Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Sandık değilse ne!

Sandık değilse ne!

Seçim bitti. Birileri sandıktan umudunu kestiğine göre seçim bitmiştir..

İşin tehlikeli yanı şu, şimdi sandıktan umudunu kesenler, bundan sonra ne yapacaklar..

Birilerine göre demokrasi sandıktan ibaret değil ve sandık burjuvazinin elinde bir illüzyon kutusudur..

Evet hava da oksijenden ibaret değil, ama ana belirleyici unsur oksijendir. Sandık da, milli iradenin tecelli vesilesidir..

Hani tilki erişemediği üzüm salkımına” koruk” dermiş ya, öyle bir durumla karşı karşıyayız.. Meclis sadece bir dekordur onlar için..

Aynı nakaratı tekrarlıyorlar. Sandığı yüceltmeyelim. Sandığı fetiş haline getirmeyelim. Sandık demokrasinin sembolü değildir. Devrim sandıkla olmaz.

“Sandık”ı aşağılamaya, küçümsemeye gerek yok. Eğer “Milli irade”nin tecellisi için başka bir enstrümanınız varsa onu koyarsınız ortaya..

“Milli irade”ye karşı çıkanlar. Şûrayı ve istişareyi hafife alanlar kendi lider, örgüt ve zihniyetlerini putlaştırarak, kendilerini İlah ve Rab konumuna yükseltmek isteyenlerdir..

Karşı çıkmak kolay, karşı çıktığınız şeyin yerine ne koyuyorsunuz.. Milleti aşağılayarak “kuvayı milliyecilik” yapamazsınız.. O zaman o işin sonu faşizme ya da komünizme varır.. Fanatizme varır.. Herkes kendi lider, örgüt ve ideolojisini mutlaklaştırır, sonuçta bu zihniyetten mutlakiyetçi bir sonuç çıkar.. Biri ırkını, bir diğeri sermayeyi, ötekisi kendi sınıfını, bir başkası kendi inancını mutlaklaştırır. Bu bir savaş ve terör ideolojisinden başka bir şey değil..

“Tarihi; çoğunluğa uyanlar değil, çoğunluğa karşı çıkanlar kurar..” O zaman kahrolsun çoğunluk mu diyeceğiz.. Bu her zaman böyle olmadığı gibi, tek bir insan çıkıp sonuçta ya çoğunluğa dönüşür peşine taktığı insanlarla ya da çoğunluğa boyun eğdirerek kendini çoğunluk ilan eder, Stalin ya da Sisi gibi.

“Demokrasi, 5 yılda bir gün sandığa gidilerek korunamaz.” Aynı mantıkla hiç sandığa gitmeden mi korunur.. Elbette tek başına sandığa giderek olmaz. Tek parti döneminde de sandık vardı, üzerinde CHP bayrağı, başında süngüsünü takmış bir asker, açık oy, gizli tasnif.. Adayları belirleyen tek aday, oy kullanacak olanların tümü aynı parti üyesi.. İşine gelirse. O günkü “kuvayı milliye” hükümetinin mantığı bu..

Birilerine göre “Demokrasi, Gezi direnişi ile ayağa kalkmaktır.” Suriye olmak, devleti sokağa teslim etmektir, sonuç olarak..

Demokrasi 250.000 kişiyle birlikte Fetih mitingine katılmak demek değil, bu anlayışa göre.. Gezi’deki o amorf kalabalıktır.. O kalabalıklardan nasıl bir sonuç çıkacağını Taksim’in ara sokaklarında gördü herkes, yakılan ambulanslar, belediye otobüsleri, yağmalanan mağazalar.

Demokrasi sandık değil, onun dışında her şeydir anlaşılan, sokağa çıkmak, yürümek, Anıtkabir’de saygı duruşu filan..

İstiklal Mahkemeleri, takriri sükundur demokrasi.. Tek parti, tek adam ve ebedi şef rejimidir birilerinin gönlünde..

Evet kuvayı milliye saflarına geri dönelim. İlayı kelimetullah için sancakı şerif altında toplanalım.. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak, yeryüzündeki bütün Müslümanların tek bir “millet” olduğu inancı ile bunu “kuvva”dan fiile çıkaralım..

Birileri kuvayı milliyenin “milleti İbrahim”in birliği olduğunu da bilmiyor olsa gerek..

Evet “Müdafayı hukuk için, kuvayı milliye sancağı altında toplanalım..

Evet sandık, elbette her şey değil, ama hiçbir şey de değil.. Eğer kendileri kazanacak olsalardı, sandığı böylesine küçümsemezlerdi.. Ama sandıktan çıkamayacaklarını gördükleri için başka yapacakları, söyleyecekleri bir şey yok. O zaman Gezi’ye sığınacaklar.. Kemalizme sığınacaklar.. Tek parti zihniyetine sığınacaklar.. Kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayacak, onlara karşı şiddet kullanacaklar.. Baskı uygulayacaklar.. Bunun adı da kuvayı milliye ve vatan kurtarmak olacak.. Halaskar zabitan ideolojisi böyle bir şeydir.. Esed kafasıdır bu, Mübarek kafasıdır, Saddam kafası, Kaddafi kafası, Sisi kafası, Kemalist kafa, Derin devlet, Paralel devlet kafası böyle çalışır.. Netenyahu’nun mantığı da aynı mantık..

Kapitalist, komünist, faşist, siyonist mantık aynı mantıktır. “Üstün” olan, kendi sermayeleri, sınıfları, ırkları ya da inançlarıdır. Kendilerinden olmayanlar düşmanlarıdır. Bu bir intihar ideolojisidir aslında.. Şeytani bir oyundur.. “Herkesin dini kendine” diyemez bunlar.. “Bir topluluğa olan düşmanlığınız bile size onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin” diyemez. “Haksızlıklar kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı” olamazlar.. Egosantriktirler..

Demokrasi bir din değildir. Her şey de değildir.. Ama hiçbir şey değildir de diyemezsiniz.. Elbette siyasi partiler yasası, seçim yasası da önemli.. Belki iki dereceli bir seçim daha mantıklı olabilir bazı durumlarda. Bütün bunları konuşmak mümkün. Ama sandığı aşağılamak, alay konusu yapmak akıllıca bir şey değil.. 

Birileri seçimlerden umudunu kesti, onun için sandığa saldırıyor.. CHP de, Paralel yapı da, MHP de, HDP de çaresizlik içinde ne yapacaklarını bilmiyorlar.. Tek yapabilecekleri ulaşamadığı sandığı hafife almak, bütün diktatörlerin yaptığı gibi.. Evet, sandık kötü diyorsanız, yerine koyacağınız “daha iyi” olan ne!

Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi