Selahaddin Çakırgil

Selahaddin Çakırgil

Vefatı münasebetiyle, Vârisuddin Muhammed, ve de, babası Elijah üzerine.

Vefatı münasebetiyle, Vârisuddin Muhammed, ve de, babası Elijah üzerine.

Waarees Deen Mohammad.. 35 yıl öncelerde, adı, Wallece Deen şeklinde de yazılmıştı.. Sonra bu ismin (kendisine din mirası erişen kimse mânasında) Vârisuddin olduğu anlaşılmıştı... Amerika'daki müslümanlara o kadar uzak/yakın idik..
1974'lerde vefat eden babasının adının da, 'Evliya'dan bozma Elijah olduğu anlaşılmıştı.. Elijah Muhammed'in vefatı üzerine, o zamanki Sabah'ın haftalığı olarak yayınlanan Ufuk dergisinde yazdığım uzuuun bir yazıda, onu ve hareketi tahlil etmeye ve yanlışlarına değinirken, onların asıl sorumulusunun dünya müslümanları olup olmadığının düşünülmesi gerektiğini de hatırlatmaya çalışmıştım..
Bizim genç nesillerimizdeki İslâmî şuûr seviyesi yükseldikçe, Elijah'ın yadırganmaması imkânsızdı.. Çünkü, o, İslâm'ın 'siyah insanlara mahsus bir din' olduğunu sanıyordu.. Beyaz insanlar ise, şeytan idi ve hristiyanlık da sadece beyazların dini idi.. 
Kimdi, bu acaib iddiayı ileri süren ve kendisini müslüman olarak gösteren kişi? 1935'lerde Fart Mohammad isimli bir kişiden İslâm hakkında bir şeyler öğrendiği anlaşılıyordu.. Ve o kişi İslâm hakkında o ilk bilgileri nereden öğrenmişti, epeyce karanlık.. Ama, yazık ki, o zamanlar demek ki, bu insanlarla ilgilenecek bir İslâmî hassasiyet sahibi kimse olmamış, oralarda.. Ve Elijah da, beyaz insanın, siyah insana yaptığı o ağır ırk ayırımı ve baskıya tepki olarak, ideal ve olgun insanın siyah insan ve İslâm'ın da bu ideal insanın dini olduğunu sanmıştı.. Amma, 'Kelime-i Şehadet'i bir bayrak halinde taşıyordu.. 
Malcolm X de, bir gansgster olarak girdiği hapiste, Elijah'ın mesajlarıyla tanışmış ve onun öğrettiği şekilde 'müslüman' olmuştu.. Ama, işte öyle bir 'müslümanlık..' 
Ne var ki, Malcolm bir yerlerde bir takım yanlışlıklar olduğunu düşünüyordu.. 
Nihayet, Hacc'a gitmek istedi.. İşte o zaman, Elijah ona kesinlikle karşı çıktı.. Malcolm, buna rağmen onu dinlemeyip Hacc'a gittiğinde, her ırk, renk, kavim, cins ve sosyal gruptan milyonlarca insanın tek olan Allah'a kulluk sûretiyle elde ettikleri gerçek özgürlük şuûrunu kavramış ve İslâm'ın cihanşumûl gerçeğiyle tanışmıştı.. 
Ve Malcolm X, Amerika'da kendi imkanlarıyla öğrenip adına İslâm dedikleri inancın temelden bir süzgeçten geçirilmesi gerektiğini söylediği zaman, artık, Elijah'ın ateş menzili içine girmişti.. Nitekim, Şubat-1965'de bir konferans vermeye hazırlanırken katledildi.. 
Irk ayırımı ve karşı mücadelenin zirveye ulaştığı o demlerde, ateşli nutuklarıyla Amerikan zencilerini derinden etkileyen bu ismin ortadan kaldırılmasını bir çokları isteyebilirdi.. Ama, kaatiller kimlerdi? Amerika'lı seçkin müslümanlar, Malcolm X (Mâlik eş'Şabâz)'in kaatilleri arasında diye, Amerikan gizli servislerinden ayrı olarak, onlarla işbirliği yapan bazılarını da yıllarca suçladılar.. O cinayetin elebaşı olarak gösterilen kişilerin arasında, hep, Elijah'ın oğlu da gösterildi ve daha başka ünlü isimleri de.. Bunlardan birisi olarak gösterilen Louis Farrakhan'a bu sorulduğunda reddetti.. 
Ancak, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da, Vâris ile babası arasında derin bir itikadî ayrılık çıkmış olması.. Vâris, dünyanın başka ülkelerindeki müslüman toplumların yaşadığı ülkelere (bu arada Türkiye'ye de) geziler yaptıkça ufku genişledi ve bu temaslar onun kendisini ve cemaatinin inançlarını süzgeçten geçirmesinin yolunu açtı.. 
Vâris, önce 'Bilalian Cemaati'ni ve daha sonra‚'The Nation of İslâm'ı örgütledi. Buna rağmen, Amerika'lı bir çok seçkin müslüman, Vâris'in bazı itikadî yanlışlarını sürdürdüğünü ve ayrıca Amerikan resmî çevreleriyle işbirliğini ve 'The Bilalian News' adıyla yayınladığı gazetenin birinci sahifesinde 'Kelime-i Tevhid'in yanıbaşında Amerikan bayrağını da devamlı yayınlayışını hep eleştirdiler ve bu duruma özel mânalar verdiler.. 
Vârisuddin geçen hafta vefat etti.. 
Babasıyla biolojik bağın ötesinde, genelde hemen hiçbir ilgisinin kalmadığı, kendisini ve cemaatini epeyce temizlediği söyleniyordu, ona insafla yaklaşanlarca.. Ancak, Muhammed Ali Clay ve Louis Farrakhan gibi ünlü isimleri de bünyesinde barındıran o cemaatin arınmaya daha çoook ihtiyacının olduğu da biliniyor... Hangimizin yok ki.. 
Vârisuddin Mohammed'in yanlışları olabilir, ama, onun ve cemaatinin yanlışlarının asıl sorumluları, dünya müslümanları olarak bizler, hepimiz değil miyiz? Biz onların arınması için hangi örnekliği ortaya koyabildik? Bu sorumluluk duygusunun ezikliği ve ilahî rahmetin onu da kuşatacağı inancıyla..
*ABDULLAH GÜL'E BÖYLESİNE BİR TÖHMETE DE, 'PESS..' DOĞRUSU..
Avrupa'da bir mescidin yanıbaşındaki bir çayocağı.. Ramazan günü, tabiatiyle çay filan yok.. Cemaatten bir kaç yaşlı zat, iftar zamanını beklerken, dereden-tepeden konuşuyorlar.. Birisi, beddualar okuyarak söyleniyor; 'Azerbaycan'ın Ermenistan işgalindeki topraklarını geri almasını Abdullah Gül'ün önlediğini' söylüyor.. Delili, elindeki gazete.. Camiadan bir gazetenin, 'stratejist' yazarlarından H.Ü. isimli bir akademisyen, 'stratejik' yazılarından birini daha yazmış, şöyle diyor, (gazetenin Avrupa baskısında) 12 Eylûl tarihli yazısında: 'İlham Alivey'in babasından devraldığı politikayı aynen devam ettirirken, (…) BM kararlarına göre işgalci olduğu tasdik edilen Ermenistan'a karşı Azerbaycan ani bir operasyon düzenleyebilir ve bütün topraklarını geri alabilirdi. 8 Ağustos günü Rusya'nın Gürcistan'ı Osetya'dan püskürtmesiyle başlayan iki kutuplu jeo-politik mücadelede Türkiye'ye fevkalade ihtiyaç duyacak olan Rusya, Ermenistan'a yeterince arka çıkamayabilirdi. Ve Azerbaycan Ermenistan'a hak ettiği dersi verebilirdi. Gül, yaptığı geziyle bütün bunları önlemiş oldu.' 
Şu olabilirmiş, bu olabilir ve Azerbaycan da ülkesinin yüzde 25'e yakın bir bölümünü 14-15 yıldır işgal altında bulunan topraklarını Ermenistan'dan geri alabilirmiş.. Ama, ahh bu Abdullah Gül'ün hıyaneti yok mu? 
Eğer bu mantık doğru kabul edilirse, yapılan basit bir şey değil, bir hainliktir, hattâ.. Ama, 'Avrupa Parlamentosu'nda, Türkiye'ye yönelik ve 'gayrimuslimlere baskı yapıldığı'na dair iddialara cevab verirken, 'Türkiye'de sadece gayrimuslimler değil, büyük çoğunluk olan müslümanların da temel hak ve özgürlükler açısından sıkıntıları ve problemleri var..' diyen Ali Babacan'ı bile 'ülkeyi yabancılara şikâyet ediyor..' diye eleştiren ve 'Türkiye'nin, baskı ne demek, dünyada İslâm'ın en iyi yaşandığı ülke olduğu' tekerlemesini tekrar eden bir kişinin, şimdi, Abdullah Gül'e de böylesine ağrı bir töhmet vurmasına şaşmamalı.. 
Asıl şaşılması gereken, daha başka bir şey.. Bazı diyarlarda insaf sahibleri hiç mi kalmamıştır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selahaddin Çakırgil Arşivi