Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Tehdide pabuç bırakmadan...

Tehdide pabuç bırakmadan...

Bugün seçim var. Seçme hakkını kullanacağız. Demokratik seçim, özgürce tercih yapılan seçimdir.

7 Haziran’da özellikle Doğu - Güneydoğu’da özgürce oy verme hakkının üstünde PKK - KCK - YDG-H adlarıyla örgütlenen terör yapılanmasının tehdidi vardı.

O tehdidin bir boyutu “Bize oy vermezseniz, oğlunuzu, kızınızı, karınızı dağa kaldırırız. İşyerinizi, evinizi başınıza yıkarız” ise, diğer boyutu da “O parti barajı aşamazsa seçimlerden sonra başınıza geleceği siz düşünün” şeklinde formüle edilmişti.

Bu tehdit etkili oldu mu, evet oldu.

Şimdi devlet, Doğu - Güneydoğu’da bu tehdidi ortadan kaldırma ve bölge insanlarının oylarını özgürce kullanabilme imkanını sağlamak için epeyce çaba sarf etti. “Tehdit” bütünüyle izale oldu mu, eh işte...

Bu seçimde seçmen üzerinde başka bir tehdit fırtınası estirilmek isteniyor.

Nasıl bir tehdit?

Bu seçimin, kurulamayan koalisyondan sonra “Tek başına iktidar çıkarma” gibi bir eksende gerçekleştiği herkesin malumu.

“Tek başına iktidar ihtimali”nin ise, sadece bir parti için söz konusu olduğunu herkes biliyor. Hatta böyle bir  ihtimalin bu seçimlerde seçmen iradesi için temel yönlendirici olduğu da herkesin malumu.

İşte orada kıyamet koparılıyor.

Bir yandan koalisyonun siyasi istikrarsızlık getireceği, onun için tek parti iktidarını çıkaracak bir seçime gidildiği düşünülürken, diğer yandan iktidar olması en mümkün partinin tek başına iktidar olması halinde ülkenin koalisyonlardan çok daha derin sarsıntılara sürükleneceği anonsları yapılıyor.

Sonuçta demokratik bir seçim yapılıyor.

Ama o seçimde millet iradesi, birilerinin istediği istikamette çıkmazsa kıyamet senaryolarını yazmak neyin nesidir?

Yani korkmalı mıyız?

Yani korkup, “Aman ha, sakın tek başına bir iktidar çıkmasın, bir partiyi, özellikle de milletin en çok etrafında toplandığı siyasi iradeyi kontrol altına alacak bir partiyi ona eşlik ettirecek bir seçim sonucu çıkarmalıyız” gibi bir duygu mu yön vermeli bugün sandığa giderken?

İşte 1 Kasım seçimlerine eşlik eden tehdit bu.

Seçimlerden bir gün önce (dün) yayınlanan  gazetelerin bir kısmı neredeyse “Seçim sonrası için felaket tellallığına soyunmuş” görünümdeydi.

Bu tehdit hükmünü icra edecek mi?

Yani millet pısıp, “şerrinize lanet” diyerek tek başına iktidar için vereceği oyu esirgeyecek ve böylece seçim sonrası oluşturulacak kıyameti önlediğine mi inandırılacak?

Yoksa millet bildiğini okuyacak ve “Türkiye bu tehditleri 1960’lardan itibaren tarihe göme göme ilerliyor, 2015 yılında hala bu tehditlere boyun eğerek nasıl bir özgür toplum olma iddiasında bulunulabilir” mi diyecek?

Türkiye’nin önüne habire Mısır ve Tunus örneği konuyor. “Mısır’da halk bildiğini okudu, ardından darbe geldi, Tunus’ta ise laik kesimin ofsayttan gol atmasına izin verildi, ve ancak o takdirde “İslamcılar”a hayat hakkı tanındı...” deniyor ve buna adeta “İbret alın” tehdidi ekleniyor.

İbret alın! İbret alın!

Ya almazsak... Önümüze kırk katır mı konuyor, kırk satır mı?

Korkmalı mıyız?

Tehdide pabuç mu bırakmalıyız?

“Bunlar her türlü rezilliği göze alırlar” mı demeliyiz?

“Bunların Türkiye diye bir derdi yok.” diyerek Türkiye’nin canını korumak için analık iddiasından vaz mı geçmeliyiz?

Bütün ihtimalleri, bunların her türlü belayı çıkarabilecekleri ve Türkiye’nin bunu göğüsleyemeyeceğini varsayarak mı değerlendirmeliyiz?

Ve bunun adı demokrasi mi olacak?

Sonunda ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin dediği gibi “Sisi demokrasiyi kurtarmak için darbe yaptı” çuvalına mı girmeliyiz?  

Bugün seçim var.

1 Kasım.

Millet bir kere daha Türkiye’nin yarınlarını seçmek üzere özgürce irade beyanı için sandığa gidiyor.

Özgürce... Evet özgürce...

“Bela çıkarırız” tehditlerine pabuç bırakmadan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi