Ali Osman Gündoğan

Ali Osman Gündoğan

Se­çi­me Doğ­ru

Se­çi­me Doğ­ru

7 Ha­zi­ran, se­çim gü­nü yak­laş­tı. Bu haf­ta so­nu, ül­ke ola­rak hep bir­lik­te, ay­lar­ca sü­ren ko­nuş­ma­la­rın, va­at­le­rin, tar­tış­ma­la­rın, viz­yon­la­rın-viz­yon­suz­luk­la­rın, doğ­ru­la­rın-yan­lış­la­rın so­nuç­la­rı­nı gö­re­ce­ğiz.

Hiç bi­ri­miz kâ­hin de­ği­liz ve el­bet­te ke­ha­net­te bu­lun­mak gi­bi bir ni­yet sa­hi­bi olan da yok­tur her­hal­de. Bu­na rağ­men yi­ne de her­ke­sin gön­lün­den ge­çen oran­lar, so­nuç­lar ol­ma­sı da çok ta­bi­i.

Bi­zim in­sa­nı­mız, “gö­zün­den akıl­lı­dır.” Ön­ce gör­mek is­ter, tec­rü­be et­mek is­ter. Gö­rür, tec­rü­be eder ve ak­lı­na ya­tar­sa ka­rar ve­rir, des­tek­ler ama ko­nuş­maz. Ter­si du­rum­da ise uzak du­rur.

Bi­lim, ol­gu­lar­dan ha­re­ket eder ve ol­gu­la­ra ba­ka­rak, ge­rek­li he­sap­la­ma­la­rı ya­pa­rak tah­min­ler­de bu­lu­nur. Ka­mu­oyu­nun nab­zı­nı tut­mak is­te­yen şir­ket­ler, bi­lim in­san­la­rı, med­ya or­gan­la­rı, si­ya­si­ler, kö­şe ya­zar­la­rı el­bet­te ken­di­le­ri­ne gö­re tah­min­ler­de bu­lu­nu­yor­lar. Bir­bi­ri­ni tut­ma­yan, ara­la­rın­da bü­yük fark­lar olan tah­min­ler bi­raz da “bu tah­min­le­rin ne­den ya­pıl­dı­ğı­nı da­” ele ve­ri­yor gi­bi.

Bu se­çim, bun­dan ön­ce­ki se­çim­ler­de de ol­du­ğu gi­bi hiç de öy­le, “ol­mak ya da ol­ma­ma­k” bi­çi­min­de ni­te­len­di­ri­le­cek bir se­çim de­ğil­dir. Bun­dan ön­ce­ki se­çim­ler gi­bi bir se­çim. Se­çim­ler için­de ve se­çim­ler ara­sın­da her­han­gi bir se­çim. Or­ta­lı­ğı ger­me­nin, bü­tün par­ti­ler açı­sın­dan “ka­za­nır­sak şöy­le olur, kay­be­der­sek böy­le olu­r” bi­çi­min­de in­san­la­rı ma­ni­pü­le et­me­nin ge­re­ği yok. Ta­rih, bir şe­kil­de iler­li­yor.

Si­ya­se­tin ta­ma­men dı­şın­da olan bi­ri­si ola­rak ama gi­dip gel­di­ğim yer­ler­de yap­tı­ğım göz­lem­le­re ba­kı­la­cak olur­sa, hiç de öy­le he­ye­ca­nı do­ruk­ta olan bir se­çim at­mos­fe­ri de yok gi­bi. Mil­le­tin bü­yük kıs­mı san­ki pek il­gi­len­mi­yor se­çim­le. Si­ya­se­te me­sa­fe­li olan bi­ri­si ol­du­ğum için bel­ki asıl he­ye­can ve il­gi mer­kez­le­ri hak­kın­da ya­nı­lı­yor da ola­bi­li­rim.

El­bet­te ta­rih­te her olay bi­ri­cik­tir; hiç­bir olay bir da­ha tek­rar­lan­maz. Olay­lar bir­bi­ri­ne ben­zer ama ben­ze­mek, ay­nı ol­mak de­ğil­dir. Çün­kü ta­rih­sel/top­lum­sal/kül­tü­rel olay­lar, ta­bi­at olay­la­rı gi­bi ken­di ken­di­le­ri­ni tek­rar eden olay­lar de­ğil­dir. Her ola­yın ken­di­si­ne has ve onu bi­ri­cik kı­lan özel şart­la­rı ve özel­lik­le­ri var­dır. En azın­dan za­man­la­rı fark­lı­dır ve za­man­la­rı­nın fark­lı­lı­ğı, fark­lı za­man­la­rın ni­te­lik­sel de­ği­şim­le­ri bi­le olay­la­rı fark­lı kı­lar. Bu se­çi­min ol­du­ğu gi­bi da­ha ön­ce ya­pı­lan se­çim­le­rin de ay­nı şe­kil­de ken­di­le­ri­ne has özel şart ve du­rum­la­rı var­dı. Bun­dan do­la­yı dün­kü se­çim­le­rin bu­gün­kü se­çim­den ya da bu­gün­kü se­çi­min dün­kü se­çim­ler­den da­ha önem­li ve­ya önem­siz ol­du­ğu­nu söy­le­mek müm­kün de­ğil­dir. Her se­çim ay­nı de­re­ce­de önem­li­dir. Se­çim­ler ara­sın­da ya­pı­la­cak de­ğer ve önem hi­ye­rar­şi­si pek sağ­lık­lı de­ğil­dir.

Bir ül­ke­nin asır­lar­dan be­ri ge­len ve asır­lar­ca de­vam ede­cek olan ha­ya­tın­da se­çim­ler­den her­han­gi bi­ri­ni “ö­lüm-ka­lı­m” me­se­le­si ha­li­ne ge­tir­mek, an­cak ken­di fer­di ha­ya­tı­mız açı­sın­dan, ken­di du­ru­mu­muz açı­sın­dan bir an­lam ifa­de eder, yok­sa mil­le­tin ta­ri­hi bü­tün­lü­ğü açı­sın­dan kü­çü­cük bir olay ola­rak ka­lır.

Ta­ri­hi, ya­şa­dı­ğı­mız an­dan iba­ret gö­rür ve onu ge­le­cek ve geç­miş­ten ko­pa­ra­rak an­la­ma­ya ça­lı­şır­sak olay­lar ko­nu­sun­da de­rin­li­ği­ne bir has­sa­si­ye­te sa­hip olur ve olay­la­rı ge­re­ğin­den faz­la bü­yü­tü­rüz. Bu du­rum, ta­ri­he bı­rak­tı­ğı­mız kö­tü­lük­le­rin de kay­nak­la­rın­dan bi­ri­ni oluş­tu­rur. Bu­gün omuz­la­rı­mız­da yük ola­rak ta­şı­dık­la­rı­mız­dan pek ço­ğu, söz ko­nu­su et­ti­ğim se­bep­ler yü­zün­den ağır­lık yap­mak­ta­dır. On­la­rı bir çır­pı­da at­mak da müm­kün de­ğil­dir.

Seç­mek, seç­tik­le­ri­mi­zin so­rum­lu­lu­ğu­na da or­tak ol­mak de­mek­tir. Bu so­rum­lu­luk, ta­ri­hin gi­di­şa­tı­nı şöy­le ve­ya böy­le de­ğiş­tir­me­nin so­rum­lu­lu­ğu­dur.

Pa­zar gü­nü, “ö­lüm-ka­lım me­se­le­si­” de­ğil ama bü­yük bir so­rum­lu­luk bek­li­yor bi­zi.

İn­şal­lah ha­yır­lı­sı ol­su­n…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Osman Gündoğan Arşivi