Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

SADECE İZ’AN... Kendi Evimize Dönelim

SADECE İZ’AN... Kendi Evimize Dönelim

Hobbitlerin evleri projesi arka-planındaki derin düşmanlık olmasa elbette hoş bir proje…

Keşke dünya böyle acımasız olmasaydı.

Keşke Hobbitlerin ve Yüzüklerin Efendisi’ni yazan Tolkien’in Türk düşmanlığı bulunmasa idi.

Bir masal kahramanını yaşatmak ilginç bir turizm atılımı olabilirdi.

Ama maalesef böyle düşmanlıklar var ve adamlar bizim medeniyetimize karşılar.

Şimdi durup dururken orkları öldürülmesi gereken yaratıklar olarak gören ve onda derin Türk düşmanlığını remzeden bir yaklaşımı da bağışlamak kör gözüne parmağım misali göre göre cukkayı yutmak ayküsü düşük insanların

yapabileceği bir şey.

Bir Sivaslı’ya yakışmaz.

O yüzden Hobbitlerin evinde ben herhangi bir Sivaslı’nın bile bile oturacağına ihtimal vermem.

O zaman ne yapmak lazım.

Elbette vadiye böyle yamaç evler yapmak güzel.

Adını değiştireceğiz projenin bu kadar basit.

Benim durduk yere Sivas Belediye Başkanı’nı eleştirmekle elime ne geçecek?

Bazıları yapılan bir hizmete karşı çıktığım zehabına kapılmış…

Yok öyle bir şey…

Ben sadece Tolkien’in Orkları Türk olarak tasavvur ettiğini, bunun da medeniyetimize apaçık bir saldırı olduğunu yazdım. Sivas da benim memleketim ve her Sivaslı memleketin müddei olarak sorumluluk sahibi bir Türk’ü canlandırır. Canlandırdığı tipolojiye nasıl ihanet edebilir bir Sivaslı?

Yapılacak şey basittir, projenin adını değiştirmek.

Yoksa ev yapılacakmış…

Niçin karşı çıkayım?

Karşı çıktığım TOKİ uygulamaları var elbette. Dere yataklarına, su toplama havzalarına konut yapmak cinayettir.

Sonradan da sel felaketi geldiğinde Allah’ı suçlamaları yok mu? Ne yapalım afet geldi demeleri yok mu? İtirazım buna. Asırlardır dere yatağında su akmış, su toplama havzalarına ecdad ev yapmamış; sen suyun önüne haddini aşarak konutları dikersen tabiat kanunları ile adetullah ne yapsın?

Elbette su karşısında kim durabilir?

O yüzden konut uygulamalarının, projelerinin hepsine karşı değilim. Örnek vadi projelerini yeri geldi mi överim. Her şeye rağmen mesela Ankara’da çok kötü şeyler yapılsa da Dikmen Vadisi gibi (bina yoğunluğu bu kadar fazla olmasaydı daha iyiydi ama) örnek yeşili koruyan projelere ne itirazım olabilir? Belki bitki örtüsünün sun’iliği dikkat çekicidir ama o da olsun.

TOKİ’nin de bazı güzel uygulamaları var. Mesela Özal zamanında yapılan Eryaman Birinci Etabı fena değildir. Ama sonradan TOKİ bir müteahhit gibi davranmış, haksız rekabetinin ötesinde rantiye gibi çalışmıştır. Çok kötü şehirlerin siluetini bozan uygulamalar ortaya koymuştur. Hatta İsrail’e gittim ve gördüm. Yeni yerleşim yerleri yani İsrail’in Filistin’de işgal edip Yahudiler’e açtığı yeni yerleşim yerleri konut mimarisi TOKİ mimarisine benzemektedir maalesef…

Sivas’ta yamaç evlerinin eğer doğaya bir aykırılığı bulunmuyorsa, su toplama havzası değilse, bitki örtüsüne gasp etmiyorsa ben de arkasında durayım. Fakat ismi mutlaka değişmelidir. Yüzüklerin Efendisi konseptini bilmiyordunuz; şimdi öğrendiniz, buna rağmen devam ederseniz kötü niyetlisiniz demektir. Ama madem öğrendiniz ismini değiştirdiğiniz takdirde hiçbir itirazım olamaz.

Ev denince biraz da kültür ve edebiyatımızdaki yerini ele almak isterim.

 

EV: B

Nihat Sami Banarlı Güzel Ev’in Hikâyesi adlı makalesinde ev kavramını bütün tarihçesi ve mana derinliğiyle irdelemiştir.

Eve gidip serinlemek, eve gidip ısınmak, evde çalışmak, tılsımlı fiillerdir ve burada ev bizzat sıcaklığı vermektedir.

Oğuz Türkleri göçer evlüdür.

E göçer olunca da hemen yapılıp hemen toplanılması icap eder. Ecdadın küyüz üy dediği ev işte kıl çadırdan yapılan obalardır.

Hadîdî’nin Tarih-i Âli Osman’ından şu beyti almış hoca:

Süleyman Şah o kavmin hanı imiş

Göçer evlülerin sultanı imiş

Kutalmış oğlu Süleyman Şah göçer evlülerin sultanıdır.

“Neşrî ise Kitab-ı Cihannüma’sında aynı Türkler’den göçer evlü etrakın cümlesi elli bin hane reisleri Süleyman Şah’a uyup gelüb Rum’a döküldüler. Şeklinde bahseder.

Bütün bunlar bir ordu millet halindeki Türklüğün bugünkü Türkiye topraklarına fethe geldiği devrin çizgileridir. (Nihat Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 1975, s: 71-77)

Bu medeniyetten orijinal bir çadır medeniyeti yüceliğindedir diye bahseder hocamız. Türkçe’nin Sırları bütün gençliğin başucu kitabı olmalıdır.

Ev kelimesi dilimizin Kâbe gibi aziz sözlerindendir. Göktürkçe’de ev ok ve yay biçiminde yazılırdı.

Eb ya da b harfi işte bu göçer çadırlarının iki odasını remzeder.

Eb ya da ev aynı manadadır. B harfini seslemek içindir. B de iki odadır.

Hemşehrimiz Beşir Ayvazoğlu, Yahya Kemal için Eve Dönen Adam derdi. Bu isimde kitabı da var.

Eve dönmek önemli... Evden uzak kalmamak, evin sıcaklığını, ruhunu yaşatabilmek gerek.

Bu açıdan belediyemiz, eğer evi ısıtacak ve bizi eve dönen adamdan ziyade evde tutacaksa kendi ev projemizi ihya etmelidir.

Hobbitlerin evi de belki sıcak, sevimlidir. Ama niye Hobbit diyelim ki?

Kendi evimize niye düşman olalım ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi