Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Girift gelişmeler

Girift gelişmeler

Görülüyor ki Suriye Suriye’den ibaret değil.İç içe, birbirini tetikleyen yığınla enstrüman, yığınla hesap devrede. 

İç politika - Dış politika iç içe geçmiş durumda.

Amerika, Rusya, Avrupa, Çin, İran ve bölgedeki hemen her ülke Suriye ile bir şekilde ilgili.

Mısır’la ilişkiler de Suriye denkleminde bir anlam taşıyor, Yunanistan ve Rum yönetimi ile ilişkiler de.

Kuzey Irak da hesaba dahil, PKK-PYD de.

Suriye’de Türkmenleri korumak için yola çıktığınızda karşınızda Esed güçleri yanında Rusya’yı buluyorsunuz, PYD’ye bir yandan Amerika silah veriyor, bir yandan Rus uçakları alan açıyor.

Bölge yeniden dizayn ediliyor ve o dizaynın bir ayağı Türkiye’yi kapsıyor.

Sorular şunlar:

- Kimler katılıyor bu dizayn işine, hangi mahfillerde hangi planlar yapılıyor?

- Türkiye ne kadar belirleyici olabilecek bu süreçte?

- Bölgenin Müslüman ülkeleri nasıl bir rol üstlenecek, kim kimden yana tavır alacak?

- Türkiye’nin bölgede güvenle işbirliği yapabilecek dostları var mı?

- Hangi İslam ülkesi hangi küresel gücün politikasına yatırım yapıyor?

- Türkiye, bölgedeki dizayn sürecine müdahil olmak istediğinde bunun içerde nasıl yansımaları olacak, iktidarla muhalefet ilişkileri nereye evrilecek, sosyal yapıda yansımalar olacak mı, olan bitenler, varlığı bilinen ve zaman zaman üzerine stres yığılması yapılan potansiyel fay hatlarında bir sarsılmaya yol açacak mı?  

Bu soruları, küresel ve bölgesel aktörlerin tutumlarını somut olarak Suriye zemininde ama daha genel manada tüm İslam coğrafyasındaki gelişmeler planında okuduğumuzda Türkiye olarak ne kadar zor bir platformda yürüdüğümüz ortaya çıkacaktır.  

Bardağın dolu tarafları var, boş tarafları var.

Bazen ürküyor, endişeleniyor, bazen ümitleniyorsunuz.

Türkiye kuşkusuz bir yerlere geldi.

Türkiye kuşkusuz bölgede olan bitenler bizim neyimize, biz içerde kendimizi tahkim edelim dediği dönemlerde değil.

Türkiye kuşkusuz, bölgede olan bitenin, kendi geleceğine de derin etkiler yapacağını biliyor.

Türkiye hiç kuşkusuz, bölgedeki dizayn hareketlerinin bir boyutunda Birinci Dünya Savaşı sonrasının çözülmemiş farz edilen alanlarının yeniden dizaynında kendi topraklarının da risk alanı içine girdiği kuşkusunu zihninden atamıyor.

Ve Türkiye hiç kuşkusuz, olan bitene bir şekilde etki etmenin kaçınılmaz olduğunu, üstelik burada gerekli fonksiyonu icra edebilirse bunun, kendisinin yükseliş seyrine ivme kazandıracağına inanıyor.

Burada risk, oyuna katılırken on yıllar içinde kazanılan birikimin bundan zarar görmesi ihtimali.

“Bir koyup üç alma” yaklaşımları, bünyesinde, hep büyük riskleri de barındırabilir. Türkiye, Körfez Krizinden bu yana bölgede olan bitene hep umutlar ve riskler penceresinden birlikte bakmaya çalışıyor.

Rusya ile girdiğimiz gerilim süreci, ilişkilerin ne kadar güvenilir olduğu noktasında çok net bir ipucu vermiş bulunuyor.

Amerika - Avrupa ile ilişkilerimiz, “İslam coğrafyasında nasıl bir İslam varlığı?” sorusu etrafında sınavdan geçiyor. Bu noktada DAEŞ’i dışlamada ortaklaşıldığı durumda bile, tam bir üst üste oturuş gözlenmiyor. Bu da Amerika-Avrupa’nın İslam coğrafyasında Türkiye’nin rolüne ilişkin yaklaşımlarını bir dünya şerh ile yüz yüze getiriyor. Amerika’nın PYD konusundaki kafa karışıklığı, Avrupa’nın PKK’ya lojistik imkan sağlaması Türkiye’ye, özellikle de Ak parti iktidarlarına yönelik “şerh - rezerv”lerinin uzantısı.

Hükümet bu riskli zemini gördüğü için şu anda uluslararası ilişkileri yeniden değerlendirme noktasına gelmiş gözüküyor.

Burada tercihin, Putin’in şahsında rasyonaliteyi kaybetmiş bir Rusya yerine, kendini en azından bazı ilkelerle bağlayan ve pazarlık zeminini koruyan Batı’ya dönük olduğu gözleniyor, ki reel-politika da bunu telkin ediyor, denebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi