Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

AK Parti Gül’ü Unuttu!

AK Parti Gül’ü Unuttu!

Türkiye’nin yakın siyasi tarihine damgasını vuran AK Parti, 14 yaşında.  

AK Parti’nin kuruluş yıldönümü parti genel merkezinde dün, şehit haberleri nedeniyle sade bir törenle kutlandı.  

Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, uzunca bir konuşma yaptı.

Erdemliler Hareketi’ni, AK Parti’nin kuruluşunu anlattı. 

AK Parti’nin köklü bir davanın bugünkü adı olduğunu söyledi.

14 yıllık iktidarları sürecinde hiçbir zaman milletin vicdanından kopmadıklarını kaydetti. AK Parti’nin, AK Parti iktidarının milletin ta kendisi olduğunu vurguladı.

“Muhasebe”nin önemine vurgu yapıp, hiçbir zaman kibre kapılmadıkları ve kapılmayacaklarının altını çizdi. 

Davutoğlu’nun bu önemli mesajlarını haber sütunlarımızdan okuyacaksınız.

Ben, dikkatimi çeken noktaya gelmek istiyorum: 

AK Parti’nin kuruluş yıldönümü etkinliğinde, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adı hiç anılmadı.

Sayın Davutoğlu konuşmasında Sayın Gül’ün adını bir kez olsun telaffuz etmedi.

Erdemliler Hareketi ve AK Parti’nin kuruluşundan söz etti ama Sayın Gül’ün adını anmadı. 

Sadece Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan söz etti sık sık “Kurucu Genel Başkanımız ve Kurucu Liderimiz” diye. Birkaç kez de “Sayın Cumhurbaşkanımız bu hareketin fitilini ateşlediğinde” ifadesini kullandı.

Doğrudur AK Parti’nin kurucu Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Peki ya Sayın Abdullah Gül? O, nesi olur bu partinin?

En görünen ve bilinen şekliyle “ikinci ismidir” ve bana göre bu bile yetersizdir, Sayın Gül’ün AK Parti’nin doğuşundaki payını anlatmaya. 

Bakın, AK Parti’nin doğuşu Fazilet Partisi’nin o meşhur kongresine dayanır.

Yeni bir hareketin işaret fişeğini o kongrede Sayın Gül, yakmıştır,

Rahmetli Erbakan’ın desteklediği Recai Bey’e rakip olarak. 

Yanında Sayın Bülent Arınç ve Sayın Abdüllatif Şener’le girmiştir kongre salonuna. 

O çok zor dönemde “Yenilikçiler Hareketi” böylelikle doğmuştur. 

Erdemliler Hareketi ve AK Parti, bu çıkışın devamı; ete kemiğe bürünmüş halidir.

Bugün gibi ortada iken, şimdi AK Parti’de Sayın Gül’ün adının anılmaması nasıl bir şey, Allah aşkına?

Ne yaptı Sayın Gül, AK Parti’ye? AK Parti’nin Sayın Gül’e bu tavrı niye? 

Acaba davet edildi ve gitmedi de o yüzden mi adı anılmadı diye, sordum soruşturdum dün. 

Maalesef hayır.

Yazılı veya sözlü herhangi bir davet söz konusu değil.

Bu büyük bir vefasızlık değil mi?

Hadi davet edilmedi, Sayın Davutoğlu konuşmasında, AK Parti’nin kuruluşundan söz ederken, bir kez olsun adını da mı anamazdı Sayın Gül’ün?

***

Bu noktada, şu bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Malum Sayın Davutoğlu’nun siyasete girmesine vesile olan Sayın Gül’dür.

Yeni edindiğim bir bilgiye göre, Sayın Gül, AK Parti’yi kurarlarken, o dönem bir üniversitede görev yapan Sayın Davutoğlu’na “seni de kurucu yapalım, siyasete gir” teklifinde bulunuyor. Sayın Davutoğlu, bu teklifi kibarca reddediyor; siyaset düşünmediğini, akademik kariyerine devam edeceğini söylüyor.

AK Parti kuruluyor. Girdiği ilk seçimde tek başına iktidara geliyor. 

Sayın Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için Hükümeti Sayın Gül kuruyor. Sayın Gül, Başbakanlık koltuğuna oturduktan (Kasım 2002) 2 ay sonra (Ocak 2003) Sayın Davutoğlu’nu Büyükelçiliğe ikna ediyor!

Sayın Davutoğlu, AK Parti iktidarı ile böyle başlıyor çalışmaya.

Başa dönecek olursak,

Sayın Gül, AK Parti’nin kurucusu olduğu gibi deneyimli bir devlet, siyaset ve dava adamıdır. 

Görüşleri, fikirleri çok önemli.

AK Parti, “AK Parti’nin kurucusuyum, yerim belli” diyen Sayın Gül’den faydalanacağına O’nu dışlarsa en başta kendi kaybeder. Ardından İslami kesim kaybeder, Türkiye kaybeder. 

Sayın Davutoğlu bu ülke için nasıl önemli bir değerse, Sayın Gül de en az o kadar değerdir. 

Bu değerlerden birinin diğerini yok sayması büyük talihsizlik olur.  Bu eminim ki Sayın Gül’ü son derece üzdüğü gibi, tabanı da üzüyor. Bugün içinde bulunulan durum düşünüldüğünde, milletin birincil tercihi olan AK Parti’nin ayrışmaya değil, birlik ve beraberliğe, muhasebeye, istişareye ihtiyacı var. Sayın Gül için gözetilen mesafe gözden geçirilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi