Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Çağımızın Yeni Dini: Kişisel Gelişim

Çağımızın Yeni Dini: Kişisel Gelişim

RİTÜELLERİ, VAİZLERİ, KİTAPLARI HATTA HAM SOFTA VE KABA YOBAZLARIYLA…

Kişisel gelişim dininin nasıl son zamanlarda geliştiğini söylemiştik dün.

Kitapların adlarını vermiştik.

Kitapları var, peygamberleri var, vaizleri, hatta softaları var demiştik.

Evet softaları da var. Kaba softa, ham yobazları…

Kişisel gelişimin aleyhine konuşturmazlar sizi hiçbir yerde…

Bütün dinlerin aleyhine konuşabilirsiniz de kişisel gelişim dininin aleyhine konuşamazsınız.

Aforoz ederler sizi…

Bir karış suda boğarlar.

Hiç böyle çağdaş bir iyilik dininin karşısında olunur mu?

Neymiş efendim insanlara iyi şeyler öğütlüyorlarmış.

Başarıya giden yolu kısaltıyorlarmış. Kişisel gelişim olmazsa olmazmış.

Mesela toplantı adabını veriyor insana. Neymiş efendim “lider olmanın bir yolu da önce konuşmamak, en son konuşmak”mış…

Geçenlerde önemli bir toplantıdaydık.

Kişisel gelişim almış bazı arkadaşlar en son konuşma aşkına düşmüşlerdi.

O yüzden ilk ben konuştum.

Toplantı da benim çizdiğim istikamette gelişti.

Ne oldu şimdi?

Bir başka öğüdü bu yeni dinin, diğer iyi şeylerden hatta dinlerden bir özet gibi: “Muhatabınızı dinleyin.” Sidharta’nın dinleme sanatı gibi… Öyle ya iyi insan muhatabını dinlemesini bilendir.

Malum Herman Heesse, Sidharta adlı eserinde dinlemenin faziletini pek güzel anlatır.

Şimdi kişisel gelişim kursları ve kitapları, imamları ve papazları dinleme üstüne ahkâm kesiyorlar. Bu yeni dinin mensupları da dinlemiş gibi yapıyorlar. Aslında dinlemiyorlar. Miş gibi yapıyorlar…

Miş gibi yapmak moda…

Herkes miş gibi yapıyor…

Kişisel gelişim cesaretli olun diyor. Sahte bir cesaret örneği sergilemeye çalışıyorlar.

Kişisel gelişim almış bir bürokrat tanıdığım vardı.

Bizde müsteşarlık yaptı.

DPT’de uzmandı.

Özal da DPT kökenli ya… Özal’ın ve şürekâsının hoşuna gitmek için kişisel gelişim dininin bir ritüelini yerine getirdi.

Emir ve yasaklarına uydu.

Buna göre “ayakta kalan son kişi olun” mesajını uyguladı. Daireyi en son terk ederdi. Odasının ışıkları akşam saat ona kadar yanardı. Patron giderken odasının ışığını görsün diye…

Yani yine …miş gibi yapmak ekolü…

Uzman arkadaş bize müsteşar oldu.

Yani dinin vaadleri yerine geliyordu.

Başarıya giden yolu kısaltıyordu. Az mı işte, müsteşar yapılmıştı.

Ben öyle ahmak bir müsteşar hayatımda görmedim. Yine oturuyordu gece geç saatlere kadar…

Hiçbir iş yapmıyordu. Çünkü hiçbir işten çakmıyordu. Kafası basmıyordu. Miş gibi yapıyordu.

İşte bu yeni din böyle sahtekârlar üretiyordu.

Reprezantlar, şirket mümessilleri, satış temsilcileri, yöneticiler, işletmeciler, mutluluk rehberleri filan… 

“İyi giyinin” diyordu bu yeni din.

İyi giyiniyorlardı…

Oysa Nasreddin Hoca bile asırlar evvelinden dalga geçmişti bunlarla… Hani “ye kürküm ye” diyordu ya…

Postun hükmünü anlatmıştı bizlere…

Örnek olsun diye değil, acı bir ders olsun diye…

Kişisel gelişim insanlara tutku ve hırsın girdabında nasıl boğulacaklarını anlatıyor.

Aslında yabana da atmayalım. Bu dinin kitapları arasında, vaazları arasında hep iyi şeyler var. Ama her insanın hayatı bir derya değil mi? 

Hastalıklar gibi… Her hastaya aynı tedavi yöntemi uygulamak çağdaş tıbbın kitaba bakarak yaptığı işlerden biri maalesef…

Oysa her hasta ayrı bir vak’adır ve mutlaka farklı tedavi yöntemleri aramak icap eder.

Hasta edici tıbbi bakımın sebebi bu son dinin ritüelleri gibi doktora verilen ilaç kitaplarından karşılıklar bulmak gibi bir şey…

Bu yeni din giderek çok taraftar topluyor ve insanlar bu yeni dinin izinde giderek daha iki yüzlü olmaya başlıyorlar.

Allah’ın sevmediği ne kadar haslet varsa bu yeni dinin sayesinde herkese bulaşıyor. Herkes kendini lider sanıyor.

Olmadan oldum diyor. Erken kifayet duygusu onlara başarıyı mecbur kılıyor.

Vaazlardan ve kitaplardan özetlediğimiz şey, kapitalizmin mutlak başarı ve kazanma hırsı içindeki bu zavallılara öğütlediği biriktirme alışkanlığıdır.

Biriktirme alışkanlığı kazandırma demek kapitalizmin mutlak kalıcılığına zemin hazırlamak demek.

Zaten bu yeni din de kapitalizmin rehabilitasyon tekniklerinden biri aslında.

En son bir ayetiyle bitirelim bugünkü konumuzu. Kişisel Gelişim buyurur ki: “Ortalama düzeyde düşünen insanlar para biriktirme iradesinden yoksundur.”

Kapitalizmin bir din olarak algılanmasındaki en büyük saik biriktirme tutkusu, hırsı, alışkanlığıdır.  Bu ideoloji stok, faiz, biriktirme ve bunun din gibi yaşanabilme zemini demek özetle.

Biriktirme iradesinden yoksun insanları ortalama düzeyde insanlar sayıyor bu yeni din. Buna göre infak eden bir Müslüman tipi, bu yeni dinin en büyük düşmanıdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi