Gül’ü yalnız bırakmayalım

Gül’ü yalnız bırakmayalım

Sözün kısası şu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tarihi bir adım attı.

‘Bir ziyaretle bu işler çözülmez, abartmayalım’ diyenleri ciddiye almayın.

Bu büyük bir adımdır. Cesarettir.

Desteklenmelidir, devam etmelidir.

Gül’ün bu ziyareti bir başka ülke ya da güç adına, emirle, talimatla yaptığını söylemekse büyük bir haksızlıktır.

Türkiye’ye yakışan bir devlet adamı kararlılığı ve öngörüsüyle hareket etmiş ve pekçok riski göze alarak Erivan’a gitmiştir.

Elbette tek başına siyasetin taşıyamayacağı kadar ağır bir yük/sorun var ortada.

Hep birlikte omuzlamak gerekiyor.

***

Abdullah Gül’ün aldığı risklere gelince.

Aklınıza can güvenliği filan gelmesin. Onlar işin gündelik yanı.

Önemli bir sorun var ortada.

Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyareti gündeme geldiği andan itibaren birileri fena halde huzursuzlanmaya başladı.

Daha açık ifade edelim.

Türkiye’nin Ermenilerle ilgili sorunlarını çözmesinden rahatsızlık duyan, bir bakıma bu sorunun varlığından memnun olan bazı çevreler var.

Ziyaret öncesinde üzerinde iyi çalışılmış bir yalan haber üretip gün boyu ‘son dakika’ diye ekrana taşıyanlar da aynı çevreler.

‘Orli katliamının sorumlusu Abdullah Gül’le birlikte protokolde yer alacak’ haberi, kuşkunuz olmasın ki öyle basit bir kurgu değil.

Türkiye’nin Ermeniler’le sorunlarını çözmesinden rahatsız olanlar, toplum hafızasındaki hassas bir konuyu kaşıyarak, Gül’ün Erivan ziyaretini gölgelemeye çalıştılar.

Kim bunlar?

Yıllardır Ermeni lobisinin mesela Amerika’daki faaliyetlerine karşı bizi ‘yalnız bırakmayan’ lobilerin sahipleri elbette.

***

Bugüne kadar ‘Ermeni kartı’nı bize karşı diledikleri gibi kullandılar.

İtiraf edelim ki tarihimizi bile büyük ölçüde onların istediği yönde okuduk.

Düşmanlıkları beslediler. Yüzyıllar boyu uyum içinde yaşayan iki topluluğun arasına kin ve ayrılık tohumları ektiler.

Bu coğrafyada inşa edilen ‘ulusalcı’ deli gömleği, bu öfkeyi daha da büyüttü.

Biliyorum, bu yazının ardından bana bildik suçlamalar, hakaretler gelecek.

Onlara peşinen şunu tavsiye ediyorum.

Tarihimizi, sanatımızı, kültür hayatımızı, mutfağımızı Ermeniler olmadan okumayı deneyin.

Bakalım başarabilecek misiniz?

Tarihinizi yüzyıldan ibaret sayanlardan değilseniz, başaramazsınız.

***

İşte bakın. Şam’a gitmek, Halep’te bir gün geçirmek, artık Urfa’ya, Antep’e gitmekten farksız.

Belki yeterli değil, ama Irak konusunda da önemli adımlar atıldı.

Sadece Türkmenlerin değil, oradaki tüm unsurların bize ne kadar yakın olabileceğini ilk kez farketmeye başladık.

Yüzyılın bir başka çirkin tezgahı olan ‘Bizi sırtımızdan vuran hain Araplar’ edebiyatı, yerini ürkek adımlarla da olsa yakınlığa terk ediyor.

Suriye’yi, Irak’ı, Arap dünyasını fark eden, Balkanları henüz hatırlayan Türkiye, Kafkaslar ayağı olmadan yapamaz.

Hele Ermeniler’le arasında icad edilmiş bu düşmanlığı aşmadan hiçbir yere varamaz.

Evet, yapılacak çok iş var. Aşılması gereken pekçok önyargı, her iki tarafta da yatıştırılması gereken büyük bir öfke var.

İşte bunun için Abdullah Gül yalnız bırakılmamalıdır.

Bu hamle sadece siyaseten değil, sahip olduğumuz tüm araçlarla, özellikle de entellektüel açıdan daha büyük bir cesaretle desteklenmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi