Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

İlahiyat camiasında ilmi seviye aşırı düşük

İlahiyat camiasında ilmi seviye aşırı düşük

Din bir bütündür. İnsan da bir bütündür. Benim bir ciğerimi alsanız. Geri kalan her yerime de oksijen pompalayıp iyi bir düzen verseniz, benim bir yerimi aldığınız zaman beni ifsat edersiniz. 

Şimdi kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha… Kıyas-ı fukaha kalmamış, icma-i ümmet reddedilmiş, sünnet, hadis delil olmaktan çıkarılmış, iş bir tek Kur’an’a kalmış. Ve bugün Diyanet’in Avrupa’ya gönderdiği 100 tane çocuğun başına koyduğu adam “Kur’an’a kutsallık atfedilemez. Ulûhiyetten başka kudsiyet yoktur. Allah’tan başka yoktur. Kur’an’a da kutsal dersek çok sorun yaşarız” diyor.

HÜCREYİ BOZARSANIZ...

Şimdi bir ciğerini, pankreasını aldığınız zaman adamı bitirebilirsiniz. Bir hücreyi bozduğunuz zaman daha bu işi düzeltemeyiz. Bu ilahiyatlar, bu Hüseyin Atay zihniyeti, bu mutezile kafası hadisleri, fıkhı reddederek ne getireceksin yerine?! Bir şeyi reddetmen için alternatifini ikame etmen lazımdır. Sen bir alternatif ikame edemeden cahil cühela gençliğe “Meal okuyun” dedin. Benim yakınlarımda da var öyle adamlar. Ben ayetin rakamını bilmiyorum, adam bütün Kur’an’ın rakamını sayıyor. Hemen “Tevbe 110, Enfal 70” diyorlar. 

Adamları bu kafaya verdiler. Ve “Sen kafana göre takıl. Ebu Hanife’den ne farkın var? Şafi’den ne farkın var?” dediler. “Onlar adamsa ben de adamım” dediler.

Daha bu ramazan ayında bir arkadaş “Şafi, Hanefi’ye Deccal diyor” dedi. Hiçbir kitapta yeri yok bunun. 

Ben tabakat kitaplarının hastası bir adamım. Menakıba da çok meraklıyım. Bende yüzlerce cilt tabakat kitabı var.

Yani âlimlerin hayatlarını, tarihçeleri anlatan kitaplar. 

KABRİN SAHİBİNE EDEBEN

Yahu İmam-ı Şafi “Numan’ı çok anın. Adını andıkça mis kokuları saçılıyor” diyor. İmam-ı Şafi “Ne zaman Ebu Hanife’nin mezarına gitsem,  2 rekat hacet namazı kılsam sonra onun yüzü suyu hürmetine Allah’tan bir sıkıntımın açılmasını istesem kapıya varmadan derdim çözülmüştür” diyor.

Bizim vitrde yaptığımız kunut Şafi’de sabah namazında vardır. İmam-ı Şafi “İmam-ı Azam’ın mezarının yanındaki camide kıldığım zaman kunutu terk ediyorum” diyor. Hatta kendi talebeleri “Efendim kunut yapmadınız. Unuttunuz mu?” diye sorduklarında “Bu kabrin sahibine edeben onun içtihadına uyalım. Burada onun yerindeyiz” diyor.

Adam “İmam-ı Malik ‘Deccal’ dedi” diyor. Öbürü “‘Şeytan’ dedi” diyor. 

Yani şu anda dünya üzerinde muteber 4 mezhebin imamının birbirlerine “Şeytan ve Deccal” dediği palavralarıyla, safsatalarıyla bu ramazan milletin kafasına girerek bu mezhepleri inkar ettirmeye uğraşıyor. 

Sen bu freni bozuk arabayı nerede durduracaksın? Patlattın bir defa! Hangi fıkıhta durduracaksın? Fıkıh kalmadı, hadis kalmadı! “Kaynaklara uymayın. Bunlara tabi olmayın. Bunlar dalalettir” diyor.

HEPSİ TIPATIP ÇIKTI

Hadisler falan hep zayıf! Uydurma! Ee hadis yok! Yahu bu milleti Allah-u Teâlâ kıyamete kadar boş mu bırakacaktı. Yani bir peygamber gönderdi de, o peygambere Kur’an’ın dışında hiç mi bir şey bildirmedi mi?!

İstanbul’un fethinden, Hülagü’nün Bağdat’ına kadar her şey var hadislerde. Moğollarla savaş hakkında Müslim’de bahis var. Daha Moğollardan kaç yüz sene evvel. Nereden bildi bu adamlar?! Bir müneccim, bir kâhin bu kadar uydurabilir mi? Hepsi tıpatıp çıkmış. Küçük alametler, orta alametler bitti şuan. Büyük alametler 10 tanedir. Peş peşe patlayacaklar. Onlar bekleniyor. Bunların hepsinin çıkmış olması neyi gösteriyor yahu?! Sen bunları toptan reddederek nereye varacaksın. 

YILDIZA MI BAKACAĞIM?

Şimdi bir fitne çıkıyor. Bağdadi halife mi, bilmem ne mi? Benim elimde bir kaynak olmadan, ben müneccim miyim? Yıldıza mı bakacağım? Bu IŞİD nedir diye astronomi ile mi konuşacağım? Kaynak ile konuşmak zorundayım.  Şimdi sen hadisleri kaldır, mezheplerin imamlarını birbirine düşman göster “Bunların hepsi savaşıyordu zaten” de!
Ondan sonra Mehmet Okuyan da “Esasen mezhepsizlik çok iyi bir şeydir” dedi. Bir gence “Mezhebin ne dedim” dedi. “Ben Mezhpsizim dedi” dedi. Adama “Aa çok iyi bir şey ama sen Arapça biliyor musun? Tefsir biliyor musun dedim” dedi. Yok deyince “Sen nasıl mezhepsizsin” dedi. Sonra “Namaz biliyor musun” 
dedi. Kılıyorum deyince de “Nasıl kılıyorsun bir tarif et” dedi. Adam tarif edince de “Hanefi’ye göre kılıyorsun” dedi. 

HER YERİNİ KARIŞLARIM

Şimdi bu ne saçmalıktır yahu? Bugün hangi İlahiyat profesörü -alnını da karışlarım her yerini de karışlarım- çıksın, gelsin. Müçtehitlik iddia ediyorsa ona bir mesele, bir ayet, bir hadis sorulur şappadak kalır. Sen o müçtehitlerin ilminin ayarında neredesin? Sen bilgisayar yanında gezerken şarj bittiği zaman ilim bitiyor. 

Pil bitti, ilim bitti yahu! 

Ezberinden iki hadis okuyamıyorsun. Sen bu durumdayken ilahiyattaki, imam-hatipteki talebeye “Mezhepsizlik çok iyi bir şeydir ama keşke bilsen” diyorsun. Sen namaz kılıyorsan neye göre kılıyorsun peki?

Kur’an’da 5 vakti bulamıyorsun. 4 rekatı bulamıyorsun. Hadiste buluyorsun. Hadisten sonra teferruatını fıkıhta buluyorsun. Bu kadar müçtehitler bunları incelemiş. 

HADİS DEVREDEN ÇIKARSA

Hadis devreden çıktığı anda sadece Kur’an’a baktığın anda ‘Salat’ kelimesinin de namaz olduğu çok anlaşılmıyor. Lugata bakarsan salatta duaya gidiyor. Adam da “Oturduğum yerden duamı yapıyorum” diyor. Ama ayetleri topladığın zaman bu normal dua değildir. Öyle önüne gelen trende, metrobüste elleri açıp “Ya Rabbi, ya şükür” diyerek olmaz. Mesela “Elleriniz yıkayın” diyor. Bunu salata kattığın zaman demek ki normal bir şey değil. Bundan evvel mukaddime lazım. Abdestsizsen “Şuranı, buranı yıka” şeklinde farzını söylüyor. 

“Rükû edin” diyor. Oradan anlıyorsun ki eğilme var. “Secde edin” diyor. Oradan anlıyorsun ki secde var. Ama Kur’an’da iki secde demiyor ki. Ama mutlaka her rekatta 2 secde yapmamız lazım. Bir rükû, 2 secde var. Nerden çıktı bu? O zaman birisi “Tek secde ile namaz olur” desin. Şu ilahiyatın bütün profesörlerine rica ediyorum yahu. Ayette yok çünkü. “Secde edin” diyor sadece. 

HER ŞEY KARMAN ÇORMAN

Şimdi dediğim gibi bir yeri bozdular. Her yeri birbirine soktular. Şimdi altından çıkamayacak hale geldiler. Millete okuyacakları bir şey yok. Niye ben saatlerce okuyorum da onlar 2 dakika bu konuda bir şey okuyamaz. 
Çünkü hadis delil değil, rivayet delil değil, eser delil değil! Bu kadar ulemanın, evliyanın yazdıkları boş! Ne yapacağız şimdi? Çıktı bir IŞİD “Halifeyim” diyor. 

Gençlerde cehalet diz boyu. İslami kesimde de aynı şekilde. Ehl-i Sünnet itikadı öğretilmiyor. Zaten okullardaki din dersi hiçbir şeye yeterli değil. Yahudiliğin, Hristiyanlığın ne olduğunu öğreniyor. Caferiliği hak mezheplerin arasına koymuşlar. Bilmem ne, bilmem ne… Onun isteğe bağlı olması lazım. Ama her şey karman çorman. Milli Eğitim perişan. İmam-hatip, ilahiyat camiasında ilmî seviye aşırı düşük. Adam mezun olmuş ama Kur’an’ı yüzünden okuyamıyor. “Şurayı tefsir et” desen bir tefsir yapamaz.

MEVLA DOST DEMEKTİR

Mevlana meselesine gelirsek… Mevla lafı Allah’a kullanılan özel isim değildir. Mustafa İslamoğlu kalkmış sohbetlerinde “Mevla Allah’tır. Mevlana denmez. Celaleddin Rumi deyin” diyor. Yahu arkadaş Mevla dost demektir. Sen şimdi eşine, dostuna “Dostum” demiyor musun? Dostum Allah’a da, peygambere de, bir adama da dersin. “Ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr” (Enfal 40). Türkçe meali “Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı”dır.  Nasir yardımcı demektir. O zaman sen adama “Benim yardımcım” diyemeyecek misin? Şirk mi oluyor? 

ŞİRK NE KADAR UCUZ OLDU

Neymiş bu şirk! Bu şirk ne kadar ucuz oldu yahu! Yardımcın desen şirk olacak, dostum desen şirk olacak. Mevla’nın lügat anlamı dostum demek. Bir de Allah’ın 99 isminden değil ki Mevla. En büyük dost dersen Allah olur. Ama normalde dost olur. Mevlana bizim dostumuz. Ali Haydar Efendi Hazretleri  sevdiklerine, naz ettiklerine falan “Bu hususta ne dersiniz mevlana” dermiş mesela. Mevlana bütün Osmanlı’da kullanılan bir tabirdir. Hadis-i şerifte “Bir toplumun mevlası onlardandır” buyruluyor. Mevla aynı zamanda azatlı köle demek. Yani bir kavmin azatlısı artık onlardan olmuştur diyor. Onların mirasına bile varis oluyor. Bu manada mevla hadis-i şeriflerde doludur. Sahih hadiste “Ben kimin mevlasıysam Ali de onun mevlasıdır” diyor. Yani dostudur, velisidir manasında. Veli de Allah’ın ismi o zaman. Okullarda çocukların velisi oluyor insanlar. Eniştem benim velimdi mesela. Yani şimdi “Benim velim” deyince şirk mi olacak? Bu ne acayip bir zihniyet, ne kadar lügatçi bir mantık?

BU GİDİŞAT YANLIŞ

İnsanlara Aziz ismi bile veriyoruz. Dolu Aziz var. Allah Kur’an’da peygambere Rauf diyor. Tevbe Suresi’nde Rauf-u Rahim diyor. Zaten Rauf Allah’ın ismi. Esmaül Hüsna’da bile var. Ama Allah er-Rauf. En çok esirgeyen. Özel isim. Ama sen şimdi birine Rauf amca diyemeyecek misin? Er-Rahman Allah’a mahsus. Rahman bile adama denebiliyor. Rahmanlar var Kartal’da. Şimdi şirk mi oldu, müşrük mi oldu orada oturanlar. Yani böyle bir mantıkla gidilmez. 
“Mevlana demeyin şirk. Celaleddin Rumi Moğol ajanı. Muhyiddin Arabi kâfir. Öbürü bilmem ne…” Ama İbni Teymiyye’ye gelince “İbni Teymiyye çok doğru fetva vermiş. Moğollara karşı o fetvaları vermek gerekliymiş. İbni Teymiyye gibi bozuk adamı methediyor, diğer bütün gönül fatihlerini, bütün dünyayı hala Müslüman eden ulemayı, evliyayı şirkle, ajanlıkla, gâvur dostluğuyla itham ediyor. Bu üslup yanlıştır.  

Bu gidişat yanlıştır. Allah ıslah eylesin. Allah hidayet eylesin. Allah milletimizi bunlara  kanmaktan, kapılmaktan muhafaza eylesin.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi