Prof. Dr. Vahit Bıçak

Prof. Dr. Vahit Bıçak

Suriye ve Terör

Suriye ve Terör

Terör hız kesmeden devam ediyor. Askeri operasyonlar yoluyla terörist öldürmekle, terör sorununun bitmediği, hatta bu yöntemlerin teröristlerin ekmeğine yağ sürdüğü tarihsel tecrübeyle sabittir. Terör sorununa geniş bir perspektifle ve bölgesel dinamiklerin kapsamlı analizleriyle kalıcı çözümler üretilebileceği aşikardır.

İlk olarak yapılması gereken, ülkemizdeki terör olgusuna katkısı bulunan ülkelerin irdelenmesidir. Suriye’den başlayalım.

Suriye hakkında en temel bilgilerden geniş halk kitlelerinin bile haberi yok, maalesef. Karar vericilerin önüne araştırma raporları koyan “Suriye Araştırma Enstitüsü” gibi bir kuruluşa da sahip değiliz.

Suriye, Osmanlı İmparatorluğunun eski topraklarındandır. 1. Dünya Savaşı sonrası Fransız Mandası altına girmiş. 17 Nisan 1946’da bağımsız devlet olmuşsa da, bağımsızlık sonrası siyasi istikrarı yakalayamamış, birkaç kez askeri darbe tecrübeleri yaşamış. 1958’de Mısır ile birleşmiş, 1961 yılında ise tekrar ayrılmış. 1967 Arap-İsrail savaşı sonrası, azınlık “Alewi” grubuna mensup Hafız Asad darbe yapmış ve ölünceye kadar da iktidarda kalmıştır.

2000 yılı Temmuz ayında yapılan halk oylamasıyla oğul Bashar al-Asad yedi yıl süreyle başkan seçilmiştir. Ardından, 2007 yılı Mayıs ayındaki halk oylamasıyla ikinci kez, 3 Haziran 2014 tarihindeki halk oylamasıyla üçüncü dönem “başkan” seçilmiştir. Aldığı oy oranı, % 88.7 olmuştur. Bir sonraki başkanlık seçimleri 2021 yılı Haziran ayında yapılacak.

İç savaş, 2011 yılı Mart ayındaki gösterilerle başlamıştır. Göstericilerin talepleri; yolsuzluk yapan kamu görevlilerinin görevlerinden uzaklaştırılmaları, siyasi partilerin yasallaştırılması ve sebepsiz tutuklamalara imkan veren olağanüstü hal kanununun kaldırılmasından ibaretti. Bu talepler karşılanmasına rağmen, muhalefetin Esad’ın istifasında ısrarcı olması nedeniyle hükümet güçleri ile muhalif güçler arasında her geçen gün yoğunlaşan çatışmalar başlamıştır. 

Esad rejimine yönelik olarak 2012 Aralık ayından beri Türkiye’nin de dahil olduğu çok sayıda ülke tarafından ekonomik ambargo uygulanmaktadır. Muhaliflerin oluşturduğu “Suriye Ulusal Koalisyonu”, 2012 yılında 130 ülke tarafından Suriye’nin tek meşru temsilcisi olarak tanınmıştır. 

İç savaş halen devam etmekte olup, iç savaşın başından beri ölü sayısı 220.000 kişiye ulaşmıştır. On iki milyon kişi yerinden yurdundan olmuş, dört milyonu ülke dışında mülteci olmak zorunda kalmıştır.  

Ülkede büyük bir insanlık trajedisi yaşanmaya devam etmektedir. 185,180 km kare alanıyla Dünya’nın 89. büyük toprağına sahip ülkedir. Nüfusu ise, on yedi milyondur. Nüfusun yüzde doksanını Araplar oluşturuyor. Müslümanların oranı % 87 olup, bunlardan % 74’ü Sünni, geri kalanı ise Alawi, İsmaili ve Şiilerden ibarettir.

Suriye’nin en uzun sınırı, 899 kilometreyle bizimle olan sınırıdır. Suriye’nin sınırlarının güvenliğini sağlamaya mecali yoktur. Bu da teröre ve teröristlere büyük imkanlar sunmaktadır.

İşleyen bir hukuk siteminin, hukuk devleti anlayışının ve demokratik değerlerin yerleşmiş olmadığı ülke, teröristlerin sığınabileceği, barınabileceği, planlama ve eğitim faaliyetlerini yürütebileceği “güvenli bir liman” niteliğinde olmaya bir süre daha devam etme potansiyelini bünyesinde barındırmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Vahit Bıçak Arşivi