Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Altın hesabının caizliği şarta bağlı

Altın hesabının caizliği şarta bağlı

Sarf ak­di­nin ger­çek­leş­me­si için al­tı­nın tes­lim ve te­sel­lü­mü­nün ya­pıl­dı­ğı yer­de bi­ri sa­tı­cı, di­ğe­ri alı­cı ol­mak üze­re mut­la­ka en az iki ki­şi ol­ma­lı­dır. 

Ya­şa­dı­ğı­mız bu dö­nem­de hız­la ge­li­şen pi­ya­sa sü­rek­li ola­rak ye­ni ti­ca­ri uy­gu­la­ma­la­rı gün­de­me ge­tir­mek­te­dir. 

Di­ni du­yar­lı­lı­ğı olan Müs­lü­man kar­deş­le­ri­miz do­ğal ola­rak bu uy­gu­la­ma­la­rın din­le­ri­ne uy­gun olup ol­ma­dı­ğı nok­ta­sın­da araş­tır­ma yap­mak­ta ve yet­ki­li ki­şi­le­re mü­ra­ca­at et­mek­te­dir­ler. 

Bu ti­ca­rî iş­lem­ler­den bi­ri de fi­nans ku­rum­la­rı­nın ya­kın za­man­da dev­re­ye sok­tuk­la­rı al­tın he­sa­bı di­ye ta­bir edi­len uy­gu­la­ma­dır. Bu uy­gu­la­ma­nın içe­ri­ği­nin ne ol­du­ğu ve di­ni­miz­de be­yan edi­len akit tür­le­rin­den han­gi­siy­le ör­tü­şüp ör­tüş­me­di­ği açık bir şe­kil­de or­ta­ya ko­nul­ma­lı­dır. As­lın­da uy­gu­la­ma­ya ko­nu­la­cak olan ye­ni ti­ca­ri iş­lem­le­rin her bi­ri­nin ön­ce­lik­le di­ni­mi­ze uy­gun­lu­ğu araş­tı­rıl­ma­lı­dır. Araş­tır­ma ya­pa­cak olan ilim adam­la­rı­nın he­de­fi ise mut­la­ka bir yol bu­lup iş­le­min ce­va­zı­na git­mek de­ğil, di­ni ku­ral­la­ra uy­gun olup ol­ma­dı­ğı­nı tes­pit yö­nün­de ol­ma­lı­dır.

SARF AK­Dİ FARK­LI­DIR

“Al­tın he­sa­bı­” di­ye ta­bir edi­len me­se­le kı­sa­ca şöy­le uy­gu­lan­mak­ta­dır; ban­ka­nın ka­sa­sın­da bel­li bir mik­tar al­tın bu­lu­nur. Bu ka­sa is­ter mer­kez­de ol­sun is­ter şu­be­de ol­sun fark et­mez. 

Ban­ka, ki­şi­ye ya­tır­dı­ğı pa­ra­ya denk dü­şen mik­tar­da­ki al­tı­nı ya he­men tes­lim eder ya­hut onun 

adı­na açı­lan he­sa­ba kay­de­der. 

Ki­şi is­te­di­ği za­man gi­dip biz­zat al­tı­nı ya da mu­ka­bi­li Türk li­ra­sı­nı ve­ya baş­ka pa­ra bi­ri­mi­ni boz­du­ra­rak alır. Fı­kıh ki­tap­la­rı­mız­da alış­ve­riş ko­nu­su, muh­te­lif açı­lar­dan ele alı­na­rak fark­lı kı­sım­lar or­ta­ya ko­nul­muş­tur. Bu kı­sım­lar­dan bi­ri de pa­ra, al­tın ve­ya gü­müş­ten her­han­gi bi­ri­ni di­ğe­riy­le ta­kas et­me an­la­mı­na ge­len sarf ak­di­dir. 

Baş­ta sün­net ol­mak üze­re tüm kay­nak­la­rı­mız­da sarf ak­di di­ğer alış­ve­riş akit­le­rin­den fark­lı tu­tul­muş­tur. Bu­na bi­na­en sarf ak­din­de, di­ğer akit­ler için ge­rek­li gö­rül­me­yen ba­zı şart­lar­dan bah­se­dil­miş­tir. 

Zi­ra Ku­r’­ân-ı Ke­rî­m’­in açık nas­sıy­la ha­ram kı­lı­nan fa­iz, in­san­lar ara­sın­da en çok, sarf ak­diy­le va­ki ol­muş ve ol­mak­ta­dır. 

Bu ay­nı za­man­da sarf ak­di­ne ait akit­le­rin her han­gi bir fe­sa­da ve mah­zu­ra yol aç­ma­ya­cak şe­kil­de dü­zen­len­di­ği an­la­mı­na gel­mek­te­dir.

AK­DİN İKİ ŞAR­TI

Sarf ak­di­nin en te­mel ka­ide­le­rin­den bi­ri de ne­be­vî tâ­li­min “Ye­den-bi-ye­d” şek­lin­de ifa­de et­ti­ği te­ka­buz şar­tı­dır.  Kar­şı­lık­lı ivaz içe­ren alış­ve­riş akit­le­rin­de ak­de ko­nu iki şey var­dır: Bi­rin­ci­si; sa­tı­cı ta­ra­fın­dan sa­tıl­mak, müş­te­ri ta­ra­fın­dan sa­tın alın­mak is­te­nen nes­ne ki bu­na fı­kıh di­liy­le me­bî­‛ di­yo­ruz.

İkin­ci­si; bu me­bî­‛in mu­ka­bi­lin­de ve­ri­le­cek olan şey ki bu da pa­ra, al­tın, gü­müş ve­ya ye­ri­ne gö­re sa­ir mis­lî mal­lar­dır. 

Bu­na da fı­kıh ifa­de­siy­le se­men di­yo­ruz. Bur­hâ­nüd­dîn Ali ib­ni Ebî Bekr el-Mer- ğî­nâ­nî (Ra­hi­me­hul­lâh) “el-Hi­dâ­ye­” isim­li ese­rin­de şöy­le ifa­de et­miş­tir:

“Tüm alış­ve­riş tür­le­rin­de, me­bî­‛in (sa­tı­lan nes­ne­nin) tâ­yin edil­miş (be­lir­len­miş) ol­ma­sı ye­ter­li gö­rül­müş, ak­din sıh­ha­ti için ay­rı­ca kabz şar­tı aran­ma­mış­tır.”

Me­bî­‛in tâ­yi­ni ya­ni be­lir­len­me­si -sarf ak­di­nin dı­şın­da- işa­ret et­mek sû­re­tiy­le ola­bi­le­ce­ği gi­bi va­sıf­la­rı­nı be­yan et­mek­le de ger­çek­le­şir. Bu du­rum­da me­bî­i kab­zet­mek, sa­tı­şa ma­hal olan nes­ne­de ta­sar­ruf ede­bil­mek için şart ko­şul­muş­tur.

Me­bî­de ger­çek­leş­me­si ge­re­ken kabz ise ha­ki­ki ola­bi­le­ce­ği gi­bi hük­mî de ola­bi­lir. 

Hük­mî kabz; me­bî­i kab­zet­me­ye mâ­ni tüm en­gel­le­rin ber­ta­raf edil­me­si­dir ki fı­kıh di­liy­le bu­na tah­li­ye de­nir. 

TE­KA­BUZ ŞART

Sarf ak­din­de ise ak­de ko­nu olan şey bir iti­bar­la me­bî, di­ğer bir iti­bar­la se­men­dir. Ya­ni sa­tı­lan şey di­ğer eş­ya­yı sa­tın al­ma­da kul­la­nı­lan be­de­lin ta ken­di­si­dir. 

Me­bî­de tâ­yin (sa­tı­lan şe­yin be­lir­li ol­ma­sı) ak­din sıh­ha­ti için şart ol­du­ğun­dan bu akit­te de tâ­yin ge­rek­li gö­rül­müş­tür. 

Şu ka­dar var ki; bu­ra­da ya­ni sarf ak­din­de bir yö­nüy­le me­bî ola­rak de­ğer­len­di­ri­len şey işa­ret et­mek­le ve­ya va­sıf­la­rı­nı be­yan et­mek­le tâ­yin edil­miş ola­ma­ya­ca­ğın­dan te­ka­buz şart ko­şul­muş­tur. 

Ay­nı za­man­da bu­nun hük­mî de­ğil ha­ki­ki kabz ol­ma­sı da ay­rı bir şart­tır. Bun­dan do­la­yı da ta­raf­la­rın bir­bir­le­rin­den be­de­nen ay­rıl­ma­dan te­ka­buz iş­le­mi­ni ger­çek­leş­tir­me­le­ri sarf ak­di­nin sıh­ha­ti için şart ko­şul­muş­tur. Bu­ra­ya ka­dar olan bö­lüm­de âlim­le­ri­miz ara­sın­da ih­ti­laf ol­ma­dı­ğı gi­bi muâ­sır ilim adam­la­rı ara­sın­da da ih­ti­laf söz ko­nu­su de­ğil­dir. 

"Ku­r’­ân-ı Ke­rî­m’­in açık nas­sıy­la ha­ram kı­lı­nan fa­iz, in­san­lar ara­sın­da en çok, sarf ak­diy­le va­ki ol­muş ve ol­mak­ta­dır." 

YE­Ni BiR ME­SE­LE

İh­ti­laf edi­len me­se­le ise fı­kıh ki­tap­la­rı­mı­zın sarf ba­his­le­rin­de mez­kûr olan kab­zın bir di­ğer ifa­dey­le ha­kik-i kab­zın gü­nü­müz şart­la­rın­da fark­lı olup-ola­ma­ya­ca­ğı­dır.  Ya­ni “Ban­ka he­sa­bı­na pa­ra­nın nak­le­dil­me­si ha­ki­ki kabz ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir mi, de­ğer­len­di­ri­le­mez mi?” me­se­le­si­dir.

Ön­ce­lik­le şu­nu ifa­de et­mek is­te­riz ki, bu ko­nu kla­sik fı­kıh kay­nak­la­rı­mız­da be­yan edil­miş ol­ma­dı­ğın­dan, ilim adam­la­rı me­se­le­nin hük­mü­nü is­tin­bat ede­bil­mek için fark­lı ba­kış­lar ne­ti­ce­sin­de fark­lı so­nuç­la­ra var­mış­lar­dır.

Şu­ra­sı mu­hak­kak ki bu me­se­le gü­nü­müz ih­ti­yaç­la­rı­nın do­ğur­du­ğu ye­ni bir me­se­le­dir. Bu yüz­den muâ­sır âlim­ler bu hu­sus­ta kay­nak­la­ra da­yan­mak­tan öte, kay­nak­la­rı yo­rum­la­ma sû­re­tiy­le hük­mü el­de et­me­ye ça­lış­mış­lar­dır. 

Kay­nak­la­rın yo­rum­lan­ma­sı ne­ti­ce­sin­de fark­lı gö­rüş­le­rin or­ta­ya çık­ma­sı ise son de­re­ce do­ğal­dır.

KAB­LE­’L-KABZ TA­SAR­RUF CA­İZ­DİR

Ban­ka he­sa­bı­na pa­ra­nın nak­li­ni kabz ola­rak de­ğer­len­di­ren­le­rin ge­rek­çe­le­rin­den bi­ri şu­dur; kabz, ki­şi­ye kab­zet­ti­ği şey­de ta­sar­ruf yet­ki­si ver­mek­te­dir.

Bu­na bi­na­en müş­te­ri ban­ka he­sa­bın­da bu­lu­nan pa­ra­sı­nı di­le­di­ği za­man çe­ke­bil­mek­te ya da nak­le­de­bil­mek­te­dir. 

Şu hal­de he­sa­ba ka­yıt, ki­şi­ye ta­sar­ruf yet­ki­si sağ­la­dı­ğı­na gö­re kabz ka­bul edil­me­li­dir.

Biz, kab­zın ki­şi­ye ta­sar­ruf yet­ki­si ver­di­ği­ni ka­bul edi­yo­ruz. An­cak ki­şi­nin ta­sar­ru­fa yet­ki­li ol­ma­sı­nın, kabz an­la­mı­na ge­le­ce­ği­ni ka­bul et­mi­yo­ruz. Zi­ra eh­lin­ce de ma­lum ol­du­ğu üze­re sarf ba­bı­nın dı­şın­da se­men­de kab­le­’l-kabz (ka­bız­dan ön­ce) ta­sar­ruf ca­iz­dir. 

Hâl­bu­ki bu ta­sar­ruf yet­ki­si, ki­şi için se­me­ni kab­zet­mek ola­rak ka­bul edil­me­miş­tir. 

Bu­nu te­mel­len­dir­me adı­na baş­ta ha­dîs-i şe­rif­ler ol­mak üze­re fı­kıh kay­nak­la­rı­mız da bu­na şe­ha­det et­mek­te­dir. 

İKİ ŞE­KİL­DE İN­CE­LEN­ME­Lİ

An­cak biz­ler bu­ra­da, ay­kı­rı fi­kir sa­hip­le­ri­nin gö­rüş­le­ri­ne red­di­ye yap­mak­tan öte top­lum­da ih­ti­yaç ha­li­ni al­mış olan bu me­se­le­nin ka­na­ati­miz­ce sa­hih bir mah­mi­le otur­tul­ma­sı­na ça­lış­mak­ta­yız. Bu­na gö­re al­tın he­sa­bı­nı iki ay­rı şe­kil­de ele alıp in­ce­le­mek du­ru­mun­da­yız:

1) Yük­lü ol­ma­yan al­tın alım­la­rın­da müş­te­ri al­tı­nı bi­za­ti­hi eli­ne al­ma­lı­dır. Da­ha son­ra yap­mak is­te­di­ği meş­rû ta­sar­ru­fu di­le­di­ği şe­kil­de ya­par.

2) Müş­te­ri­nin bu­lun­muş ol­du­ğu mec­lis­te bi­za­ti­hi al­tı­nı kab­zet­me­si­nin müm­kün ola­ma­ya­ca­ğı de­re­ce­de­ki yük­lü alım­lar­da ise ve­kâ­let iş­le­mi dev­re­ye so­kul­ma­lı­dır. An­cak bu öy­le bir şe­kil­de ya­pıl­ma­lı­dır ki mü­vek­kil ve­re­ce­ği ve­kâ­let­ten ha­ber­dar ol­ma­lı­dır. Söz ge­li­mi yük­lü mik­tar­da al­tın ala­cak ki­şi, ken­di­si­ni akit­te mü­ba­şir zan­ne­de­rek söz­leş­me kâ­ğı­dı­nı im­za­la­yan de­ğil, im­za­la­dı­ğı kâ­ğıt­la adı­na al­tı­nı sa­tın ala­cak olan ki­şi­ye ve­kâ­let ver­di­ği­nin bi­lin­cin­de olan ki­şi ol­ma­lı­dır. Do­la­yı­sıy­la ken­di­si­ne ve­kâ­let ve­ri­len ve­kil, al­tı­nı sa­tın al­ma­dan ön­ce ile­ti­şim va­sı­ta­la­rın­dan her­han­gi bi­riy­le mut­la­ka ha­ber­dar edil­me­li­dir.

Ak­din ger­çek­leş­me­si için al­tı­nın tes­lim ve te­sel­lü­mü­nün ya­pıl­dı­ğı yer­de bi­ri sa­tı­cı, di­ğe­ri alı­cı ol­mak üze­re mut­la­ka en az iki ki­şi ol­ma­lı­dır. Bu yüz­den fi­nans ku­ru­mu­nun, al­tın bor­sa­sın­da sa­tış ela­ma­nı­nın dı­şın­da müş­te­ri adı­na al­tı­nı alıp bel­li yer­le­re ya­tı­ra­cak bir ve­ki­li akit mec­li­sin­de bu­lun­dur­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

VEKALET VERİLİR

Fi­nans ku­ru­mu­na al­tın al­mak için ge­len müş­te­ri, bu iş için özel bö­lüm­ler­de bu­lu­nan al­tın bor­sa­sın­da­ki ya­ni fi­zi­ki al­tın­la­rın bu­lun­du­ğu ma­hal­de­ki ki­şi­ye ha­ber­leş­me va­sı­ta­la­rın­dan bi­riy­le: “Bi­raz­dan ha­vâ­le yo­luy­la gön­de­re­ce­ğim meb­lağ ile be­nim adı­ma şu ka­dar al­tı­nı alıp kab­ze­der­sin ve ala­ca­ğın al­tı­nı şu nu­ma­ra­lı he­sa­ba ya­tı­rır­sı­n” di­ye ve­kâ­let ve­rir.

Bu­nun aka­bin­de bu­lun­du­ğu şu­be­den, ku­rum ta­ra­fın­dan sa­tı­şa yet­ki­li olan ki­şi­ye pa­ra­yı ha­vâ­le eder. Müş­te­ri­nin ve­ki­li olan ki­şi, ala­cak­lı ol­du­ğu meb­lağ ile ken­di­sin­den is­te­ni­len al­tı­nı sa­tın alır ve kab­ze­der.

İŞLEM CAİZ OLUR

Bu şe­kil­de fi­nans ku­ru­mu­nun ve­ki­li ile müş­te­ri­nin ve­ki­li fi­zi­ki al­tın­la­rın bu­lun­muş ol­du­ğu ma­hal (yer)de alış­ve­riş iş­le­mi­ni ic­ra et­miş olur­lar. 

Fi­nans ku­ru­mu ve müş­te­ri an­lat­tı­ğı­mız şe­kil­de alış­ve­riş­le­ri­ni ic­ra ede­cek olur­lar­sa bu iş­lem ya­ni ku­rum­dan al­tın al­ma iş­le­mi ca­iz olur. 

An­cak ca­iz gö­rü­len bu iş­lem, ku­ru­mun di­ğer iş­lem­le­ri­nin de ca­iz ol­du­ğu an­la­mı­na gel­me­mek­te­dir. 

Di­ğer iş­lem­le­rin her bi­ri müs­ta­kil bi­rer me­se­le ol­du­ğun­dan ay­rı­ca ele alın­ma­lı­dır. Biz bu­ra­da, so­ru­lan tek bir me­se­le ile il­gi­li iş­le­min ca­iz ola­bi­le­ce­ği bir yo­lu gös­ter­miş ol­duk.

basliksiz-57.gif

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi