Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Tenzil-i Rütbe..

Tenzil-i Rütbe..

Askerler bilir. Askerî terminolojinin sözüdür «Tenzil-i Rütbe» ama genelde de kullanılır. Bir üst rütbeden alt rütbeye inmek demektir kısaca..

Haddimi aşmak olmasın ama sayın Abdullah Gül'ün milletvekilliği için soyunması bana«tenzil-i rütbe» gibi göründü. Zát-ı âlilerine yakıştıramadım..

Tam 16 sene milletvekilliği... Dışişleri bakanlığı, başbakan yardımcılığı, başbakanlık ve nihayet 7 yıl da cumhurbaşkanlığı....

Zirveye çıkmışsınız, bir insanın siyasi hayatta çıkabileceği en üst noktaya.. Yedi yıl en üst düzey bir görevi ifa etmişsiniz... Sonra izzet-i ikbâl ile çekilip ikinci kez aday olmamış, yerinizi şimdiki cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bırakmışsınız..

Gerçi o bırakış biraz gönülsüz olmuş gibiydi. Ekranlara yansıyan görüntülerinizde yüzler asıktı. Hasseten «first lady» oldukça incinmişti.. Hattâ bunu ifade de etmişti.

O günlerde Hayrünnisa (anlamı: kadınların hayırlısı) hanım öyle bir beyanatta bulundu ki, işitenler kulaklarına inanamadı, kulağına inananlar da bu sözlere inanamadı..

Cumhurbaşkanı Gül tepkisini perdeliyor, hanımefendi ise "Bizi en çok üzen dindar Müslüman camiadan yapılan saldırılar oldu.. indifada başlatacağım" falan diyordu.. Kimdi saldırıda bulunanlar? Neden saldırılıyordu bu zirvedeki çifte?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü'nde veda resepsiyonu (resmî kabul) vermişti.. O gece Hayrünnisa hanım gazetecilere "Bu süreçte bazı yaşadıklarımızı, 28 Şubat döneminde başörtümün tartışıldığı günlerde bile yaşamadık. Hayatımda hiç üzülmediğim kadar üzüldüm.. Neler yazıldığını gördük, neler söylendiğini duyduk. Abdullah Bey, ben üzülmeyeyim diye interneti kapatıyordu. Şimdi ben de susuyorum, ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı (ayaklanmayı) ben başlatacağım..”demişti..

Alt tarafı cumhurbaşkanlığı devri oluyor. Cumhurbaşkanı eşi muhterem hanımefendi büyük bir ıstırapla konuşuyor, «ayaklanmadan» falan bahsediyor.. Ak Parti çevreleri olayı geçiştirdiler, hálâ pek konuşan yok ama birilerinin bunu sorması gerekiyor. Neden ayaklanıyorsunuz? Sizi bu derece üzen nedir?

*  *  *

Kayserili, Anadolu çocuğu, mürüvvet sahibi, vasıflı ve iyi bir devlet adamı idi Abdullah Gül Bey. Görev devir teslimi, zirvedeki iki parti kurucusu arasında oluyordu. Üstelik bu iki isim, dâva arkadaşı ve kadim dostlukları olan insanlardı..

Zaten görünürde ikili arasında bir polemik yoktu. Anlaşılan birileri araya girip bu iki zirve şahıs üzerinden Ak Parti'yi yıpratmaya çalışıyorlardı..

Düşman düşmanlığını her zaman ve her vesile ile yapar. Mühim olan oyuna gelmemek, düşmanın tuzağını kendi başında patlatmaktır. Kadınlar bu tür konularda düşmana çalışma sahası olarak verimlidir. Kimsenin feminist damarı kabarmasın, bu insan fıtratıdır. Masonlar aralarına bir tek kadın almazlar bu yüzden..

İnsan nefsiyle olan mücadelesinde galib gelemedikçe Bedir Savaşı'ndan muzaffer çıkan sahabi olsa yine mağlup sayılır.. Böyle olmasaydı Peygamberimiz(sallallahü aleyhi ve sellem) "Şimdi de Bedir'den daha büyük bir cenge gidiyoruz"diyerek nefislerle olan mücadele konusunda sahabesini uyarmazdı..

Riyaset hırsı, siyasi ihtiras.. Adına ne derseniz.. İnsanın mü’minlik tarafını zedeler bu sahadaki hırs.. İslâm alimleri birçok uyarıda bulunmuş, bu hırsın adeta şehvet gibi insanı şuursuzlaştırabileceğine işaret etmişlerdir.

«Peter Prensibi» diye bir şey var. Türkçesi haddini bilmek. Terfi edip dururken yetersizlik seviyesine geldiğini bilerek o makama talip olmamak izzet-i ikbâl ile çekilmek. Her kişinin kârı değil ama er kişinin, mü’minin kârı olmak lazım gelir.

Konumuz bu değilmiş gibi görünüyor biliyorum. Zira burada zirveye çıkılmıştır zaten. Daha sonrası yoktur. Ancak bendenize göre yine «Peter Prensibi» ile karşı karşıyayız. Çünkü aynı makam yeniden istenmekte ve belki de bu ikinci defa yetersizlik devreye girebilecektir..

*  *  *

Hürriyet ve vatan sevdalısı Namık Kemal’in meşhur «Hürriyet Kasidesi»nde ilk beyit şöyledir:

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten

Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten..

Şerhini yapalım... Büyük şair ve fikir adamı diyor ki, asrın yani zamanın, devrin ahkâmını (hükümlerini, değer yargılarını, uygulamalarını, rağbetteki işlerini) doğruluk ve selâmetten (samimiyetten, hayra ulaştıracak işlerden) sapmış görünce, kendi irademizle, şeref ve haysiyetimizle hükûmet kapısından (devlet işlerinden) çekildik..

Siz siz olun izzet-i ikbâl ile çekilmeyi bilin. Tenzil-i rütbeyi kerih görün.. Siyasetin ateşten bir gömlek olduğunu da bir lahza dahi aklınızdan çıkarmayınız. Sürç-ü lisân etti isek affola. İnşa'allah haddimizi aşmamışızdır. 10 Mart 2015

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Ercan Bitikçioğlu Arşivi