve ve­li­le­rin) ruh­la­rı en yü­ce ma­kam­la­ra yük­sel­til­se de, on­lar için bu âlem­de de­ği­şik şe­kil­ler­de gö­rün­me kuv­ve­ti var­dır.

EZAN VE KâMETiN FAZÎLETi

Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kişi boş bir arazide bulunduğunda namaz yaklaşırsa abdest alsın, su bulamazsa teyemmüm etsin.

Eğer kāmet getirirse iki meleği onunla beraber namaza durur. 

Eğer hem ezan okur, hem de kāmet getirirse, Allâh’ın, iki ucu görülmeyecek kadar çok (melek) orduları onun arkasında namaz kılar.” (Abdürrezzâk, el-Musannef, no:1955, 1/520; Taberânî, el-Mu‛cemü’l-Kebîr, no:6120, 6/249; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, Ezan:25, no:2, 1/248)
EN TEMiZ YER
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Her kim bir yerde ezan ve kāmetle namaz kılarsa, arkasında meleklerden öyle bir saf da kılar ki iki ucu gözükmez.” (el-Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, 2/559) Hazreti Ali (Radıyallâhu Anh)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Her hangi bir kimse tenhâ bir arazide yolculuğa çıkarsa, gözüyle sağa sola bakarak namaz için yer beğensin. 
Yerlerin en yumuşak ve en temiz olanını seçsin, çünkü yer parçaları Müslüman kişinin kendisinde namaz kılmasına rağbet eder.

4 MiLYON MELEK

Her bir toprak parçası Allâh-u Te‛âlâ’nın kendisinde zikredilmesini sever. O kişi dilerse ezan okur, isterse (ezan okumaksızın sadece) kāmet eder.” (Abdürrezzâk, el-Musannef, no:1950, 1/509; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, Ezan:25, no:1, 1/248)
Abdullâh ibni Ömer (Radıyallâhu Anhümâ)nın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Bir kimse boş bir arazide bulunduğu vakit, ezan okuyup kāmet getirerek namaz kılarsa onunla beraber dört bin yahut dört milyon melek namaz kılar.” (Abdürrezzâk, el-Musannef, no: 1951, 1/510)
(Ahmet Mahmut Ünlü, Ezan-ı Muhammedi Risalesi, sh:106-110)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi