Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Müslümanların Bir Halifesi Olsa..

Müslümanların Bir Halifesi Olsa..

İnsanoğlu hayallerini gerçekleştirmek için çalışan bir mahlûk.

İslâm ıstılahında «emel, uzun emel» tâbirleri var.

Uzun emel kerih, çirkin ve hattâ haram… Hayallerimizin sınırları olmalı, makul hayaller olmalılar.
Müslüman isek, ki elhamdülillah bu fakir ve okurları öyledir uzun emelli olmamalı, bir ağaç gölgesindeki istirahat süresi gibi olan (hadîs-i şerîf) dünya hayatına lüzümundan fazla kıymet biçip, ebedi yaşayacakmışız gibi dünyevileşmemeliyiz.

Fakat benim bir uzun emelim var. Durun hemen kızmayın. Emelim günaha yelken açan türden değil. Uzunluğu da yaşımdan kaynaklanıyor. Gençlik yıllarımdan bu yana bir halifemiz olsun istiyorum.

60 yaşındayım ve tam 40 yıldır bu rü’yâ ile mest oluyor, hayali cihan değer «halifeli Türkiye»yi düşünüp elimden geldiği kadar çevreme de hakikate inkılâbını arzuladığım bu fikri yaymaya çalışıyorum.

Yazılarımda, konuşmalarımda, hattâ misafirlikte sözü döndürüp dolaştırıp buna getirdiğim çok olmuştur. Dünya Müslümanlarının bir halifesi var o da Türkiye’de..

Yazarlara, haberlere bakıyorum da, üstad Mehmet Şevket Eygi’den başka konuya alâka duyan neredeyse kalmadı. «Katoliklerin Roma Papası oluyor da, Müslümanların niçin Halifesi olmasın? Sefarad ve Aşkenaz Yahudilerin Başhahamları var da, Müslümanların niçin Halifesi yok? Anglikanların Canterbury Başpiskoposu var da, Müslümanların niçin İmam-ı Kebiri yok? Masonların Üstad-ı Âzamları… Tibet Budistlerinin Dalay Laması… Her dinin, her mezhebin, her cemaatin, her kurumun başı var da Müslümanların niçin olmasın? (…..) Resul-i Kibriya Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Yaşadığı devirdeki İmam’a biat etmeden ölen kimse, sanki cahiliyet ölümüyle ölmüş olur” buyurmaktadır.» (10.11.2014 tarihli ve «Ümmet Birliğini Bozanlar Haindir» başlıklı Millî Gazete yazısı)

Evet, neden konuşmuyoruz halifelik işini? Konuşmayı, yazmayı geçtik artık benim gibi delilerden başka hayalini kuran bile kalmadı mı?

“Tabu var, konuşamayız…” Ya öyle mi? Konuşma o zaman, sus. Hayallerini bozmak istemem ama dünya karışıyor ve İslâm âlemi böyle başsız devam ederse hezimet, izmihlal pek yakın!..
Ve şunu iyi bil ki, tabular senin korkularının yaşattığı heyulalar. Üstelik mukabilinde kurduğun ham hayaller de (çok özür dilerim ama) fevkalâde ahmakça.

Sen bir nevi «Alis Harikalar Diyarında» (Alice İn Wonderland) türündeki hayal âlemindesin. Dev tavşan seni yanına katmış, kraliçenin yanına götürüyor.. Muhafızları iskambil kâğıtları gibi. Karşılaştığın diğer mahlûkatı da tanıyorsun ama hem onlar seni tanımıyor, hem de senin onları tanıdığın irilik ve biçimde değiller..

Sonra uyanıyorsun, gerçek dünya “kâbus mu gördün?” diye soruyor. Sen farkında bile değilsin hayal kurduğunun ve kimseye gördüklerini anlatamıyor, anlattıklarına da inandıramıyorsun.. Hayatın böyle devam edip tükeniyor, bitiyor..

7 Ocak 2015 tarihinde çirkin karikatürleriyle İslâm dünyasını tahrik edip duran rezil Fransız Charlie Hebdo dergisi, 3 teröristin saldırısına uğradı. Batı haçlı ruhu depreşti. İslâmofobia «iyi saatte olsunlar» gibi zuhur etti yeniden. Papa cenapları olayın akabinde bir açıklama yaptı. Allah var, adam güzel de konuştu. Ummadığımız bir çıkışta bulundu..

Papa Francis "Düşünceyi ifade etmenin bazı sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda.." dedi.

Verdiği örnek de harikaydı.. "Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.."

Papa’nın bu aykırı beyanatı içimizdeki Charlie’cileri olduğu kadar Müslümanları da şok etmişti. O şaşkınlıkta kimse «keşke bizim de bir halifemiz olsaydı da, o da bir beyanat verip bu hadisenin İslâm ile alâkası olmadığını, saldırganların sıradan teröristler olduğunu söyleseydi» diye konuşmadı, yazmadı..

Dedik ya bizim tabularımız var.. Yıl 2015 hálâ korkuyoruz. 5816 nolu Demokles Kılıcı tepemizde sallanıyor!.. Babayiğit olmak lazım, konuşmak yazmak için. Bin yıllık öztürkçe yazımızı bir gecede yasak etmiş onu bile tenkid edemiyorsunuz hakkıyla.

Muhterem okurlarım, bizler birer İbrahim olmadan, ateşler gül bahçesi olsun istiyoruz. Yok öyle yağma. Sen İbrahim (a.s gibi) ol ki, ateşler de gül bahçesi olsun. Daha açıkça ve yüksek perdeden “Halifemi istiyorum” bile diyemiyorsun, beleşmi gülzar?

Yüce Allah iki cihan güneşi efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) bile çilesiz, zahmetsiz bir zafer nasib etmedi. «Sen İbrahim ol ki, ateşler de gül bahçesi olsun» başlıktaki (bu yazının bir nevi devamı mahiyetindeki) yazımız da inşa’allah yarın.. Bu fakiri beğendiyseniz okumakla kalmayın, okutun çevrenize. Selâm Allah dostlarına, hürmetler hepinize..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Ercan Bitikçioğlu Arşivi