Faruk Köse

Faruk Köse

Ceza hukukunda Şeriat hükümleri bugün kaldırıldı

Ceza hukukunda Şeriat hükümleri bugün kaldırıldı

Tarihte bugün neler oldu kaç kişi hatırlar? Elbette her şeyi hatırlamak imkânsız, ancak “müslümanlar, kendilerini çok yakından ilgilendiren ve etkileyen vakalar”ı hatırlıyor olmalı. Kaybettiklerini elde edene kadar mücadeleye devam etmek için de bunları aklından asla çıkarmamalı.

1 Mart 1926’da “Devleti İslam’dan kopararak Laikleştiren Kemalist Devrimler”in biri daha yasalaştı. 1889 tarihli “İtalyan Zanardelli Yasası” esas alınarak hazırlanan “Türk Ceza Kanunu” kabul edildi. Artık müslümanlara,Papalık merkezi İtalya’da uygulanan ceza yasası tatbik edilecekti.

Laf aramızda, “müslümanlara tatbik edilen yasaların Batı’dan kopya edilmesi veya esinlenilmesi”ne devam ediliyor. “AB mevzuatı”nın ülkemizdeki yerini ve değerini biliyoruz. Ceza Kanunu’nun son şekli olan “5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu” hazırlanırken de “Alman ceza doktrini”nden ve kanunundan esinlenildiği malûmunuz.

“Osmanlı hukuk sistemi”ndeki prensip, “çok hukukluluk”tu; insanlar dinlerine göre farklı hukuk kurallarına tâbî idi. “Laik-Kemalist devrim”le, ceza kanunu alanında da “dinine bakılmaksızın herkese aynı yasalar”ın uygulanmasına geçildi. Bunun için, ezici çoğunluğu teşkil eden müslümanları, azınlık olan “Hıristiyanların hukuku”na tâbî kılmaya karar verildi ve İtalyan Ceza Kanunu kopyalanıp müslüman topluma dayatıldı. Böylece, “Lozan Antlaşması” ile yükümlenilen bir husus daha fiiliyata geçiriliyordu.

Asıl niyet, her şeyde olduğu gibi “hukuk alanında da İslam’dan uzaklaşma”ydı ve bunun için “sert yaptırımlar” getiriliyordu. Artık “Laik-Kemalist devrimler”in tutmasını ve uygulanmasını sağlayacak olan Ceza Kanunu devreye giriyordu. Nitekim İtalya’dan kopya edilen Ceza Kanunu 1 Mart 1926’da TBMM’nde görüşülürken, zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt bunu açıkça şöyle ifade ediyordu:

“İnkılâbın ve Cumhuriyetin vazettiği esaslar, prensipler ve vücuda getirdiği eserler, başka bir tabirle inkılabın davası, ....halihazırdaki ceza kanunumuzda kâfi derecede müeyyidelerle takviye edilmiş değildir.... Ceza Kanunu bu maksatla hazırlanmıştır.”

Bu sözleriyle yeni Ceza Yasasının “Laik-Kemalist devrimleri dikte etmek ve buna karşı çıkanları susturmak” için getirildiğini söyleyerek, bunun için “sert bir ceza yasası”na ihtiyaç olduğunu ifade eden Mahmut Esat, ne tezattır ki, hem de doğru olmayan bir şekilde Osmanlı ceza kanununun iktidarın elini güçendirdiğinden yakınmayı ihmal etmiyordu: “Orada yalnız saltanat ve sultanların hukuku mevzuubahistir.”

Ancak asıl amacın “hukukta adalet”i sağlamak olmadığını itiraf ederek diyordu ki: “Memleketin, inkılâbın ve efradın hukukuna tecavüz edenler, ekseriye Ceza Kanunumuzun noksaniyetinden dolayı yakayı kurtarmaktadırlar.... İnkılâbı ve Cumhuriyeti ifade ve onun menafiini müdafaa imkânı yoktur.”

Bir yandan Osmanlı Ceza hukukunun iktidarın gücünü yansıttığını, halkın ihtiyaçlarını karşılamadığını iddia edip bundan yakınırken, aynı cümle içinde açıkça, “Laik-Kemalist devrimlere karşı çıkanları istediğimiz gibi susturamıyoruz, o yüzden bunu sağlayacak sert bir ceza yasasını getiriyoruz”diyordu. Hatta sözlerinin devamında, yeni Ceza Kanunu için, “Türk inkılâbının ihtiyaçlarına göre vücuda getirilmiştir” demeyi de ihmal etmiyor ve Meclis’e, yasayı kabul ederek Laik devrimleri dayatmak için iktidarın eline “kuvvetli bir müdafaa silâhı vereceksiniz” demekten çekinmiyordu.

Mahmut Esat, getirdikleri Ceza Kunununun niteliğini şöyle ifade ederken,“Ceza Kanunumuz çok serttir, çünkü inkılâp çok kıskançtır” dedikten sonra, yeni ceza kanunu ile ne yapacaklarını ifade sadedinde, olacakları Meclis kürsüsünden şöyle ilan ediyordu:

“Bundan korkacak olanlar ve korkması lâzım gelenler, ....Türk milletinin hukukuna ve inkılâbına karşı tekin olmayanlardır ve bunların korkması lâzımdır. Fakat memleketimizi sevenler, bizden olanlar, Türk İnkılâbına hayırhah olanlar, ....bu sert Ceza Kanununda kendilerine bir masuniyet melcei bulacaklardır.”

Görülüyor ki, aslında yeni ceza yasası “hukuku ikame” için değil, “devrimleri idame” için yapılmıştır.

Meclis görüşmelerinde Adliye Encümeni Mazbata Muharriri Yusuf Kemal, yeni yasanın çıkarılmasındaki amacı daha net ifade ediyordu: “O kanunda(Osmanlı Ceza Kanunu) kısastan da bahsolunuyor. Dinden de bahsolunuyor. Halbuki; bugünkü Türk Milletinin zihniyeti bu mudur?”

Görüyorsunuz, “dini hukuk”un, “İslam ceza hükümleri”nin “Türk milletinin zihniyeti” olmadığına millet adına kendileri karar vermişler ve bunu dayatmışlardı. Zaten asıl amaç, “Osmanlı Ceza Hukuku”nda bulunan ruhu değiştirmekti. Nitekim Yusuf Kemal, Osmanlı ceza yasasından söz ederken bunu şöyle ifade ediyordu: “O kanunun ruhu, büsbütün başkadır.” Nedir o başka ruh? İslami hükümleri ihtiva etmesi... Bu yüzden, Yusuf Kemal’in ifadesiyle, Cumhuriyet’i kuran kadrolar için “Osmanlı Ceza Kanununu ortadan kaldırmak lâzım geliyordu” ve kaldırıp, yerine “Hıristiyan kültürüne dayalı İtalyan Ceza Kununu”nu getirdiler.

Yasanın nasıl kabul edildiğini ve ne amaçla yapıldığını görmek için, konuya dair “1 Mart 1926 tarihli Meclis zabıtları”nı okumalısınız. 

Geçmişimizde “İslami hayat”a yapılan müdahaleleri unutursak, “İslami gelecek”i inşâ edemeyiz, değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi