Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Kürtaj cahiliye adetidir

Kürtaj cahiliye adetidir

Anne karnında 120 günlük çocuğa ruh üfleniyor. Bu çocuğu aldırmak çocuğu katletmek demektir. Çocukta bir takım hastalıklar dahi olsa bu bir imtihandır. Allah senin istediğin gibi vermedi diye çocuğu öldüremezsin.

Kürtaj, çocuk oluştuktan sonra aldırmak demek. Çocuk oluştuktan sonra aldırmak haramdır. Caiz değildir, çocukları diri diri gömmeye benzeyen bir cahiliye âdetidir. Çocuk aldırılmaz.

DOKTORLAR YANLIŞ KONUŞUYORLAR

Bu aralar doktorlarda moda olmuş. Bilmem ne hastalıkları çıkartmışlar. Zihinsel bilmem ne… “Senin çocuğunda şu görülüyor, bu görülüyor” diyerek 3-5 aylık bebeğe özürlü olacak demeye başlıyorlar.

Bu doktorlar kesinlikle yalan, yanlış konuşuyorlar. Böyle bir veri meri tespiti yok. 

Ben böyle tespit ettikleri, insanları çocuklarını aldırmaya teşvik ettikleri birçok çocuğun doğduğunu ve sapsağlam büyüdüğünü gördüm. Bizzat gördüm. Allah’tan bize geldiler de “Aldırmayın çocuğu. Bu bir imtihandır. Çocuk canlanmış, artık ruh üf lenmiş.” dedik. 120 günlükken çocuğa ruh üfleniyor. Canlanmış bir çocuğu sen nasıl katledersin?! Katil olursun! Kürtaj kesinlikle yasaktır. 

BUNDA İMTİHAN VAR

Bu Allah’ın izniyle doğurulacak ve büyütülecektir. Tabi bazı imtihanlar olabilir. Bir parmağı yok diye çocuğu mu öldüreceğiz?! Kolsuz diye çocuğu mu öldüreceğiz?! Çocuk ayaksız diye katil mi olacağız?! Olabilir, Mevla her türlü yaratabilir. Bunda imtihanlar vardır. Sen ona bakacaksın, sevap alacaksın. O da kazanacak sen de kazanacaksın. Böyle bir şey olabilir mi?! Sen sipariş üzerine mi Allah’tan çocuk istiyorsun. Mevla istediğini verir. Senin istediğini vermez. Dolayısıyla kürtaj haramdır.

O ÇOCUK DOĞACAKTIR

Allah’ın yaratacaklarının hepsi dünyaya gelecektir. Kontrol etsen de gelecektir. Korunsan da gelecektir. Korunmasan da gelecektir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki “Suyunu bir kayanın üzerine bıraksan, o sudan Allah çocuk halk etmeyi murat ettiyse, ezelde yarattıysa ve ilmi ezelisinde bildiyse, o çocuk dünyaya gelecektir.” Nasıl, ne alakası var dersen senin anlayacağın işler değil onlar! Bir yere suyunu bırakıyorsun, üzerine biri oturuyor. 

Bu şekilde hamilelikler yaşandı dünyada. O suyun başka bir rahme ilişkisiz denk gelme suretiyle çocuk olabiliyor. 

DOĞUM KONTROLÜ CAİZDİR

Doğum kontrolüne izin var mı derseniz, cevaz vardır. Azil değdiğimiz şey korunmadır. Bu caizdir. Sahabeyi kiram “Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem)e vahiy gelirken biz azil yapardık.” diyor. Yani bu ne demektir? “Vahiy bizi engellemedi.”

Ama tabi burada eşlerin birbirlerinde hakları vardır. Faydalanma hakları vardır. Buna da riayet etmek lazım. Ona göre korunma yapabilirsiniz. Buna cevaz verilebilir. Veyahut hamile kalınmamak için haplar kullanılabiliyor. Hapların içerisinde dini açıdan haram bir madde yoksa-alkol, domuz içerikli madde- sırf korunmak için bu hapı almak caizdir. Buna da fetva veriyoruz. 

KISIRLAŞTIRMAK CAİZ DEĞİL

Rahmi bağlatmak caiz değildir. Bağlatmak kısırlık demektir. Kısırlaştırma da sonradan geri dönüşü olmayan, çocuk istesen de yapamayacağın durumlar meydana gelir. Dolayısıyla kısırlaştırmak asla caiz değildir. Rasûlüllâh (Sal­lâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Kısırlaştıran ve kısırlaştırılan bizden değildir.” buyurmuştur. Erkek de kısırlaştırma söz konusudur, hadım etme anlamında. Bunu yapan doktorunda işleminde haramlık olur. Dolayısıyla bu caiz değildir. 
ZARURET OLMADIKÇA!
Ama geçici bir şey takıyorlar. Sonra istediğin zaman çıkarılabiliyor. Buna da zaruret olmadıkça tevessül etmemek gerekiyor. Çünkü bu işlemi yaparken avret yerinin açılması gerekiyor. Kadın doktora da yaptırsan onun da zaruret olmadıkça avret yerine bakması caiz değildir. Şimdi burada azil, hap veya başka yolla korunmak mümkün iken bunu yaptırmak uygun değil. Bir kereliğine bile olsa bir kadına zaruretsiz avret yerini açmak caiz değildir. Ama hayati bir mesele, ölüm kalım meselesi olabilir. Doktorlar “Doğurmaman lazım.” der. 

Korunması gerekir. Hap falan da fayda etmiyordur. Böyle durumlar olursa, kısırlaştırma olmadığı sürece, istediği zaman alınıp yeniden hamile kalma imkânı sağladığı sürece buna da cevaz verilir. 

BU KUŞUN BAŞINI AL

Bir kere zikir meclisinin üzerinde kırlangıç uçup, orada bulunanları sesi ile meşgul etti. Abdülkādir Geylânî (Kuddise Sirruhû): “Ey rüzgâr, bu kuşun başını al” buyurdu. Böyle buyurması ile beraber, kuşun yere düşmesi bir oldu. Ama başı bedeninde değil, başka yere düşmüştü. Bunun üzerine Şeyh Hazretleri kürsîden inip, o kırlangıcı eliyle aldı. Diğer eliyle de üzerini okşadı ve Besmele okudu. o anda kuş hemen dirildi ve uçtu. (Ahmet Mahmut Ünlü, Abdülkādir Geylânî (Kuddise Sirruhû)ya Ait Fazîletli Kırk Salevât-ı Şerîfe’nin Metni ve Tercemesi, sh:29)

BEDENi NURLANDIRAN iSM-i ŞERiF

ismi-serif-001.jpg

“Ey her şeyin nûru(nu temin edeni) ve hidayet (eden)i! Sen karanlıkları nûrunla yar(ıp aydınlat)ansın. Yâ Nûr!” Her kim bu ism-i şerîfi her gün bin yüz on bir (1111) kere zikretmeye devam ederse, bu ism-i şerîfin bereketiyle o kişinin zâhiri (bedeni) ve bâtını (kalbi) nurlanır. Bu ism-i şerîf birçok nurları ve sırları açığa çıkartan bir ism-i şeriftir. Havas ilminin ehli bu ism-i şerîfe “Münevvir (nurlandırıcı)” ismini vermişlerdir. 

(Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:114; Ayasofya, no:3358, verak:149; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:13; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:21; Ahmet Mahmut Ünlü, Erba‘în-i İdrîsiyye, sh:200)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi