Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Yerli ve Millî Olmak

Yerli ve Millî Olmak

Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı…

Eskiden Yerli Malı Haftası düzenlenirdi.

İlkokulda okurken biz, bu yerli malı haftası boyunca yerli malı kullanma milliyetçiliği yapardık.

Yerli ve millî bir düşünce bütün dünya görüşümüzü sarardı. Huzur içinde mutmain olurduk. Ne kadar büyük vatan evlatlarıydık. Kalbimiz ne kadar da genişlerdi. Milletimizi huşû içinde sever sayardık. Öğretmenimiz başta olmak üzere bütün devletlilere ne kadar bağlansak azdı.

Babam evde bazı bakanların isimlerini sorardı.

Öyle ya bu ülkede okuyorsan, ülkeyi kimin yönettiğini bilecektin.

Bazı bakanların isimlerini çıkaramadım.

Ne kadar utandım…

Yıllar geçti ve biz büyüdük.

Sanırım her şey giderek daha da kirlendi.

Büyüdük ve o bizi huşû içinde mutmain kılan Yerli Malı Haftaları’nda bize Marshall yardımından gelen süt tozlarının dağıtıldığını öğrendik.

Komünist propaganda yıktı dünyamızı.

Vay be!

‘Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı’ ha…

Sokağımızdaki elma ağacını, bahçemizdeki gülü, pazarda yumurta satan Ayşe teyzenin tavuklarını ve yumurtalarını hatırladım…

Onlara yabancılaşmıştık.

Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı…

Meğerse süt tozları ile bizi büyütmüşler.

Sonradan anladık.

Şanlı ordumuzun maaşlarını bile NATO’dan alıyormuşuz.

ABD olmasa bizi ham yaparmış zilliler…

Türkiye Küçük Amerika olmaya ne kadar yakışırmış…

HHH

Şimdilerde yerli ve milli olmak modası var.

Bu modaya ilk Metiner iştirak etti.

Deklare etti.

Ardından Etyen Mahçupyan…

Sonra Gülay Göktürk…

Ve diğerleri…

Keşke ben de iştirak edebilseydim.

Ömrüm yerli ve millî bir düşüncenin izini sürmekle geçti.

Namık Kemal’den Erol Güngör’e Türk Düşünce Ufuklarını onun için yazdık, hazırladık…

Nurettin Topçu’nun, Galip Erdem’in izini bunun için sürdük.

Arvasi ile Atsız arasında, Mehmet Akif ile Ziya Gökalp arasında bu yüzden bir terkibe ulaşmaya çabaladık.

Yerli ve millî düşünce Muhsin Yazıcıoğlu ile kuracağımızın büyük birliğin de lait-motive’i idi. Çekirdeği de diyebiliriz.

Çekirdek ve çatı teorisini bunun için geliştirdik.

Parçalanmaz bir çekirdek özde bizi tam manasıyla temsil edecek ve o çekirdek atom atsan parçalanmayacak.

Ve fakat çatı alabildiğine evrensele uzanacak. Onu kucaklayacak.

Büyük birlik bu demekti…

Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan yerli ve millî ifadelerini kullandılar…

Daha önce ehliyet ve liyakat kullanmışlardı…

Sonra etik ve erdem… Yani ahlâk ve fazilet…

Şimdi yerli ve millî…

Bize de bir melâl kaldı şükür…

“Melâli anlamayan nesle âşina değiliz” diyordu ya şair…

Bize de melâl ufkunda gezinmek yeter.

Bu kadar gayri millî ve bu kadar yabancı ufuklarda turaladıktan sonra yerli ve millîye erişmek de güzel.

Güzel ve keyifli…

Ama iç burkuntucu…

Bu dönem kahredici bir susuşun dönemi…

Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı devrinden sonra Marshall Planı’nın deşifre olduğu günleri yaşamış bu toplumun tuhaf tevekkülü gerçekten saygıya layıktır…

Bir zamanlar da bu halk için devrime soyunanlar aynı duygular içindeydiler…

Ama halk onları da bu tuhaf tevekkülle seyredip geçti…

Acaba şimdi ne yapacak?

Metiner’le Mahçupyan’ın yerli ve millî kimliklerine râm olacaklar mı?

Ya da Tuğrul ile Yalçın’ın… 

BİR ŞİİR:

Bilen Bilmez

Yazık ki bilen bilmez halkın oyu

İstersen ağzınla kuş tut gün boyu

Emanet ehline verilmez gardaş

İktidar parası olanın toyu

BİR KİTAP:

KIRIK MERDİVEN

Kırık Merdiven Fevzi Gültuna’nın yaşanmış öykülerinden yola çıkılarak hazırlanmış bir kitap.
Daha önce bu köşede oğlu Sencer Gültuna’nın kitabından bahsetmiştim. İşte onun babası Fevzi… 
İçinde kırktan fazla hikâye var. 
Fevzi’nin gözlerindeki melâli lise yıllarından bilirim. Demek ki bu hikâyelerin adamı boşuna melal ufkunda gezinmiyormuş. 
Ankara’yı tanımak için Fevzi’nin hikâyelerini paylaşmalısınız. Hele hele dedelerin, ninelerin, evlatların, keçilerin, tarlaların, Akköprü’nün, Kale’nin, o yıllara ait üniversitelerin, devlet dairelerinin, otobüslerin, banliyölerin, mahallelerin, acil servislerin hayatımızdaki yeri ne kadar da önemliymiş…
Bütün bu gerçek hayattan imbiklenmiş hikâyelerde bir şey var ki o mazmun her şeyi ihata ediyor tek başına: sevgi…
Fevzi Gürtuna, Kırık Merdiven, Sokak Kitapları, 2015 İstanbul

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi