Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Caferilik hak mezheb değildir

Caferilik hak mezheb değildir

Bir acem palavrası tutturmuşlar gidiyor. Caferilik Hanefi’ye en yakın mezheb diye yutturmaya çalışıyorlar. Bu kadar cahillik olmaz. Allah bunun mazeretini kabul etmez.  

Bu kadar cehaletin mazereti olmaz. Bu kadar bilgisizliğe Allah mazeret kabul etmez. Öğreneceksiniz! Sürekli Şia-i şeniayı anlatıyoruz. Caferiliği Şialık zannetmeyenler var. Demek ki ilim eksikliği var. Kültürsüzlük var. Bu çok ayıp bir şey. Caferi de Şia’nın içindedir. Bunu “Caferi Hanefi’ye en yakındır” diyerek yutturmaya çalışıyorlar. Böyle bir acem palavrası var. Bu da biz de maalesef tutmuş vaziyette. Hanefi’ye en yakın Caferilikmiş! 

İRAN’IN RESMİ MEZHEBİ

Hâlbuki Caferilik Humeyni’nin mezhebidir. İran’ın da resmi mezhebidir. Ve Kur’an-ı Kerim’e eksik demekten tut, Ebu Bekir’e, Ömer’e lanet okumaya kadar bir sürü yanlışları var. 
Ebu Lülü denen Hazreti Ömer’i şehit eden dinsiz, kitapsız mecusinin türbesinin içindeki sandukayı som altından yapmışlar. 

MEDET BEKLİYORLAR

Geçenlerde bana bir video izletildi. Videoda bunlar Ebu Lülü’den medet bekliyorlar. Hazreti Ömer’i şehit ettiği için senede bir kere kabrine toplanıp hac gibi ziyaret yapıyorlar. O zındığın başı imansız, mecusi Ebu Lülü Medine’de gebertildi. Ama bunlar anıt mezar yapmışlar. Mecusinin kabrinde tavaf yapıyorlar ve izdihamla birlikte medet istiyorlar. Siz ne zannediyorsunuz ya! 

GÜVENDİĞİNİZ ÂLİMLERE SORUN

Samimi söylüyorum biz bildiklerimizin çoğunu anlatmıyoruz. Daha da büyük olaylar var. Onun içindir sizi uyarıyorum. O eski kafalar kendine gelsin. Ehlisünnet’e dönsünler. Bu hamlıkla vatana, millete hizmet edilemez. Hizmet derken hezimete döner. Ve ondan sonra da Allah yardımını çeker. Mevla yardımını çektiği zaman da seni kim tutarsa tutsun artık ayağa kaldıramaz. Ben uyarılarımı yine yapıyorum. Ondan sonra “Biz niye bir yere gelemiyoruz? Biz niye toparlanamıyoruz? Biz niye ilerleyemiyoruz?” İlerleyemezsin! Sen Peygamberinin sahabesine söven adamları hala seversen, Allah sana yardım etmez. 

Vehhabi meselesi, Şia meselesi hepsi hakkında uyarıyoruz. Hiç mi bir şey dinlemiyorsun, okumuyorsun? Hadi beni çoluk çocuk kabul ediyorsunuz. Güvendiğiniz âlimleriniz var yaşlı başlı onlara gidin müracaat edin. Gidin sorun bakalım Şia’nın durumu nedir? Türkiye bir sürü Ehlisünnet âlimler var.  Erbakan Hoca’nın, ondan sonra gelenlerin tabi oldukları zatlar var. Emin Saraç hoca gibi âlimler var. Allah selamet versin. Yaşına rağmen hoca efendinin hafızası yerinde. Gidip Fatih Camii’nde dersler veriyor. Bunlar Zâhid el-Kevserî’den icazetli insanlar. Bunlar Ali Haydar Efendi’den ders okumuş insanlar. Yani “Siz tarikatçısınız, şusunuz, busunuz” diyor kabul etmiyorsanız bizi zahiri âlimlere gidin sorun. Şia’nın durumunu sorun. Bu adamlar Allah için size cevabını verir sorun yani. Memlekette hakemlik yapacak âlim kalmadı değil. 

ORDiNARYÜS PROFESÖR OLURUM!

Sen niye İslamoğlu’nda, Karaman’da takılıp kalıyorsun?! Ehlisünnet adam Enver Baytan Hocaefendi var. Akit gazetesi Enver Baytan’ı her olayda manşet yapıp onun fetvalarını veriyor. Sonra iç sayfalarda, köşe yazılarında birçok İrancı, Şii bozuntusu yorumlar yapıyordu. 

DİPLOMASI YOKSA...

Tabi Suriye olayından sonra demiyorum. Evvelce yapıyorlardı. Belki Suriye olayından sonra da vardır, bilmiyorum. Ama şen manşet yaptığın Enver Baytan Hoca’ya niye sormuyorsun bu Şia’yı?!
Cevat Akşit hoca var. Ehlisünnet âlim yok değil yani! “Diploması yoksa İmam-ı Azam olsa kabul etmiyorum” diyorsanız İlahiyattan da bulurum. Böyle bir düşüncede olabilir, diyebilirsiniz yani. Ben size diplomalı da bulacağım. Hem de öyle Azerbaycan’dan 2000 Dolara profesörlük almış değil. Var ya bir tane antika, kasket takmış. Onu demiyorum. 2000 Dolara ben Ordinaryüs Profesör olurum o zaman.

BORAZAN GİBİ DIR DIR...

Gerçekten hak etmiş, mastırı, doktorası olan adam bulurum. Ehlisünnette her türlü adam var. Bir Cübbeli Hoca kaldı da borazan gibi dır dır konuşmuyor yani. Benim biraz süsleme, hitabet sanatım falan var. Körler sağırlar birbirini ağırlar. Benim gibi adamı siz dinlersiniz işte. Kalitemiz düşük yani benim de sizin de. 

Adamın biri “Cübbeli’yi Karaman ile niye karşılaştırıyorsunuz. Cübbeli sofidir” dedi ya. Yine maşallah zındık demedi en azından. Teşekkür ederim sofi dediği için. Keşke sofi olabilsek. Sofilik büyük iş. Ama biz de kariyer yok, kalite yok, diploma yok!

SAKALIN TARANMASI SÜNNETTiR

Enes (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre, “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başını yağlamayı ve sakalını taramayı çok yapardı.” (Mişkâtül Mesabih, libas:4445, Aliyyül Karî, Mirkatül mefâtih:8/226)

Aişe (Radıyallahu Anh) şöyle buyurmuştur: “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) seferde de hazer (yolculukta da evinde) de de beş şeyi terketmezdi. Bunlar: Ayna, sürmedanlık, tarak, yağ şişesi ve misvak’tır.” (Aliyyül Kârî, Mirkâtül mefâtih: 8/226)

Nüzhetül Mecaliste zikredilmiştir ki, Übeyy ibni Ka’b (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğinde göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  şöyle buyurmuştur: “Başını ve sakalını her gece tarayan çeşitli belâlardan kurtulur ve ömrü ziyade olur.” (Süyûtî, El Havî lil fetâvâ: 2/94)

Hazreti Ali (Radıyallahu Anh)’dan rivayetle Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  şöyle buyurmuştur: FAKİRLİĞİ GİDERİR “Taranmaya devam edin çünkü o, fakirliği giderir, her sabah sakalını tarayana o (tarama) akşama kadar eman (güvence) olur. Çünkü sakal erkeklerin süsü ve yüzün güzelliğidir.” 
(Süyûtî, El Havî lil fetâvâ: 2/94)

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Kaşını tarayan kişi vebadan kurtulur.” (Süyûtî, el Havî lil fetâvâ 2/94)

Vehb (Radıyallahu Anh) buyurmuştur ki: Sakalını susuz tarayanın derdi artar, suyla tarayının sıkıntısı eksilir, Pazar günü tarayının neşesi artar, Pazartesi günü tarayanın Allah-u Tealâ dileğini yerine getirir, Salı günü tarayanın bolluğunu artırır, Çarşamba günü tarayının nimetini ziyade eder, Perşembe günü tarayanın hasenatı (sevapları) nı artırır, Cumartesi günü tarayanın da kalbini çirkinliklerden tertemiz eder. Ayakta tarayana borç biner, oturarak tarayandan biiznillah borç gider.” (Süyûtî, El Havî lil fetâvâ: 2/94, Nüzhetül Mecalis: 2/60)

Şunu da ifade edelim ki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  süslenmeye ve taranmaya çok düşkün olmayı da yasaklamıştır. Nitekim Abdullah ibni Muğaffel (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre, “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  (devamlı) taramayı yasaklamıştır, ancak bazı vakitlerde (müsaade etmiştir).” (Tirmizî, Libas:22, No.1756, 4/234, Ebu Davud, Tereccül:1, No.4159, 4/474, Neseî, Ziynet:7, No.5070, 8/507)

Humeyd ibni Abdirrahman buyurmuştur ki: Dört sene Ebu Hureyre gibi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  ile beraber olan bir sahabeye rastladığımda o: “Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  bizi her gün taramaktan nehyetti.” (Nesei, Ziynet: 6, No.5069, 8/507, Ebu Davud, Taharet:15, No.28, 1/54) dedi.

AŞIRI SÜSLENME!

Bu hadislerin şerhinde Aliyyül Karî (Rahimehullah)  buyurmuştur ki: Aslında sakalı her gün taramak yasak bir şey değildir velâkin burada nehyedilen, güzelliği ve süse aşırı düşkünlük sebebiyle insanın tembel ve gafil olması ve bu yüzden bir takım fuzuli işlere ve günahlara düşmesi ve yine bu sebeple fakirlik ve geçim darlığına müptelâ olmasıdır. İstenen, her işte kulun orta hâlli hareket etmesidir. Bundan dolayı Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) acemlerin âdeti olan aşırı süslenmeyi kerih görerek bütün işlerde orta gidilmesini tembih etmiştir. Ancak temizlik buna dâhil değildir.  Çünkü temizlik imandan olduğu için bunda titiz olmak teşvik edilen bir şeydir. 

KİRLİ ELBİSELER
Nitekim Cabir (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre, bir kere Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), üzerinde kirli elbiseler olan bir adam gördüğünde:
“Bu adam elbiselerini yıkayacak bir şey bulamadı mı?” diye sordu. (Ahmed ibni Hanbel, Müsned: No.14856, 5/136, İbni Abdil Berr, Temhid:2/52)

ALLAH ÇİRKİNLİĞİ SEVMEZ

Ebud Derda’ (Radıyallahu Anh) buyurmuştur ki: Bir kere Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bulunurken bize: “Şüphesiz ki siz, kardeşlerinizin yanına geliyorsunuz, o hâlde eşyalarınızı ve elbiselerinizi o kadar düzeltin ki, insanlar arasında, ben (yüzde veya vücudun çeşitli yerlerinde bulunan tabii leke) gibi (temizliğinizle tanınır bir hâlde) olun. Çünkü Allah çirkinliği ve kötülüğü sevmez.” buyurdu. (Ahmed ibni Hanbel, Müsned: No.17641, 6/195)

Editör:  Mesut  Ertanç- Sorularınız için:  [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
30 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi